Bir insan ancak Tuğçe Kazaz’ın yaptıkları kadar herkesi şaşırtabilirdi…
Tuğçe Kazaz’ı nasıl bilirsiniz ya da bilirdiniz? Biz böyle çıtı pıtı, gayet güzel bir manken ve magazin figürü olarak bilirdik çünkü hayatımıza bu şekilde giriş yapmıştı kendisi yıllar önce.
Nitekim okul hayatı boyunca basketbol oynayan, kolejde eğitim gören bir kızken hayatının yetişkin döneminde yaşayacağı evrimleri muhtemelen kendisi de kestiremiyordu. Öyle ya, hayat bu…
Yeditepe Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde okurken devamsızlık yüzünden okulu bırakınca çevresinin de desteğiyle katıldığı Elite Model Look yarışmasında ikinci olunca hayatı şekillenmeye başlamıştı. Yani en azından bilinen ilk yol ayrımı böyleydi…
2001 yılında Miss Turkey birincisi olunca bu sefer Türkiye’nin top modelleri arasında da ismi sayılmaya başladı. Artık iyiden iyiye zengin ve popüler adamların peşinden koştuğu, dikkat çekici bir magazin figürü haline gelmeye başladı.
Tam da bu yüzden podyum kulislerinde şiddetli kavgalara karıştı ismi. Örneğin Deniz Akkaya’nın eski sevgilisi Alican Ulusoy’la birlikte olduğu dedikoduları çıkınca, iki manken arasında büyük bir gerilim başladı. Nitekim, bu gerilim başka bir sebepten Tuğçe Kazaz’ın Deniz Akkaya’nın kafasına cep telefonu fırlatmasına kadar gitti. İkili, bitmeyen bu husumet sebebiyle mahkemelik bile oldular.
Fakat Tuğçe’nin özel hayatındaki en büyük kırılmalardan bir tanesi şüphesiz Kenan Doğulu ile olan birlikteliği oldu. 2002 yılında doludizgin bir aşka yelken açtı ikili.
Hatta o kadar beğenilen bir çift olmuşlardı ki, bir deri firmasının marka yüzü oldular. Firmayla yüklü miktarda para, 50 mont ve 6 ay ayrılmama şartıyla ilginç bir anlaşmaya imza attılar.
Fakat olmadı, yürümedi. Çift iki yıl sonra ayrıldı ama Tuğçe “Kenan en çok beni seviyor” şeklinde açıklamalar yapıp barışmak için sevgilisini iki günde bir arıyordu. Kenan Doğulu ise “zehirli kolu kestim” diye ayrılık sonrası röportajlar veriyor ve yeni aşkı Beren Saat ile ilişkisini artık gözlerinin önünde yaşamaya başlıyordu.
İşte bu noktadan sonra Tuğçe Kazaz aşk hayatındaki en büyük üzüntüyü ve hayal kırıklığını yaşadı. Kenan’dan sonra tanıştığı Yunan sevgilisi Yorgos Seitaridis ile evlenmeye karar verdi ve deniz kenarında vaftiz oldu.
“8 Eylül’de vaftiz oldum ve artık bir Hıristiyan Ortodoksum. Adım Maria Kazaz Seitaridis” şeklindeki açıklaması o dönem Türkiye’nin gündemine oturdu. Birçok kişi bu marjinal değişim karşısında şaşkınlık geçirmişti.
2005 yılında evlenen Tuğçe Kazaz, ülkeler arası bürokratik işlemlerin uzun sürmesi sebebiyle ancak 2008 yılında boşanabildi. Boşanmanın ardından bir kez daha herkesi şoka sokup “Kenan’a inat olsun diye evlendim” açıklamasını yaptı.
Resmi ayrılığının ardından Budizm’e merak saldığı, hatta Kalamış’ta toplanan bir grupla budizmin “hizmet” basamağında yer aldığı ancak tuvalet temizliği yaptırılınca “ben hizmetçi değilim” diyerek bu felsefeden vazgeçtiği iddia edildi. Tuğçe Kazaz, budizmle ilgili olduğunu hiçbir zaman kabul etmedi.
Bir tesettür defilesinde başörtülü olarak yer aldıktan sonra yeniden islamiyete döndüğünü ve o arayış dönemlerinin geride kaldığını açıklayınca kamuoyu yeniden tepetaklak oldu. Daha da ilginci, geçmiş hayatında CHP’ye tepki olarak hristiyan olduğunu bile beyan etmesi oldu.
“Tepkisel bir seçimdi benimki. Ben bunu daha önce de açıkladım. Eski Türkiye’nin bizlere daha batılı bir zihniyetin getirdiği bir eğitim sisteminin sonucunda bu oldu. İttihat Terakki zihniyeti bizi dizden uzaklaştırdı. Dini bize öcü gibi gösterdi. Belli kalıplar üzerine kuruldu din. Üzerime bir realite dayatıldığı için ve kendi arayışım sonucunda tepkisel olarak bir zihniyete karşı din değiştirdim. Ben buna Cumhuriyet Halk Partisi zihniyeti de diyorum.”
Bu noktadan sonra hız kesmeyen bir batı düşmanı, hatta Kemalizm’in karşısında durduğunu rahatça ifade eden bambaşka birisi oldu Tuğçe Kazaz.
“Kemalizmle arasına mesafe koyamayan Allah’la arasına mesafe koyar” şeklindeki argümanlarını video olarak yayınlayacak kadar değerli buldu kendi kendine. Hiç durmadan, sonsuz bir hırs ve büyük bir iştahla devam ediyordu…
Videosunda “Kemalizm ile arasına mesafe koyamayan Allah ile arasına mesafe koyar” notu düşen Kazaz, Mustafa Kemal Atatürk için “Adam esti gürledi, ondan sonra adam şöyle, adam böyle, adam seçilmiş, neredeyse ilahlaştırma sürecine gidecek bir hale dönüştürüldü” dedi. Cumhuriyet’le birlikte Osmanlı’dan kalan mirasın ortadan kaldırıldığını savunan Kazaz, “Bunun da tam aksi getirildi ve yayıldı. Yani ahlak mı vardı ahlaksızlık getirildi, din mi vardı dinsizlik getirildi, inanç mı vardı inançsızlık getirildi. Olan bu. Ondan sonra Kemalistler doğru. Bugün dokunabilir misin Atatürk’e? Dokunamazsın adamın kutsalı” dedi.
Şapka devrimi için “kurban verdik” diyen, İstanbul Sözleşmesinin anlamsızlığını savunan Tuğçe Kazaz birçok kişinin hâlâ daha kafasında oturtamadığı ve anlam deryasından çok uzak bir figür.
İfade ve inanç özgürlüğünü en çok yaşayan ve her yurttaş gibi buna hakkı olan Tuğçe Kazaz’ın neyin karşısında durduğunu biz değil, belki de konunun uzmanları değerlendirmeli. Bir kadın olarak cumhuriyetin karşısında durduğunu beyan etmek, ancak cumhuriyetin nimetleriyle mümkün olabilirdi. Bakalım daha hangi muhteşem açıklamalarına maruz kalacağız kendisinin? Hiç merak etmiyoruz açıkçası…