Ölüm konseptini anlayacak yetisi bile olmayan Joe Arridy, gardiyan tarafından “Ölüm hücresinde yaşayan en mutlu adam” olarak tanımlanmıştı.
14 Ağustos 1936'da Drain ailesinin 12 ve 15 yaşlarındaki iki kızı Pueblo, Colorado'daki evlerinde saldırıya uğramışlardı.
Oysa Joe, yanyana gelen herhangi birkaç kelimeyi anlayamıyordu bile.
Joe'nun ebeveynleri Suriyeli göçmenlerdi, bu da tanıma uyan esmer tenini açıklıyordu. Anne ve babası ayrıca birinci dereceden kuzenlerdi. Bu durum gazetelerin üzerinde durmaya bayıldıkları bir “embesillik” durumu çıkarıyordu Joe'da. Kardeşlerinde de akraba evliliğinin sonuçları görülmüş, biri küçükken ölmüş, diğeri ise Joe gibi zorluklar yaşamaktaydı. Bu durumdan ötürü, Joe henüz 10 yaşındayken devletin bakım evine yatırılmıştı ve eğer 21 yaşında kaçmamış olsaydı, daha yıllarca orada yaşayacaktı.
Joe yavaş konuşuyordu, renkleri ayırt edemiyordu ve birkaç kelimeden oluşan cümleleri tekrar etmekte zorlanıyordu. Kaldığı bakım evinin amiri de diğer çocukların onu kullandığından bahsetmişti. Bir keresinde sigara çalma suçunu onun üzerine atmışlardı. Bu yüzden belki de Şerif George Carroll da diğer çocukların fark ettiği şeyi fark etmişti: yoruma açıktı.
Joe suçu itiraf edince, Carroll kaydetme zahmetine bile girmemişti ve duruşmalar sırasında davacı bile cevapların zorla elde edildiğini fark etmişti.
Carroll'un soruları Joe'nun kızlardan hoşlanması hakkında başlayıp, birden “Madem öyle, neden onlara zarar veriyorsun?” şeklinde değişiyordu.
Bu adaletsizlik havası içinde, Joe'nun ifadesini onu sorgulayan kişiye göre sürekli değiştirdiği görülüyordu. Ayrıca cinayetin en basit ayrıntılarını bile birileri ona söyleyene kadar anlatamamıştı.
Bu raddede suçlunun Joe değil, bir başkası olduğunu herkesin anlamış olması gerekirdi.
Büyü ihtimalle asıl suçlu, Barbara Drain tarafından teşhis edilince aynı suçlardan idam edilen Meksikalı Frank Aguliar'dı.
Tüm bunlar, sırf yerel polisin Joe ve Frank'ın bir şekilde ekip olduğunu düşünmesi nedeniyle Joe halen tutukluyken gerçekleşmişti. Yine de tüm bunlar halkın öfkesini dindirmemiş olacak ki, Joe'nun davasında tanıklık eden psikiyatristlerin onu zihinsel engelli ilan etmesine rağmen, IQ'su 46 olan Joe da suçlu bulundu ve idama mahkum edildi.
Joe'nun saunması “doğru ve yanlış arasında ayrım yapamadığı için suç maksatlı bir harekette bulunamayacağına” dayanıyordu.
Joe bir taş ile bir yumurtayı bile ayırt edemiyordu, doğru ve yanlışı da ayırt edemeyeceğini düşünmek sadece mantıklı bir düşünceydi.
Yakında gerçekleşecek olan idamının haberi Joe'ya verildiğinde, birden bire sahip olduğu oyuncak trenleri daha da sahiplenmeye başladı. Son yemeği kendi isteği üzerine dondurmaydı. 6 Ocak 1939'da çok sevdiği oyuncak trenini başka bir mahkuma hediye ettikten sonra, Joe bir gaz odasına yönlendirildi. Gardiyanlar onu sandalyeye bağlarken sırıtıyordu. Ölümü çabucak gerçekleşmiş olsa da, gardiyanlardan Roy Best'in odada ağladığı kayıtlara geçmişti. Aynı gardiyan Joe için şu cümleleri de kuran kişiydi: “Joe Arridy, ölüm hücresinde yaşayan en mutlu adamdır.”
Colorado Yargıtay'ına Joe'nun lehine dilekçe veren avukat Gail Ireland, dava sırasında “Eğer bu adama gaz verirsek Colorado'nun bu utancın üstesinden gelmesi çok zaman alır” yazmıştı.
Öyle de oldu.
Joe Arridy ölümünden yaklaşık 70 yıl sonraya, 2011 yılına kadar affedilmedi.
Kaynak: 1, 2