ABD’li efsane tenisçi Andre Agassi, tenisle ilgili şu kelamları söylemişti: ‘Tenis hayatın lisanını konuşur. Faul, Çift Yanılgı, Kırma, Tutunma. Bunlar bir insanın hayatında karşılaştığı dönemeçleri temsil eder. Her tenis maçı, minyatür bir hayattır.’
Bu kelamın en çok yakıştığı atletlerden birisi kuşkusuz Novak Djokovic. Savaşın, yıkımın ve bölünmenin merkezinde geçen çocukluğunda, tutunduğu tenis raketiyle ülkesinin kahramanı oldu. Wimbledon finalini de kazanması durumunda tarihte en fazla Grand Slam turnuvası kazanmış erkek tenisçi olacak ve ezeli rakibi Rafael Nadal’ı geride bırakacak.
Bu tarihi maçın eşiğinde, Djokovic’in müstesna kıssasını birlikte anımsayalım.
1987’de o periyotta ismi Yugoslavya olan devlette dünyaya gelen Novak Djokovic, çok küçük yaşta ülkesinin paramparça olmasına tanıklık etti.
Yerinden kımıldamadan üç ülke birden değiştirdi Novak. Doğduğunda Yugoslavya’nın, büyürken Sırbıstan Karadağ’ın, yetişkin olduğunda ise Sırbistan’ın vatandaşı oldu.
Mayıs ayında Paris’re Roland Garros’u kazanarak 23. sefer Grand Slam şampiyonu olan Novak Djokovic, 22 şampiyonluğu olan Nadal’ı geride bırakarak tarihte en fazla Grand Slam şampiyonu olan erkek tenisçi oldu.
Tenis dünyasının en itibarlı turnuvalarının başında gösterilen Wimbledon’da turnuva öncesi hazırlanan tanıtım sinemasında Djokovic’e yer verilmemesi reaksiyon topladı.
İspanya’da profesyonel atlet bir aileden gelen Nadal ile İsviçre’nin seçkin kentlerinden çıkan Federer’den çok daha farklı bir profili temsil ediyor Djokovic.
Djokovic, Wimbledon’da şampiyonluğa ulaşıp akabinde dönemin son Grand Slam turnuvası olan US Open’da da ipi göğüslerse erişilmesi çok güç bir rekora imza atacak.
Kariyeri boyunca tenisten 150 milyon dolardan fazla para kazanan Djokovic, içinden çıktığı kuvvetli günleri hiçbir vakit unutmadı.