Sarı Bıyık'ın başına gelenler yine pişmiş tavuğun başına gelmedi…
Merhaba değerli Gerçek Kesit tutkunları. Bu ay yine kavak ağacının pamuğunu suratımıza üfleyerek şaka yapan tuhaf arkadaşımız gibi bir bölümle karşınızdayız. Bölümün adı NAMUS UĞRUNA ama biz ona İLKNUR'UN ELLİ TONU diyeceğiz.
Hayatında hiçbir heyecan olmayan bu mutsuz kadının adı İlknur. Yanındaki sarmaşık gülü de Ayhan. Bunlar eski mahallelerinden çıkıp yeni bir eve taşındılar. İlknur ciddi bir adaptasyon sorunu yaşıyor ve bilin bakalım ne yok? Evet, adaptör eski evde kalmış.
Ayhan, İlknur'un sıkıntısı geçsin diye diyor ki “Hanım kalk da felekten bir gün yaşayalım haydin”. İlknur üstünü başını giyiyor, sanıyor ki DJ Tiesto'yu seyretmeye gidecekler. Ayhan plastik sandalyeli, eşantiyon şemsiyeli mekanda ver ediyor buna oraleti, tavşan kanı çayı. Böyle hayal kırıklığı olmaz olsun!
Evde sürekli gaz çıkartan, çorapları kokan ama özünde çok iyi bir insan olan Ayhan'la yaşamanın hangi günahın bedeli olduğunu düşünüyor İlknur. Birisini iyi olduğu için terk edememek, bu hayattaki en büyük cezalardan biridir. İlknur bunu bir yerden okumuştu ama hatırlamıyor. Hayır İlknur bu imkansız, demin ben yazdım bunu.
Kaleden çıkıp ceza sahasına yeleleriyle giriş yapan bu zıp zıp da Ali. Eline dikkatle bakarsanız Ali gördüğünüz gibi ekmeğinin peşinde birisi. Evden çıkan Ayhan'la şeftali ağacının orda denk gelmelerinin ise hiçbir romantik tarafı yok. Fakat bu ikilinin bir ortak noktası olacak. Acaba ney?
İlknur'un sosyalleşebileceği tek kişi komşusu Şükran. Burdan bakınca Şükran siyasiden, İlknur'un adam yaralamaktan yatarı var da aynı koğuşa düşmüşler gibi… Bu ikiliyi sanki başka bir şey bir araya getiremezmiş gibi. Apartmanlar da bir tür hapishane değil midir zaten dostlar?
Şükran'ın kardeşi Ali'nin, yattığı yatağın altında sayfaları yapışmış bir takım dergiler olduğundan çok eminim ama ispatlayamam. Ali'nin arkadaşı “Ne o lan, evli komşunu mu gördün, ne sırıtıyosun?” diyo. Ali, olanca dallama cesaretiyle “Evet” diyor. “Çok fenayım olm, en fazla yakalanırım nolcak” diyor. Madalyalık bir hayvansın diyelim biz sana en iyisi Ali.
Ali'ye emir büyük yerden geldiği için kahveden kalkıp eve gidiyor çünkü belli ki İlknur, ablasıyla kendi evlerinde kahve içiyor. İşte geliyor ırz düşmanı, işte geliyor şerefsizin evladı! Çıplak ayaklarıyla geliyor hem de… Allahım sen aklımı koru!
İlknur, bu cinsel çekimi iliklerine kadar hissettiği için “elimden bi kaza çıkacak şimdi” diyerek kalkıp gidiyor. Ali'nin sadece şu oturuşunda yaşadığı ve bizlere yaşattığı şeyleri Xhamster'a satsak ayrı kategori açarlar.
Bu arada Ayhan, eşine sürekli olarak “İyi misin?” diye soruyor ama elindeki kumandayı bırakmadan yani. Bilen bilir, bu hareket “seninle geçici olarak ilgileniyorum, Acun başlayacak şimdi ona bakıyorum” demektir. Ne diyebilirim ki, boyunuz devrilsin tüm ilgisizler!
Bir gün İlknur evdeyken kapı çalıyor. Önce bir şampuan kokusu giriyor içeri, sonra Ali. “Anahtarım yok, ablam da evde değil. Bebe gibi merdivende mi bekleyeyim komşu?” diyor. İlknur da diyor ki “Aaa ben zaten yalnızım, geç içerde bekle” diyor. Bu sahneyi bir yerlerden hatırlayanlar derhal bu tertemiz hikayeyi terk etsin…
Ali olanca çorapsızlığıyla geçip oturuyor taksitleri bitmemiş kanepeye. “Sen niye evde yalnızsın ki? Ayhan Abi'nin yerinde olsam seni bir dakika yalnız bırakmazdım” diyor. Manyağa bak! “Anan mı ödeyecek evin borçlarını?” diyemiyor İlknur, onun da kafa gidik.
Neyse Şükran geliyor kardeşini almaya, “Hadi eve gidiyoruz” diyor. Ali, İlknur'un misafirperverliğine “Bir gün seninle arabayla gezelim. Camları falan buhar yaparız” diyor. Siyasi suçlu Şükran “Kardeşim, mülkiyet ile bireylerin yaşam alanına müdahale edemezsin” diyor ve alıp götürüyor yoldaşını.
Kapitalizmin imkanlarını sonsuza kadar kullanan Ali ve İlknur, yapılacaklar listesindeki “araba” maddesine bir tik atıyorlar. İlknur “Bu yaptığımız doğru mu?” diyor ve Ali “Ahlakın yerel olduğu yerde, etik evrenseldir.” diye cevap vererek yanlış bir şey yapmadığını söylüyor. Ablasından duymuş bunları da…
İlknur, adeta diskotek gibi parıl parıl bir dünyadan çıkıp Tibetli keşişlerin her türlü hazdan feragat ettiği manastırına dönüyor. Ayhan bildiğiniz Ayhan, anca çay çorba içip Beyaz Futbol seyretsin…
Ertesi gün Ayhan yine işe gittikten sonra İlknur ve Ali yapılacaklar listesini gerçekleştirmek için işe koyuluyorlar. Dikkat çekmemek için de sokakta bayramlaşıyorlar.
Başka bir gün bu sefer adrenalini daha da yükseltmek için İlknur kendi evini açıyor. Kaleci Saçlı Ali, First Class parfümünü kafasından aşağı boca ettikten sonra yeni aldığı Leke Jeans pantolonu ile sessizce giriyor İlknur'un evine.
Böyle bir azgınlık görülmemiştir, inanılmaz! İlknur ve Ali, Şükran mutfaktayken fingirdeşmeye başlıyorlar bu sefer. Şükran'ın kahve yaparken Çav Bella söylediğini söylememe gerek yok herhalde…
Ayhan bir gün işten eve geniz yanması ve baş ağrısı şikayetiyle erken geliyor. Kapıyı açar açmaz gördüğü ayakkabılar, onun ateşinin daha da yükselmesine sebep oluyor. Aklına hiçbir şekilde “acaba musluk patladı da usta mı geldi? doğalgaz kaçağı var da belediye mi geldi? Bu evden cenaze mi çıktı?” gibi sorular gelmiyor
Ali, İlknur'a “Epikür ne demiş biliyor musun bir tanem? Mutluluğun amacı ve ilkesi, duyumlarla alınan hazdır demiş. Kime göre, neye göre boynuz? Anlıyor musun beni prenses” diyor. Muhabbetin en güzel yerinde Düz Ayhan geliyor ve maalesef şu güzelim ortamı bozuyor. Hazımsız güdük seni!
Bu gerçekliği bozan Ayhan'ın yüzünden çiftimiz paralel evrende bir yerlerde, varoluş sıkıntılarını birbirlerini üstünden almaya devam ediyorlar. Düz Ayhan ise hapishaneye girdi, düzlük suçu yüzünden müebbet yediğiyle kaldı…