Sarı Bıyığı yine mi üzecekler Matmazel?
Merhaba sevgili Gerçek Kesit tutkunları. Uzun bir aradan sonra tepeden eriyen kar sularıyla turistlere rafting yaptırılan cılız dere gibi bir bölümle karşınızdayız. Bölümümüzün adı CANİLER ama biz onlara AZGINLAR diyeceğiz çünkü öyleler.
Eşini bonobo maymunlarının çiftleşme öncesi dürtme hareketiyle selamlayan bu seksi sarışının adı Rıza. Biz onu ilerleyen zaman dilimi içerisinde “Niteliksiz Rıza” olarak anacağız. Yanındaki gün yüzü görmemiş kadın ise Rıza'nın karısı Güdümlü Fatma.
İki kıtayı birbirine bağlayan bu açık bacaklı makine ise İsmet, ki ona da Piç İsmet diyeceğiz çünkü öyle. İsmet, işsizin önde gideni, bayrak tutanı, sendika başkanı. Sağdan soldan aldığı borç parayla bira içen ve en yakın ağaç dibine işeyen bir kokuşmuş.
İsmet'in etrafındaki esnaf bile dükkanı kapatıp home office çalışmaya geçmek istiyor. Çünkü İsmet yabışıyor, bırakmıyor. Beleş bira için Taksim Meydanı'nda donsuz gezeceksin deseler, Pendik'e kadar yürümek ister. Öyle bir yancı!
Anasının babasının çoktan kendisinden umudu kestiği İsmet, gördüğünüz gibi yüklük olan odada yatıyor. Bir yerde yüklük varsa, orada umut değil yaşam savaşı vardır arkadaşlar. Fakat bu piçin sarhoş olmaktan savaşla ilgilendiği falan yok.
Boyundan posundan utanmayan haysiyet yoksunu İsmet, annesinden borç para istiyor. Annesi de tabii dayanamayarak sütyenbankta bulunan yatırımının bir kısmını oğluna veriyor. Evladın davar da olsa kıyamıyorsun işte, yapacak bir şey yok!
Bu arada Fatma hayatından son derece mutsuz. Çünkü kocası endemik bir tür olan niteliksiz adam familyasından. Dünyada başka adamların da farkında olduğu için ekstra mutsuz olan Fatma'ın içinden evdekine aş veresi gelmiyor
Niteliksiz Rıza, metalci barında çalışıyor ve basları kesinlikle duymuyor. Gerçi şu masada hangisi daha nitelikli ki? Hepsi babasının pantolon cebinden para çalarak bira içmeye gelmişler. O asi ve çılgın tipler, şu an bebek kakası temizleyip kayınvalidesinin yazlığında bahçe suluyor bu arada. Dünyamızda çok fazla acı var…
Bu bahtı karalar da İsmet'in anası ve babası. Baba “Hanım, oğlanı barınağa mı versek ya?” diye bir teklif sunuyor eşine. Ardından “Bunu yapacağımıza keşke yorkshire terrier sahiplenseydik” diye de ekliyor. Göz yaşlarına hakim olamayan anne “Senin malzemeden anca bu oldu işte” diyemiyor da “O zaman dayısının yanına, Bursa'ya gönderelim bey” diyor.
Sarı egzotik neşe içinde eve gidiyor ve karısına o muhteşem haberi veriyor: “Müjdeler olsun hanım, hayvan sahiplendik. Yarın yeğenim geliyor!” diyor. Fatma “Bok mu varmış bizde?” diyemiyor da “iyi gelsin” diyor. Ah Fatma, duvardan duvara koşacağını bilsen demezsin bunları tabii…
İsmet adeta Meksika Karteli'nin en tutulan adamıymış gibi bi havalarda otogara intikal ediyor. Sinir bozan bir coolluğu var bu herifin. Yani hem nefret ediyorsun, hem böyle garip bir çekicilik… Piçlik diyarının anahtarını yapsalar, yekten İsmet'e kadife kutuda teslim etmeleri lazım.
Rıza, vintage montuyla evi terk edip işe gidiyor çünkü bu hikayede birisinin eşek olması lazım. Fatma da bir festival havası yaratmışçasına, dolaylı yeğeni İsmet'e festival birası ikram ediyor. Alt grup bile daha çıkmamış üstelik, saat daha o kadar erken…
O ara DJ “Ben imkansız aşklar için yaratılmışım” isimli şarkıyı çalmaya başlıyor; çiftimiz sosyal ve bireysel mesafelerin üstüne tiner döküp yakıyor. Bilirsiniz, bu şarkı bütün yasak aşk yaşayan evlilerin marşıdır. Eşi, dostu düşündürtmek isteyen Facebook'tan bu şarkıyı paylaşıp ortalığı karıştırabilir.
Niteliksiz miteliksiz ama iyi adam olan Rıza, İsmet'i kendi çalıştığı restoranda işe sokuyor ama işin bundan haberi yok. Adam da Konya Ovası gibi bir genişlik olduğu için “Napak, adam mı öldürek? Çalışıyoz işte” diyor kendisini uyaran dayısına.
Rıza, İsmet'i “Sen gündüz çalışma lan, akşam gel. Sieee!” diye dükkandan gönderiyor. Salak Rıza, neleri kolaylaştırdığını bilse böğrüne hançeri kendi sokacak ama işte dediğimiz gibi adam niteliksiz. Neyse canım arkadaşlarım, İsmet'in eve gelmesiyle Fatma güdümlenmeye başlıyor yavaş yavaş aha da şu şekilde.
Yengesinin güncellenmiş halini gören İsmet “Oha highlighter'ın çok güzel, Maybelline mi?” diyor hayranlıkla. Fatma da “Gel sana makyaj masamı göstereyim, ürünleri tanıtayım, gerekirse cilt analizini gerçekleştireyim” diyor ve yatak odasına doğru ilerliyorlar.
Fatma'nın çeyizinden beri belki de ilk defa kullanmasının nasip olduğu yatak örtüsü, artık bu günah yuvasının dekoratif bir parçası. Bu kadının bu zamana kadar yaşadığı şeyin adı ise tam olarak dram!
Ertesi gün Niteliksiz Rıza “Şu gerizekalıya söyle, uyanır uyanmaz dükkana gelsin” diyerek evden çıkıyor. Sana inanamıyorum Rıza, hormonsuzluk senin gözünü kör ettiği için gerçekleri göremiyorsun arslan parçası. Hıyar gibi bir şeye dönüştün gün geçtikçe…
Güdümlü Fatma tabii hemen gidip temaslı bir şekilde uyandırıyor Piç İsmet'i. Çok yanlış zamanda gittin Fatma, belki de çok doğru bir zaman ona bir şey demeyelim biz şimdi… İsmet tam olarak yengesinin seks kölesi olmuş durumda arkadaşlar, geçmiş olsun.
Tam o sırada kapı çalıyor çünkü kapı hep tam o sırada çalar. Teşkilat bunlar, terör örgütü! Yıllardır kullanılmayan yatağın yağsız kalmış yaylarının çıkardığı sesler üzerine geldiğini düşündüğümüz komşu bu. Ne var lan komşu?
Devrisi gün Rıza, hiçbir şekilde işe gelmeyen yeğeni İsmet'le iletişim kurmaya çalışıyor. Ancak İsmet ayaklarıyla oynadığı için konuya tam dahil olamıyor. Olması gereken yerde de “Dayı ben yengemin seks kölesi oldum da ondan gelemedim, kusura bakma” diyemiyor.
Neyse az da olsa işe kaçmayı başaran Piç İsmet, sevgili yengesine yevmiyesiyle hediye alıyor. Paketin içinde kelepçe, kırbaç gibi sıradan hediyelikler var. “Yenge al sen seversin” diye paketi takdim ediyor İsmet. Şu ilişki ağı, şu ortam inanın hiçbir elektronik müzik festivalinin çadırında gerçekleşmez.
Rıza'nın patronu “Yalnız ben böyle işe tükürürüm Rıza'cığım. Yeğenin bir geliyor bir gelmiyor. Git çağır şu hayvanı” diyor ve dünyayı yok et butonuna farkında olmadan basıyor.
Bizimkiler gerçekten festival ortamını iliklerine kadar hissetmek için sert zeminde çeşitli çalışmalara başlamış durumdalar. Bu nasıl yürek yemişlik, bu nasıl yıllar süren yokluk vallahi inanılmaz. Zaten bu korkuyla nasıl… Neyse… Rıza'nın eve doğru geldiğini görüyorsunuz değil mi? İşte şimdi her yer laciverde boyanacak!
Muhtar stili derler buna, herkes bilmez… Tutkudan uzak, fonksiyona dayalı, estetikten yoksun. Ayaklara dikkatle bakarsanız ne demek istediğimi anlayacaksınız.
Tabii beklenen oluyor ve Rıza lapss diye kapıdan içeri giriyor. Rıza “SEN BENİM OĞLUMDUN” diyerek İsmet'e doğru anlamsız bir hamlede bulunuyor. Patronun eve göndermese kolonlar, kirişler çatlayacaktı Ah ulan Rıza!
Tabii bu esnada Rıza'nın ölmesi gibi bir takım ufak tatsızlıklar yaşanıyor. O esnada kapıyı kim çalsa o ölecekti zaten, piyango Rıza'ya çıktı. Zaten İsmet'in siniri de “Lan bu kaçıncı kapı?” şeklindeydi aslında ama her şey kontrolden çıktı artık.
Ve bakın neler oluyor? Rıza, öbür tarafta metalcilerle gayet güzel bir ortam ayarladı kendine. Cehennemdeki konserleri hiçbir şekilde kaçırmıyor.
Güdümlü Fatma'nın siniri geçmiş değil, yarım kalan hikayeler onu biraz üzüyor. Kocasının ölmesi onu hiç etkilemedi diyebiliriz, aklı hala yapamadıklarında…
Piç İsmet, seks kölesi esaretinden bu şekilde kurtulduğu için biraz şaşkın. Yaşadığı olayları ayaklarıyla konuşuyor, parmak aralarıyla dertleşiyor. Bomboş bir adam olmanın sorumsuzluğa hâlâ aşık…