Hani bir laf vardır ‘kaderin sillesini yemiş’ diye, işte tam da öyle bir kadın Dilek Demir…
Diğer bir adıyla Raperin, kendisine has sesiyle çok yetenekli bir şarkıcıyken kendisini ‘401 No’lu Otel Odası’ cinayetinin zanlısı olarak hapishanede bulmuş.
Raperin çok fakir bir ailenin tek kız çocuğu olarak Van’da toprak bir evde doğmuş.
İki erkek kardeşinden sonra doğan Raperin istenmeyen çocuk olmuş. Yine de bir kız çocuğu olarak babası tarafından sevgiyle büyütülmüş. Anne babası ayrı olsa da annesi hayatını tamamen kardeşleri ve ona adamış fedakâr bir kadınmış.
Hayatı Van İzmir arasında git gelli geçerken Kürt olduğu için hemen hemen her yaşında ayrımcılığa maruz kalmış. Vanlı olduğu için konuşmasındaki farklılık hem öğretmenleri hem de arkadaşları tarafında alay konusu olmuş.
Faşist veya ırkçı bir insan olmasa bile bu baskılar yüzünden Kürt kimliğine sıkı sıkıya sarılma ihtiyacı hissetmiş.
O yıllarda Kürt-Türk ayrımcılığı hat safhada olduğu için terörist damgası yememek için ailecek Kürt olduklarını saklamışlar. Evde bile Kürtçe konuşmamış aksine Türk gibi bir hayat sürüp Türkçeyi benimsemişler.
Hayatını olabildiğince normal yaşamaya çalışırken tek tutar dalı müzik hâline gelmiş. Üniversiteyi bitirip öğretmen olduktan sonra Kürt çocuklara ders vermiş ama artık Kürtçeyi akıcı konuşamadığı için onlarla iletişimde sorunlar yaşamış.
Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi’nde akademisyenlik yaptığı dönem hayatı düzene girse de Raperin adıyla şarkıcılık yaptığı ortaya çıkınca işler yine karışmış.
Kürt kimliği yüzünden yine terörist damgası yemiş ve baskılar sonucunda akademisyenlikten istifa etmek zorunda kalmış. Hâlbuki müzisyenliği ayrıştırıcı bir boyutta yapmamış, Kürtçe şarkı söylemesine rağmen işi hiçbir zaman siyasi boyuta taşımamış.
Kürtçe şarkı söyleyerek dikkat çektiği için Türkler tarafından, siyasi duruş sergilemediği için de Kürtler tarafından dışlanmış. Her iki kesim de Raperin’i ayrımcılığa maruz bırakmış.
Hayatındaki zorluklar ve ailevi problemler yüzünden evliliği kaçış yolu olarak görerek 18 yaşında lisedeki edebiyat öğretmeniyle evlenmiş.
Asla istememesine rağmen bu evlilikten çocuk yaşta hamile kalmış. Ancak günah olduğunu düşünerek bu süreci sonlandıramamış. Sonrasında 19 yaşında kız Berfin’i dünyaya getirmiş.
İlk evliliği bittikten sonra gerçekten sevdiği ve bir yuva kurma hayalleri kurduğu adamla evlenmiş. Ne yazık ki bu adamın ailesi tarafından dul damgası yediği için yine baskı ve birçok hakarete maruz kalmış.
Bu olayların ardından depresyona girdiği için kendini asla sevilmeyecek, istenmeyecek bir insan olarak görmeye başlamış.
Tam olarak dipte olduğu bu dönemde tüm hayatını karartacak Sarkis Margosyan gerçek adıyla Cüneyt Pala isimli şahısla internet ortamında tanışmış. Pala kendini 9 yıldır bu işi yapan çok iyi bir fotoğrafçı olarak tanıtmış.
Farklı bir yüzü olduğuna ve marka yüzü olabileceğine inandırmış, Raperin ailesi tarafından da onaylanınca Pala’yla irtibata geçmiş. Ancak sadece bu marka yüzü olma teklifinin yetersiz kalacağını anlayan Pala, ona dünya çapında bir müzisyen olabileceği vaatlerinde bulunmuş.
Bu dönemde iki kez görüşmüşler ve sürekli irtibat hâlinde kalmışlar.
Pala ilk olarak bikinili bir fotoğraf çekimi istemiş ve bu çekim bir sahilde gerçekleşmiş. Raperin’in bu cinayette suç ortağı olarak gözüken Gülşah Şat’tansa çırılçıplak fotoğraflar istemiş. Bunun dışında hep profesyonel bir ekiple yapılmış çekimler.
Pala bu çekimler için sürekli masraflar çıkararak para istemiş. Raperin ve eşi başlarda sorgusuz sualsiz bu paraları ona vermiş ancak sonradan dolandırıcı olduğunu düşünmeye başlamışlar. Bu kadar donanımlı birinin dolandırıcı olduğunu inanmakta zorluk çekmişler.
Sonrasında dolandırıcı olduğunu kabul eden Pala, şantaja başvurmaya kalkışmış.
Raperin “En fazla bikinili fotoğraflarım var, ne yapabilirsin ki?” dediğindeyse photoshop kullanarak fotoğrafları sosyal medyada yayınlamakla tehdit etmiş. Bu durum karşısında korkarak Pala’yı daha detaylı araştırdığında çocuk yaştaki genç kızları da ağına aldığını öğrenmiş.
Tüm bu durumu eşine anlatmakta güçlük çekerek iyiden iyiye depresyona girmiş. Konservatuardaki derslerine gitmeyi bırakmış, sahneye aldığı konserlere bile çıkamamış. Sürekli alkol alıp uyumuş, eşi bile ayağa kaldıramamış.
Sonradan Cüneyt Pala’yı hapse attırmak için bu adamın şantaj yaparak tecavüz ettiği Gülşah Şat’la irtibata geçmiş.
Bir tanıdığının polis arkadaşından bu konuda yardım istemiş. Adam yardım edeceğini söyleyince güvenip İstanbul’a geldiklerinde polisin “Adamı benim evime çağırın, orada paket ederiz.” demesiyle evi görmeye gitmiş. Üzücü ama bu adam da Raperin ve Gülşah’a yanaşmaya çalışmış.
Bu sefer buluşma yerini otel odası olarak değiştirmek zorunda kalınca Pala’yı odada etkisiz hâle getirip fotoğrafları alma planı yapmışlar.
Sonradan Gülşah otele gitmekten vazgeçen Raperin’e, Pala’nın 401 no’lu odada ona tecavüz etmeye çalıştığı mesajını atmış. Yanına bir meyve bıçağı alan Raperin odaya gittiğinde kapıyı Pala açmış.
Arbede çıkınca meyve bıçağını can havliyle adama doğru sallamış. Pala kanlar içinde kalarak yere yığılmış. Adamın numara yaptığını sanmışlar, ancak sonrasında hastaneye kaldırılan Pala’nın ölüm haberi gelmiş. Böylece olay yargı sürecine taşınmış.
Cezaevine girdikten sonra 13 yaşındaki kızı Berfin’in yüksek bir yerden düşerek öldüğü haberini almış.
Evliliği biten, katil olan bir kadın olarak bir de kızının intihar haberiyle yıkılmış Raperin. Son görüşmelerinde “Annecim sana bir şey olursa yaşayamam!” diyen kızı, henüz kaç yıl yatacağı belli değilken annesinin 18 yıl ceza aldığı şeklinde yapılan yalan haberleri görünce kendini yüksek bir yerden atarak öldürmüş.
Pandemi izninin ardından cezaevine dönen Raperin’in tüm bu acıların ardından tek tutunabildiği dalsa müzik olmuş…
Bunca zorluğun ardından sonunda huzur bulmasını ve hayata daha da güçlü tutunmasını ümit ediyoruz.
İzlemek isteyenler için: