Hiç Bu Gözle Bakmadınız! 12 Erkek Masal Karakterine Yakından Bakış

Pamuk prensesin annesi ölürken, cici annesi onu sokağa atarken, genç kız ormanda üvey annesinin gönderdiği avcıdan hayatını zor kurtarıp cücelerin evine sığınırken, orada kurduğu hayatına yine pis üvey annesi tarafından kast edilirken ortada olmayan arkadaş, masalın sonunda ormanın kuytularında ortaya çıkar, Pamuk’u öper, canlandırır, atının terkisine atıp gider. 

Kim bu prens arkadaşım? Masalın sonunda ne oluyor, evleniyorlar mı, 7 cüceler nasıl kanıyor böyle bir adama? Belli ki bu adam Pamuk Prenses’in üvey annesinin adamıdır. Dudağına sürdüğü panzehir ile Pamuk Prenses’i uyandırmış, 7 cücelerin güvenini kazandıktan sonra onu alıp üvey annenin sarayındaki zindana götürmüştür. Böylece biz mutlu sonla bitmiş bir masal dinlediğimizi zannederken, Pamuk zindanda çürümüştür. Pamuk Prenses’in prensi bir “Ajan Provokatördür!!“

Erkek milletini masallarda nasıl aşağılayabiliriz diyen Grimm Kardeşler’in Sindirella masalına yerleştirdikleri karakterdir. Gece boyunca dans ettiği kızı, üzerinde kıyafetleri yokken tanıyamayacak kadar gerizekalı bir profil çizmektedir. Kızların ayak numarası ya 36 ya 37’dir, bilemedin 38, buna rağmen elindeki bir ayakkabı ile yollara düşmüş, ayak numarasının 41 olduğu belli olan tiplere bile ayakkabıyı denetmekten geri durmamıştır. 

Evlendikten sonra bu adamın Sindirella’ya iyi davranmış olması mümkün değildir. 3 saat dans ettiği kızın yüzüne bakmayan adam, evlendikten sonra ona kıymet verecek tıynette biri değildir. Sindirella’nın prensi “Maço bir Embesildir!!“

Diyelim ki siz bir saray buldunuz ormanın kuytusunda, yıllar içerisinde her yerini ot, böcek sarmış, yaşayan kimse yok, yıkık virane. İçine girdiniz, odaları dolaştınız (Ne için dolaşıyorsa artık! Hırlı mıdır hırsız mıdır belli değil.) ve bir odada yatakta uyuyan güzel bir kız gördünüz. Aklınıza ne gelir? İlk yapacağınız şey nedir? Hiçbiriniz bu soruya gidip onu öperim diye cevap vermemiştir eminim ki. Çünkü savunmasız, yıkık dökük sarayda yatakta yatan birisine yapacağımız ilk şey onu kontrol etmek, sağlığından emin olmaktır.  

Ama bu prens ne yapıyor, sapık gibi yapışıyor kızın dudaklarına, artık ne düşünüyordu, ne umuyordu, ne planlıyordu bilmiyorum ama Uyuyan Güzel’in prensi bildiğiniz “Sapıktır!!“

Daha bebekken kulenin tepesine hapsedilen kızı, 20 yaşındayken bulan, bulduğunda da kuleye tırmanmak için aklına kızın saçlarını yola yola tırmanmaktan başka bir fikir gelmeyen. Basit, kolaycı, kadınlara nasıl davranması gerektiğinden bihaber prenstir. Masalın sonunda bizim bildiğimiz, prens ile evlenip bir ömür boyu mutlu olduklarıdır, ama öyle olmadığına ben eminim. Aklına “Rapunzel, sen saçını kulede sağlam bir yere bağla, tutunarak in.” demek gelmeyen, üzerinde zırhıyla toplamda 150 kilo haliyle kızın saçlarını çeke çeke kuleye tırmanan birinden Rapunzel’e iyi davranmasını beklemek en hafif tabiriyle saflık. 

Kaldı ki, kuleye sen de çıktıktan sonra ikiniz birden nasıl indiniz? Rapunzel’in Prensi “Hödüktür!!“

Bu karakter hakkında iyi şeyler söyleyeceğimi düşünüyor olabilirsiniz. Neticede Kırmızı Başlıklı Kız (KBK) ile büyükannesini, kurdun karnından çıkaran yiğit bir adam portresi var karşımızda. Peki gerçekten böyle mi? Eğer masal bu kurtulma hikayesiyle bitseydi, avcıyı ben de alkışlardım. Ama KBK’yı ve büyükannesini kurdun karnından çıkardıktan sonra, içine taş doldurup, dikip, hayvanı kuyuya atmak da nedir Allah aşkına? Dünyanın neresinde var böyle bir şey? Tamam öldürmüşsün hayvanı işte bırak git, daha ne demeye saatlerini harcayıp bildiğin ameliyat yapıyorsun? Neden kurt azaplar içinde ölsün, ölürken de acılar içinde kıvransın istiyorsun? Senin derdin ne be adam?

KBK’yı kurtaran avcı tereddüde yer bırakmayacak şekilde bir “Psikopattır!!” Belki de masalın ilerleyen zamanlarında büyükanneyi kendisi yemiş bile olabilir, o derece çünkü.

Aslında bu arkadaşa hiç değinmek istemiyordum. Çünkü hayatının akışını bir kedinin saçma sapan kararlarına bağlayan, ondan medet uman biri markiz olsa ne olur, prens olsa ne olur, kral olsa ne olur? Kendi kararları olmayan, ipini nereye çeksen oraya gelen birinin adını dahi anmak istemiyorum. Kaldı ki ipini çeken de çizme giymiş bir kedi. Çizmeli Kedi’deki çocuk bildiğiniz “Güdü Malıdır!!“

Zamanında ne boklar yedi de cadı tarafından kurbağa yapıldı bilmiyoruz. Kaç yıldır kurbağa, bu numarayla kaç genç kızın kanına girdi hiç bilmiyoruz, ama bildiğimiz bir şey var ki kurbağa prens de uyuyan güzel’in prensi gibi seksomanyak bir tiptir. Yoksa bir cadı neden ancak öpülmeyle bozulan büyü yapar ki? 

Bana soracak olursanız masalın karanlık noktaları şöyle; bu prens cadının dünyalar güzeli kızına asıldı, türlü laflarla, belki evlenme vaadiyle kızı kandırıp kanına girdi, sonra da sen yoluna ben yoluma dedi. Cadı bunu öğrenince onu kurbağa yaptı. Başka bir izahı olamaz. Demem o ki kurbağa prens kesinlikle “Kızları Ağına Düşüren bir Hovardadır!!“

Bakmayın masalın sonunda Gepetto babasıyla sarılmalarına, perinin bunu gerçek bir çocuk yapmasına. Ben eminim ki ergenlik ile birlikte babasını dövüp cebinden parasını alan birine dönüşmüştür. Çünkü tutarsız, dengesiz ve hafif gerizekalı bir tiptir pinokyo. Her söylenene kanan, verdiği sözü saniyeler içinde unutan, ağlarken gülmeye başlayan biridir. Büyümesiyle birlikte sorunları da büyüyecek, hele ki Gepetto babanın ölmesini takiben serseriliğe vuracak bir kişiliktir Pinokyo. 

Eğer ki peri geri gelip bunu tekrar oduna çevirmediyse, sadece kendisinin değil başkalarının da canını yaktığı aşikardır. Pinokyo tartışmasız bir “Sosyopattır!!“

Çok masal dinledim, çok masal okudum, çok masal anlattım. Nice cadılar, zalimler, hainler gördüm. Çok kötüler, vicdansızlar, sinsiler tanıdım ama Hansel ve Gretel’in babası kadar hayın, zalım, beter birisini tanımadım. Kendinden olma öz çocuklarını kandırıp ormana götüren ve orada bırakmaya çalışan, birincide başarılı olamayında ertesi gün tekrar deneyen, günün birinde çocuklar kendi çabalarıyla ve kucakları altınla dolu halde geldiklerinde onları bağrına basan çok hayvan evladı göremezsiniz. İşte Hansel ve Gretel’in babası böyle it kişilikli, terbiyesiz bir insan evladıdır. İkinci karısının ağzına bakıp öz çocuklarını kurda kuşa yem etmekte bir beis görmeyen, bir saniye olsun vicdanı sızlamayan biridir. 

Küçük Besleme hikayesindeki baba, bu babanın eline su bile dökemez. Hansel ve Gretel’in babası “Su katılmamış bir….!!” Neyse.

Masal aleminin en uçarı, elindekinin kıymetini en bilmeyen tipidir. Elindeki cini bir türlü efektif kullanmayı becerememiş zaman içerisinde sahip oldukları ona sahip olmuştur. Bize tanıtılan saf, masum, hafif akılsız çocuk tiplemesi çocuklarımızı yanlış yönlendirmektedir. Alaaddin kesinlikle rol model olacak biri değildir. Cahil, vurdumduymaz, iş bilmezin tekidir. Yine de kendisi için kötü konuşmak istemiyorum zira içinde bulunduğu şartlar her gün karşılaştığımız şartlara benzemez. 

Alaaddin bildiğiniz “Safın Önde Gideni, Bayrak Taşıyanıdır!!“

Tamam bunlar harami, hırsız, gaspçı. İnsanların malını çalan, pis insanlar. Ama sorarım size o dönemde kim yapmıyordu bunları? O dönemde kim iyiydi ki bunlardan iyi olmasını bekliyoruz. Yani bunlar hırsız, harami ama onların altınlarını çalan Ali Baba iyi insan öyle mi? Abisi Kasım suçlu değil öyle mi? Bana sorarsanız bu masalda Ali Baba hem hırsız hem de katildir. Haramilerin altınlarını çalmış, abisinin de ölümüe sebep olmuştur. Ne yani haramilerin altınlarını çaldı da halka mı dağıttı? sahiplerine geri mi verdi? hırsızlık malını çalmak ve onunla iyi bir hayat sürmek caiz mi? suç değil mi?

Demem o ki, haramiler 1 kötüyse, Ali Baba 5 kötüdür ve bu masalda asıl sorgulanması gereken Ali Baba’nın işlediği kabahatler ve suçlardır. Ali Baba “Hırsız ve Katildir!!“

Bir masalda erkek karakter iyi diyeceğiz, onda da canavar yapmışlar!!