İnsan inanınca Ersin Korkut gibi başarılı olabiliyor gördüğünüz gibi, helal olsun!
Survivor yarışmacılarının kimisiyle yeni tanışıyoruz, kimisini ise ekranlardan daha önce tanıyoruz. Ersin Korkut, bizim için “BKM oyuncularını say deseler” aklımıza gelecek ilk beş isimden biri.
BKM'nin şiveli ve saf komik adamı Ersin'in aslında ilginç bir başarı hikayesi var. Kimisinin bir kısmını bildiği bu hikayeyi detaylıca biz size anlatalım, buyurun.
Aslen Hakkarili ve bölgede bilinen bir aşirete mensup Ersin Korkut. Babası Köy Hizmetleri'nden emekli, annesi ev hanımı ve toplamda da beş kardeşler.
O zamanlar 30 bin nüfusu olan bir yer Hakkari. Ersin, liseyi bitirdikten sonra babasının aldığı taksiyle taksicilik yapmaya başlamış. Fakat il o kadar küçük ki, herkes hısım, eş-dost, akraba. Halaoğlu biniyor, dayıoğlu iniyor taksiden.
Akşam babası hasılatı sorduğunda da “Halamgil bindi baba, yabancı değil” diyor. Böyle böyle para kazanamaz oluyor bir şekilde. İyice canına tak edince arabayı satıyor ve sabahın 5'inde İstanbul'a giden bir otobüse biniyor. Delilik!
Zeytinburnu'nda bir parka gidiyor, oturuyor. Orada bulduğu bir gazetede bir pizzacının bulaşıkçı ilanını görüyor ve görüşmeye gidiyor.
Pizzacıda iki sene gık demeden bulaşıkçılık yapıyor. Tabii bu arada arkadaşlarına “Yılmaz Erdoğan benim teyzemin oğlu” diyor “Hee tabi tabi öyledir. O zaman burda ne işin var?” diye karşılık alıyor. Haksız da değiller hani…
Arkadaşları “Oğlum arasana Yılmaz Erdoğan'ı” diyor sürekli. Bir yandan köydeki annesi de baskı yapıyor araması için. Fakat o “Ayıp olur” diye diye erteliyor. En sonunda reddedilmeyi de göze alıp sarılıyor telefona ve arıyor Yılmaz Abi'sini.
Yılmaz Erdoğan, Ersin'in düşündüğünün aksine gayet büyük bir ilgiyle karşılıyor kendisini. Ersin durumunu anlatıyor, “Gel bizde tekniker olarak işe başla” diyor Yılmaz Erdoğan da. Hemen kabul ediyor tabii.
BKM'de dekor işlerini, ışık işlerini yapıyor ama tuvaletleri de temizliyor, büfeye de bakıyor bir yandan. Hiçbir işten erinmiyor. Bir gün işini bitirip dinlendiği sırada Yılmaz Erdoğan geliyor ve birlikte sinemaya gitmeyi teklif ediyor. İşte orda dananın kuyruğu kopuyor!
Sinemadan çıktıktan sonra “Abi” diyor “Ben oyuncu olmak istiyorum”. Yılmaz Erdoğan acayip şaşırıyor bu talep karşısında “Deli misin oğlum, oyunculuk zordur” diyor. “Ben kendime güveniyorum. Bana ufak bir rol ver, beceremezsem kovarsın” diyor.
Onu ilk olarak tanıdığımız yer aslında Cem Yılmaz'la oynadığı reklam ve oradaki “Doktor bu ne?” repliği.
Yılmaz Erdoğan, “Bana Bir Şeyhler Oluyor” oyununda Ersin'e ufak bir rol veriyor. O oyun tam 550 kere sahneleniyor. Ersin hepsinden de alnının akıyla çıkıyor. Oyuncuların, özellikle Altan Erkekli'nin beğenisini kazanıyor.
Konservatuvar mezunu oyuncu arkadaşlarının hepsi de beğeniyor Ersin'in oyunculuğunu. Daha da önemlisi, halk onu bağrına basıyor. Yolda yürürken teyzeler, amcalar çevirip “Sen benim oğlumsun” diye sarılıp evlerine çay içmeye davet ediyorlar.
Şivesinin bozulmaması için Demet Akbağ onu BKMdeki diksiyon derslerine sokmuyor. Çünkü Ersin'i Ersin yapanın doğal hali olduğunu biliyorlar.
Bir anda herkesin sevgilisi oluveriyor Ersin. Bu arada ismi kadınlarla anılmaya başlıyor, magazin gündemine de giriyor. Aşk dedikodusu çıkan bir kadın, Ersin için “Onunla birlikte olacağıma kendimi Boğaz Köprüsünden atarım” diye karşılık veriyor. Ersin üzerinden ünleniyor Ersin'i yerip… Ne kadar da yazık bir durum değil mi?
Ersin Korkut, hayatımıza girdiğinden beri doğallığından bir şey kaybetmiş değil. Bulaşıkçılıkla başladığı hikayesinin içinde her ne kadar Yılmaz Erdoğan şansı olsa da, kendine olan güveni ve inancının büyük payı var. Sen başkalarına benzeme sakın, hep böyle kal hep cana yakın Ersin Korkut…
Bu içerik de ilginizi çekebilir: