3. Orta Doğu ve Afrika Ramazan Uzman Toplantısı sanal olarak gerçekleştirildi.
Açıklama şöyle:
Diyabet Uzmanları Ramazan ayında diyabet yönetimi hakkındaki veri ve kanıtları değerlendirmek üzere üçüncü kez sanal toplantıda bir araya geldi.
AstraZeneca, geçtiğimiz iki yılın ardından bu yıl üçüncü kez, Orta Doğu ve Afrika (MEA) Bölgesi’nin önde gelen diyabet uzmanlarıyla iş birliği yaparak Ramazan ayında diyabet yönetimi konusundaki bilimsel gelişmeleri değerlendirdi. Sanal toplantıda yürütme kurulunun 11 uzman üyesinin tartıştığı temel konu, yakın zamanda sodyum bağımlı glukoz taşıyıcı-2 inhibitörleri (SGLT2i) ile yapılan klinik çalışmaların sonuçlarına dayalı olarak Ramazan sırasında SGLT2i kullanımının güvenliliği ve etkililiğiydi. Kurul uluslararası ve yerel uzman toplulukların yayınladığı son diyabet yönetim kılavuzlarının yanı sıra tip 2 diyabetli hastaların oruç tutmasına ilişkin tıbbi önerileri ve yayınları inceledi.
AstraZeneca Orta Doğu ve Afrika Medikal Direktörü Dr. Elmas Malvolti bu konuda şunları söyledi: “Art arda üçüncü yıl, MEA Ramazan Uzman Toplantısı’nda önde gelen diyabet uzmanları diyabet yönetimi odaklı bilgi birikimi ve en iyi uygulamaları paylaşmak üzere bir araya geldi. Amacımız Orta Doğu ve Afrika’daki sağlık hizmetleri topluluğuna bilimsel paylaşımda bulunabilecekleri bir platform sunmak ve diyabetle yaşayan kişileri desteklemek için ileri seviyede bilimsel araştırmaları ve erken tedavi seçeneklerini takip etmek. Hastalığı yönetmek için yenilikçi tedavi seçenekleri ve yaklaşımları elde etmeye çalışmayı sürdüreceğiz. Bu sayede bölgedeki diyabetli hastalara daha iyi destek sunmayı hedefliyoruz.”
Uluslararası Diyabet Birliği Diyabet Atlası 9. basımına göre yetişkinlerde diyabet prevalansı Ortadoğu-Kuzey Afrika Bölgesi’nde %12.2. Gelecek 25 yıl içinde diyabet prevalansının tüm ülkelerde artması bekleniyor. En yüksek artışın ise orta gelirli ülkelerde gerçekleşerek Ortadoğu-Kuzey Afrika Bölgesi’nde %13.9 ve Afrika’da %5.2 düzeyine ulaşacağı düşünülüyor. Türkiye’de ise TURDEP-II çalışmasına göre 7 milyonun üzerinde diyabet hastası bulunmaktadır ve diyabetin 12 yıllık artış oranı %90’ın üzerindedir.1 Uluslararası Diyabet Federasyonu’nun (IDF) verilerine göre Türkiye, Avrupa ülkeleri arasında diyabet prevalansının en yüksek olduğu ülkeler arasında yer almaktadır.2 Tip 2 diyabet prevalansının artışı, bölge hükümetlerinin sağlık gündeminde temel bir öncelik haline geldi. Yaşam tarzı müdahaleleri ve tedaviye uyum, hastalık önleme ve yönetiminde temel rol oynuyor.
Hacettepe Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi, Ortadoğu-Kuzey Afrika Ramazanda Diyabet Forumu üyesi, Türkiye Diyabet Vakfı Yönetim Kurulu üyesi Prof. Dr. Selçuk Dağdelen şunları söylüyor: “Diyabetle yaşamı kolaylaştırmaya odaklanmış bizler için, Ramazan ayında da diyabetle yaşamı güvenli kılmak çok önemli. Oruç tutmak isteyen her diyabetli, öncelikle bunu kendi diyabet doktoruyla görüşmeli. Ramazan ayı öncesinde yapılacak vizitlerde, oruç tutmanın yaratacağı olası riskler açısından kapsamlı bir tıbbi değerlendirme gerekli. Hekimler bu aşamada diyabetli hastalarımızın kan şekeri düşüklüğü, organ yetmezlikleri ve sıvı kaybı açısından her hastamızın kendine özgü risk analizini yapar ve uygun tavsiyelerde bulunur. Diyabet kişiden kişiye çok değişen bir hastalık. Hatta aynı kişide hastalığın seyri de yıldan yıla değişebilir. O bakımdan, her diyabetlide oruç tutmanın getirebileceği risk aynı değildir. Biz dünyanın dört bir yanından diyabetçiler olarak her yıl biraraya gelerek, diyabet ilaçlarımızın ramazan ayındaki kullanımına dair mevcut araştırma yayın ve kanıtları gözden geçiriyoruz. Hazırladığımız kılavuz ve önerilerle hekimlerimize yardımcı olmaya gayret ediyoruz. Bu yıl 3.buluşmamızı bir sanal toplantıyla gerçekleştirdik, önerilerimizi hakemli bir bilimsel dergide dünya diyabetolojisinin kullanımına açıyoruz. Hedefimiz, oruç tutan diyabetli hasta ve topluluklarda uzun dönem davranış değişikliklerini izleyip bilimsel olarak ortaya koyabilmek. Buna yönelik, uluslararası önemli bir iş birliği platformu oluşturduk.
Eğer bir diyabet hastamız, oruç tutmasında tıbben bir sakınca olmadığını kendi hekiminden teyit ettiyse, onlara şu tavsiyelerimiz var: iftardan sahura kadar su ve sıvı ihtiyaçlarını karşılamayı unutmasınlar. İftarı bir ziyafet sofrasına dönüştürmesinler, ölçüsüz yağ ve kalori alımından uzak dursunlar. Ağır iftar sonrası erken sahur yapmak kan şekeri ortalamasını yükseltecektir, tavsiye etmiyoruz. Sahurdan iftara kadar geçen saatlerde hipoglisemi riskini belirleyen en önemli unsur ise, kullandıkları ilaç! İlaç tipi ve dozlarını kendi doktorlarına danışarak düzenlesinler. Şunu unutmayalım ki, hipoglisemi riski yüksek olan hastalarımızın oruç tutmaması en güvenli yol!”
-iDeal Haber Merkezi-