Objektif olmanın kolay olduğunu elbette iddia edecek değilim. Zordur. Birçok nedeni vardır elbette. Bir yere yaslanmanın o dayanılmaz rahatlığı, değişmez ezberlere sahip olmanın verdiği sahte özgüven bunların en başta geleni tabii. Çoğu kişide gerçeği söylemek yerine kendi söylediğini gerçek diye anlatma çabası var. Ukrayna’da yaşananlara yaklaşımda genellikle bu çabaya tanık olduk.
Keskin bir ayrışma yaşandı konuya ilişkin. Asla tarafsız olmayan biri olarak benim bu “ayrışma”dan yakındığım yok elbette. Herkesin aynı düşünmesi zor olan konulardan biridir Ukrayna konusu. ABD/NATO’ya yakınlık duyanın Rusya’yı, Rusya’nın son derece meşru nedenleri olduğunu söyleyenlerin de (ben bunlardan biriyim) ABD/NATO’yu suçlaması doğal. Bu hayata bakıştaki farklılığın sonucudur. Kişiyi yönlendiren meşrebidir malum. Ancak, özellikle Rusya’yı desteklerken, bu desteğin haklı nedenlerini gölgede bırakacak derecede bir Vladimir Putin hayranlığı nüksetti kimi çevrelerde. Ülkenin kimi aydınının objektiflikten sadece “paşa gönlünden geçeni” savunmayı anladığı görülüyor.
Sınıf gözüyle bakmazsan
Kendimi bildim bileli, – savunmayı ne kadar becermekteyim bilemem, daha iyi savunanlara da mahcup olmayayım ama – Marksistimdir. Ustalarımdan öğrendiklerim arasında ilkelerin, “somut durumun somut tahlili” diyerek berhava edilecek eften püften fikircikler olmadığı öğretisi de vardır. Kişinin üzerinde durduğu sağlam bir tarih anlayışı, savunabileceği bir sınıf görüşü olmalıdır, bir de bunu bilirim. Bu ikisini kavrayanlar için “objektif” olmaktan korkmak söz konusu olamaz. “Ama şu da vardı” demeden konuşmayı en çok işte bunu “kavrayanlar” hak eder.
Günlerdir, ABD/NATO’nun Rusya’yı, yeni değil, tam 35 yıldır kışkırttığını, eski Sovyet Cumhuriyetleri üzerinden kuşatmaya çalıştığını yazıp duruyorum ben de aynı şeyleri yazan birçok kimse gibi. Hatta bir yazımda, haklı bulduğum için, “Rusya’nın yerinde olsanız ne yapardınız?” diye sormuşluğum da vardır. Ama ABD/NATO’nun yaptıklarını, şimdiki savaşı haklı çıkarmak için değil, savaşa yol açan nedenler olduğu için yazdım. Asla savunmadığım Ukrayna’ya saldırısını, Rusya’nın bu kuşatmaya itirazı olarak da değerlendirebilirdim, eğer Rus milliyetçisi Putin “Ukrayna diye bir ülke de halk da yoktur” demeseydi. ABD/NATO kışkırtmalarının farkında olmam, bunu dile getirmem Çarlık Rusyasında Çar’ın tebaası olan milletlere “ulusal kimlik” ile devlet veren Sovyetler Birliği’ne düşman birinin milliyetçi hezeyanlarına destek olacağım anlamına gelmez.
Bugünkü Rusya kimin eseri?
Kimi çevreler ciddi ciddi Putin’i neredeyse ABD/NATO’ya karşı tek başına direnen “yüzyılın kahramanı” yaptılar. Genellikle Avrasyacı, ulusalcı çevreler dillendirmesine rağmen muhafazakâr, sağ çevreler “Putincileri” solcu olmakla suçladılar, hazır sola vurma fırsatı bulmuşken. Can sıkan tarafı bu işin. Oysa aslında milliyetçi, sağcı dürtülerle hareket edip Batı karşıtı vs denilen Putin’in başında bulunduğu siyasal sistem emperyal güçlerin yarattığı bir sistemdir. Hatırlayalım; ABD ile İngiltere başta olmak üzere batılı ülkeler, 1996’da yapılan Rusya seçimlerine sağcı, Avrupa hayranı Boris Yeltsin lehine müdahale etmişti. Yetlsin’in kazandığı o gün bugünkü Rusya’nın önünü açtı. Ne oldu sonra? Milyonlarca eski Sovyet yeni Rusya vatandaşının yoksullaşmasına, ölmesine yol açan özelleştirmeler gerçekleştirdi Yeltsin. Tanınmış akademik dergi Lancet’te yer alan, 2009 tarihli bir araştırmanın sonuçları çok çarpıcıdır. Rus erkekleri arasında 1985’te (yani Putin’in nefret ettiği SSCB’de) altmış yedi olan ortalama yaşam süresi 2007’de (Putin’in Rusyasında) altmışa düşmüştü.
Özelleştirmelerde, kapitalistleşmede, oligarklaşmada batının da parmağı olduğunu kavrayan, SSCB’nin yıkılmasının da sersemliğini yaşayan Rus halkı Yeltsin’in yardımcısı Putin’de buldu “Rus milliyetçiliğini”. İngiliz istihbarat servislerinin Putin’in yükselmesinde ne kadar payı olduğu bilinir. Yirmi yıllık bir geçmişi vardır bunun ama yirmi yıl öncesini anımsamak işine gelmez kimilerinin. Gündemciliğin “gündemden” düşmediği bir ülkedir Türkiye çünkü. Günlük yaşar kimileri, 24 saatlik gelişmeleri alır kafası, ertesi gün yoktur. “Canım o, o zamandı, şimdi Putin ABD/Batı karşıtı” diyenin aklına “karşıtların buluştuğu” noktalar olabileceği gelmez hiç.
Çeçen katliamının destekçisi Batı
Başka? Batıyla, ABD’yle sıkı fıkı diye Ukrayna’nın başına gelenlere destek verenler, Putin’in Çeçen katliamında en büyük desteği İngiltere’den aldığını bilseler de söylemezler. British Petroleum’un Rusya’da rahat çalışması içindi bu destek.
Sosyalist bunları bilir. Bilmek zorundadır. O nedenle sosyalist, Avrasyacı, ulusalcı, pantürkist sayıklamalarla Putin destekçisi olmaz. Gün gelir, ABD-Rusya dostluğuna tanık olunur, ağzınızı açamazsınız. Ki mümkündür. Patlama noktalarında “süper güçlerin” ortaklığına çok tanık oldu bu dünya. Yayılma yarışında ABD/NATO ile ters düştüğü için Rusya’ya verilen desteğin Putin’in her yediği herzeye destek anlamına geldiğini kim söyledi ayrıca?
Putin’in Ukrayna’da Nazi öldürdüğünü sananların Ukraynalı Nazilerle, Rusya hükümetine çok yakın oligarkların Çeçen çeteler aracılığıyla işbirliği yaptığından haberleri yok muhtemelen.
İkinci Dünya Savaşı’nda Nazi alçaklığına karşı omuz omuza savaşan Ukraynalı ile Rus Sovyet askerlerinin özgürleştirdiği topraklardır oralar. Ne ABD/NATO’nun ne de Rus milliyetçisi Putin’in kirletmesine izin veremeyiz.