Türkiye’de ilk koronavirüs vakası, geçen yılın mart ayında İstanbul’da tespit edildi. Koronavirüsten kaynaklanan ilk ölüm haberi de yine aynı dönemde İstanbul’dan geldi.
Şu an ise İstanbul’da tablo oldukça korkunç bir halde. Detaylara birlikte bakalım…
Veriler ne söylüyor?
Sağlık Bakanlığı, illere dair vaka bilgilerini, günlük değil haftalık olarak açıklıyor.
Bu türdeki son açıklama, 27 Mart-2 Nisan arasındaki dönemi kapsıyor.
Açıklamaya göre her 100 bin kişideki vaka sayısı açısından Samsun 678,72 ile birinci olurken, İstanbul 591,45 ile ikinci sırada yer alıyor.
Sağlık Bakanı Koca, 9 Nisan’da İstanbul’da il sağlık yöneticileriyle yaptığı toplantı sonrasında yaptığı açıklamada, “Mart başına göre vaka sayıları yaklaşık 10 kat arttı. Ülkemizde vakaların yaklaşık %40’ı İstanbul’da. İstanbul’un durumu ülkemizin durumunu belirliyor. İstanbul’u koruyabilirsek ülkemizi de koruyabileceğiz” dedi.
Koca, 12 Nisan Salı günü Bilim Kurulu toplantısı sonrasında düzenlenen basın toplantısında ise “Vakalar her kentte arttı. Şu an Türkiye’de üçüncü, İstanbul’da ise dördüncü piki yaşıyoruz” diye konuştu.
BBC Türkçe’ye konuşan İstanbul Aile Hekimliği Derneği (İSTAHED) Başkan Yardımcısı Dr. Mustafa Tamur, İstanbul’daki vaka sayılarına dair gözlemlerini şöyle aktarıyor:
“Bir ay önceye göre vaka sayılarımız inanılmaz arttı. Ekranlarımıza düşüyor. Bizim İstanbul’da kayıtlı her bir aile hekimi için 3600 civarında hastamız var. Bugünler için söylüyorum, her aile hekiminin yaklaşık 20 ila 30 arasında pozitif vakası var. Bundan bir ay önce bu vakalar sıfıra yakındı.”
Tamur’un bahsettiği rakamlar, hastane yatışlarını içermiyor.
Hastanelerde durum ne?
İstanbul’daki farklı hastanelerden de hem Kovid-19 servisi hem de Kovid-19 yoğun bakım servislerinde yatak sayılarının arttırıldığı açıklamaları geliyor.
Kentte PCR testi yapan bazı hastanelerin önünde yeniden gözler görülür şekilde kuyruklar oluşmaya başlamış durumda.
İstanbul Tabip Odası yetkilileri, geçtiğimiz yıl Yeşilköy’de açılan Prof. Dr. Murat Dilmener Acil Durum Hastanesi ve Sancaktepe’de açılan Prof. Dr Feriha Öz Acil Durum Hastanesi de dahil olmak üzere kamu hastanelerinde Kovid-19 için ayrılan servis ve Kovid-19 yoğun bakım servislerinin son süreçte dolup yeni servislerin açılmakta olduğunu belirtiyor.
Bakan Koca, 12 Nisan Salı günkü son açıklamasında Türkiye’deki erişkin yoğun bakım servislerindeki doluluk oranlarıyla ilgili, “Sinop, İzmir, Çanakkale, Bartın, Edirne ve Rize. Yoğun bakım doluluk oranı bu illerimizde yüzde 80’in üzerinde, diğer bütün illerde yüzde 80’in altında” açıklamasını yaptı.
Yoğun bakımlardaki ortalama doluluk oranının yüzde 71,3 olduğunu belirten Koca, kapasiteyi giderek artırmaya gayret ettiklerini de söyledi.
BBC Türkçe’ye konuşan Türk Yoğun Bakım Derneği Başkanı Prof. Dr. İsmail Cinel, İstanbul’daki doluluğa dair gözlemlerini şöyle aktarıyor:
“Arkadaşlarımızdan bize gelen bilgiler, son üç haftada trendin yukarıya doğru gittiğini gösteriyor. Yani dolma trendleri hızlı gidiyor. O endişe verdi ama şu anda kasım, aralık aylarının altındayız. Ağır hasta sayısının bir an önce düşmesi lazım. Onun yoğun bakımlara yansıması bir haftayı, on günü buluyor.
“İstanbul’da vaka sayısı daha fazla ama İstanbul’da sağlık alt yapısı da diğer yerlere oranla daha fazla. Ama vaka sayılarının düşmesi lazım, bunun sürdürülebilirliği zor.”
Salgın en çok hangi ilçeleri etkiledi?
Sağlık Bakanlığı’nın Hayata Eve Sığar uygulaması, kentlerdeki farklı bölgelerin risk durumunu renkler üzerinden açıklıyor.
Uygulama, İstanbul’da yüksek risk anlamına gelen kırmızı rengin son dönemde yoğun olarak arttığını gösteriyor.
İstanbul Aile Hekimleri Derneği, bu uygulamadaki renklere dayanarak İstanbul’daki risk durumuyla ilgili bir tahmin ve modelleme çalışması yaptı.
Hem bütün kenti hem de ilçe ve mahalleleri inceleyen bu çalışmaya göre İstanbul’da kırmızı risk puanı en yüksek olan ilçelerin başında Bağcılar geliyor.
Bağcılar’ı Gaziosmanpaşa, Bahçelievler, Kağıthane, Güngören ve Bayrampaşa takip ediyor.
Bu arada İstanbul Tabip Odası’nın (İTO) salgının İstanbul’daki durumuyla ilgili hazırladığı son raporu da İstanbul’un Avrupa yakasının salgının başından itibaren Kovid-19’un merkez üssü olduğunu belirtiyor.
İTO’ya göre İstanbul’un mahallelerindeki ortalama gelir düzeyi azaldıkça Kovid-19’un yaygınlığı artıyor.
Raporda, hastalığın bugüne dek ağırlıkla saptandığı Bağcılar, Avcılar, Bahçelievler, Esenyurt, Gaziosmanpaşa, Küçükçekmece, Sultangazi, Sancaktepe, Sultanbeyli ve Tuzla’da gelir düzeyinin düşük ya da çok düşük olduğu; hastalığın görece daha az izlendiği Bakırköy, Beşiktaş, Kadıköy’de ise gelir düzeyinin yüksek olduğu aktarılıyor.
Rapor, “salgının sınıfsal bir hale geldiğini” savunuyor ve özellikle Avrupa yakasında D-100 (Eski adıyla E-5) otoyolunun kentte sınıfsal bir sınır oluşturduğunu belirtiyor.
BBC Türkçe’ye konuşan İTO Yönetim Kurulu üyesi Dr. Güray Kılıç, “Salgın, emekçilerin yoğun yaşadığı yerlerde çok daha yaygın. İşyerlerinde ve toplu ulaşım araçlarında bulaş çok yüksek. Bu da eve yansıyor. Bu mahalleler dar alanda çok sayıda yapılaşmanın olduğu ve bir evde çok sayıda insanın yaşadığı emekçi bölgeleri” diyor.
İstanbul için ne yapılmalı?
Bazı uzmanlar ve sağlık meslek örgütleri, salgınla mücadelede Türkiye çapında önlemler alınırken İstanbul’a özel bazı önlemlerin de alınabileceğini savunuyor.
İstanbul Tabip Odası, geçtiğimiz günlerde yaptığı basın açıklamasında İstanbul için beş maddelik acil tedbir çağrısında bulundu.
Bu talepler şöyle: Yaygın test ve hızlı aşılama; ekonomik-sosyal destekli kapanma ve kademeli-kontrollü açılma, sistematik filyasyon ve etkili izolasyona; acil kamulaştırma ve yeniden sosyalizasyon; şeffaf yönetim ve insan hakları merkezli pandemi mücadelesi.
Buradaki ikinci maddeye göre İTO, İstanbul için kapanmanın kaçınılmaz hale geldiğini savunuyor. Bu süreçte ise yurttaşlara ekonomik ve sosyal desteklerin sağlanması çağrısı yapıyor.
İTO Yönetim Kurulu üyesi Dr. Kılıç, “Bir tür dev bir karantina gibi düşünün. Tüm bir şehri karantinaya alacaksınız. Bu tabii çok zor bir şey ama bu dönemi bir tür seferberlik gibi düşünmek lazım” diyor.
İTO’nun dördüncü talebindeki acil kamulaştırma, ihtiyaç durumunda pandemi ile mücadelede yeteri kadar etkili ve verimli olmadığı görülen özel sağlık kuruluşlarının kamulaştırılmasını içeriyor.
Yeniden sosyalizasyon ise uygun kamu binalarında, kamu çalışanlarından oluşan bir ekiple koruyucu sağlık hizmetlerinin yürütülmesini sağlayacak birinci basamak sağlık örgütlenmelerinin oluşturulması anlamına geliyor.
Dr. Kılıç, İstanbul ile diğer şehirler arasında seyahat kısıtlamasının da şart olduğunu savunuyor.
İSTAHED Başkan Yardımcısı Dr. Tamur ise İstanbul’da özellikle ulaşım ve çalışma hayatı konusunda özel önlemlerin düşünülmesi gerektiğini savunuyor:
“Tam kapanma bile yapsak işyerlerinde ya seyreltilmiş mesai ya da esnek mesaiye geçmek lazım. Okul servislerinin sahaya çıkıp işyerlerine işçi taşıması lazım. İşine gitmek dışında insanların trafiğe çıkmasını engellemek lazım. Orada da iş bitmiyor. İşyerleri denetimden uzak. Turizm sezonuna endeksli bir salgınla mücadele yapıyoruz halbuki salgınla mücadele insana endeksli olmalı.”
İTO’dan Dr. Kılıç, İstanbul’un önemini vurgulamak için “Virüs, 1 Haziran’daki normalleşme sürecinde İstanbul’dan Anadolu’ya yayıldı. Son normalleşmeyle beraber, özellikle Mart ayının ikinci ve üçüncü haftasında benzer bir tablo tekrar başladı” diyor.
Görünen o ki önümüzdeki dönemde İstanbul’da koronavirüsle mücadelenin sonuçları, salgının sadece 16 milyonluk bu şehirdeki durumunu değil tüm Türkiye’deki durumunu belirleyecek.