Türkiye yalnızca 72 saat sonra beş yıl boyunca misyon yapacak Cumhurbaşkanı’nı ve milletvekillerini seçecek.
Çok sayıda siyaset bilimciye nazaran cumhuriyet tarihinin en kıymetli seçimleri ortasında gösterilen 14 Mayıs Seçimleri’nin kampanya süreci kısa vakit sonra sona erecek.
Peki, bu süreçte neler yaşandı? Gelin, birlikte anımsayalım…
Türkiye’de 2018 Seçimleri sonrası oluşan siyasi sistem, hem Cumhurbaşkanlığı hem de Parlamento, Cumhurbaşkanı ve Ak Parti Genel Lideri Recep Tayyip Erdoğan’ın mutlak hakimiyetinde şekillendi.
2019 Lokal Seçimleri’nde muhalefetin kazandığı merkezler, 2023 Genel Seçimleri’ne yönelik beklentileri daha da yükseltmişti. Bu süreçten itibaren Türkiye’de siyasetin gündemini daima seçimlerin ne vakit yapılacağı belirledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, seçim tarihi için 14 Mayıs tarihini birinci olarak Ocak ayında söylem etti. Akabinde da MHP başkanı Devlet Bahçeli bu tarihi destekledi.
Erdoğan açıklamasında, olağan tarih olan 18 Haziran’ı Kurban Bayramı arifesi ve hac devri olması gerekçesiyle tercih etmediklerini söyledi.
Muhalefet 14 Mayıs tarihine itiraz etmedi lakin uzun bir mühlet, Erdoğan’ın üçüncü kere aday olamayacağı istikametinde itirazlar yapıldı.
19 Mart 2023’de Cumhurbaşkanlığı adaylığı müracaatları başladı. Cumhur İttifakı’nın doğal adayı mevcut Cumhurbaşkanı Erdoğan’dı.
Millet İttifakı’nın adayının kim olacağı ise uzun mühlet kamuyounu meşgul eden en merak edilen husus oldu. çevrildi. Adaylık için ismi en çok geçen isimler CHP Genel Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, İstanbul Büyükşehir Belediye Lideri Ekrem İmamoğlu ve Ankara Büyükşehir Belediye Lideri Mansur Yavaş’tı.
Yıkılan masaların, tartışmaların, olayların gölgesinde Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığı ilan edildi.
İYİ Parti Genel Lideri Meral Akşener, bu adaylığa birinci evvel karşı çıkıp daha sonra Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu’nun Cumhurbaşkanı Yardımcısı olmaları şartıyla kabul etti. Masa dağılmaktan kurtuldu. Fakat yaklaşık 48 saate yayılan adaylık krizi, tüm muhalefet seçmenini diken üstünde tuttu.
Recep Tayyip Erdoğan ve Kemal Kılıçdaroğlu dışında iki kişi daha resmi olarak Cumhurbaşkanı adayı olma hakkı kazandı.
Memleket Partisi Genel Lideri Muharrem İnce ile Zafer Partisi’nin başını çektiği ittifakın aday gösterdiği Sinan Oğan da 100 bin imza sayısını aşarak aday olma hakkı elde ettiler. Yine Refah Partisi başkanı Fatih Erbakan ise evvel aday oldu, akabinde Cumhur İttifakı ile anlaşarak adaylıktan çekildi.
Adaylık müracaatları ve imza toplama süreci sona erdi. Artık Türkiye’nin 13. Cumhurbaşkanı adayları belirliydi…
19 Nisan’da Milletvekillerinin de kesin aday listelerinin ilan edilmesiyle kampanya süreci resmen başlamış oldu.
Akıllardaki en kıymetli sorulardan birisi HDP’nin başını çektiği Emek ve Özgürlük İttifakı’nın Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde hangi adayı destekleyeceğiydi.
Bu ittifak birinci evvel Parlamento seçimlerine katılacağını, Cumhurbaşkanlığı seçiminde ise aday çıkartmayacaklarını ilan etti.
Kampanya sürecinde ise seçmenlerine Millet İttifakı adayı Kemal Kılıçdaroğlu’na dayanak verme daveti yaptı.
Bu ittifakın bu tavrı, iktidarın daima olarak muhalefeti terörle ilişkilendirdiği bir telaffuz modeline yöneltti. 14 Mayıs süreci muhalefet, iktidar tarafından inşa edilen ‘terörle işbirliği’ suçlamalarını püskürtmeye çalıştı.
Cumhur İttifakı’nın suçlamalarına karşı muhalefetin misillemesi Cumhur İttifak ile iş birliği yapan Hüda Par oldu.
Hüda Par, Kürt İslamcı bir ideolojiden gelen, Hizbullah terör örgütüne yakınlığı ile bilinen bir hareket. Kürt Hizbullah’ının başta Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okkan olmak üzere çok kanlı cinayetin sorumlusu olduğu biliniyor. 14 Mayıs Seçimleri’nde Hüda Par’lı isimler Ak Parti listelerinden aday gösterildi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 14 Mayıs kampanya sürecinde savunma sanayi atılımlarını önemli ölçüde kullandı.
Türkiye’nin mevcut iktidar sayesinde kendi savunma endüstrisini oluşturduğunu savunan Erdoğan, muhalefetin dış ülkeler tarafından desteklendiğini, muhalefetin kazandığı bir senaryoda terörle gayret sürecinin sekteye uğrayacağını argüman etti.
Cumhur İttifakı’nın daima olarak muhalefeti terörle ilişkilendirmesi, 7 Mayıs’ta sonuç verdi.
Erzurum’da miting yapan Ekrem İmamoğlu’nu dinlemeye gelen beşerler taş yağmuruna tutuldu. Ortalarında çocukların ve yaşlıların da olduğu 12 kişi yaralandı. Erzurum Valiliği ve emniyeti, olayları engellemek için gerekli önlemleri almamakla eleştirildi. MHP Genel Lideri Devlet Bahçeli ise uğradığı akına karşın olaylardan İmamoğlu’nu sorumlu tuttu. Bu olay Türkiye’nin demokrasi tarihinde bir kentte öteki bir siyasi hareketin mitingine düzenlenen organize bir taarruz olmasından ötürü tarihe geçti.
Seçime saatler kala, anketlerin ortalaması Millet İttifakı adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nu önde gösteriyor.
Ancak Erdoğan’ın önde gözüktüğü anketlerin de var olduğunu tabir etmek gerekir. Türkiye’de ekonomik sorunların gitgide ağırlaşması, genç seçmenlerin varlığı, demokratik kurumlarda yaşanan meseleler, halkın değişim beklentisi üzere faktörler muhalefetin en kıymetli kozları ortasında. Lakin Erdoğan’ın hala halkta karşılığı olan bir başkan olduğu gerçeği de önümüzde duruyor.
