Karar yazarı Yusuf Ziya Cömert, AKP’nin eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ü, eski Başbakan Ahmet Davutoğlu’nu ve eski bakan Ali Babacan’ı bünyesinde tutabileceğini ancak tutmadığını söyledi. Cömert, “Ne oldu da ayrı düştüler?” diye sorarak, “Ayrı düşüren şey neyse, hangi enerji, hangi faktörse… Hangi adımlar, hangi tasarruflarsa… Bu siyasetin, yani bu yeni partilerin ortaya çıkmasına sebep odur” ifadesini kullandı.
Cömert’in “Yeni parti sualleri” başlığıyla yayımlanan yazısı şöyle:
Menşei AK Parti bu siyasetin. Yani, AK Parti’nin oluşturduğu siyasi zeminden çıktı, yani doğum yeri AK Parti.
İnsanlar soruyor. Ne oldu yeni parti? Kuruluyor mu?
Kim kuracak?
Davutoğlu mu?
Babacan mı?
Kimin yanında kim var?
Abdullah Gül nerede duruyor?
İki parti mi?
Halkta karşılığı olur mu bu siyasetin?
Eğer kurulursa bir ya da iki parti, Türkiye’deki siyasi ortam bundan nasıl etkilenir?
Kimin faydasına, kimin zararına olur?
Bunları şimdiden ölçmek imkansız.
Elbette siyasi kahinlerimiz sihirli kürelerine bakarlar ve kesin bir dille söylerler bize.
Ah! Ben hayranım onların yüzlerine ciddilik maskesi takarak ve kesinlik derecesini kuvvetle vurgulayarak istikbali kestirmelerine.
“Sıfır çekerler.”
Veya…
“Siler süpürürler.”
Bence bugünkü verilerle sağlıklı hesaplar yapılamaz.
Seçime dört sene var. Zayıf ihtimal ama hadi erken seçim yapıldı diyelim, üç sene olsun.
Neler değişecek üç senede?
Türkiye’nin sorunları, gündemi nasıl şekillenecek? Mesela terör, Türkiye’nin güneyindeki güvenlik meseleleri, ABD’yle, Rusya’yla, Avrupa’yla ilişkiler ne hale gelecek?
Birden her şey düzelebiliyor. Birden her şey bozulabiliyor. Ziyaüddin Serdar’ın ‘post-normal zamanlar’ dediği böyle bir şey olmalı.
Ekonomi iyileşecek mi yoksa daha kötüye mi gidecek?
Bu iki partiden birinin başında Ahmet Davutoğlu, diğerinin başında Ali Babacan olacaksa, ki öyle görünüyor, bunlar nasıl bir performans sergileyecekler?
Halkın nabzını tutabilecekler mi?
Daha ilginci, bu siyasetçilerin birbirlerine karşı tutumları nasıl olacak?
Parti olmanın, hatta iki parti olmanın izahını yapabilecekler mi?
Öte yandan, AK Parti nasıl davranacak?
Sadece ‘bu iki siyasetçiye veya partiye nasıl davranacak’ değil… Türkiye’nin sorunları çözmeye uğraşırken nasıl davranacak?
Yerel seçimlerden aldığı mesajı nasıl yorumlayacak? Kongre döneminde kendisini nasıl yeniden yapılandıracak?
AK Parti’nin civarındaki muhtemel gelişmelerle sınırlı değil, bu partilerin akıbetini etkileyecek faktörler.
CHP nasıl bir politika takip edecek?
Yeni sistemin getirdiği yüzde 50 barajı siyasi davranışları değiştirdi.
Bırak değiştirmeyi alt-üst etti.
CHP, toplumun daha büyük bir yüzdesine hitap etmeyi hedefleyen bir dil ve yöntem arayışına girdi ve mesafe kat aldı.
İstanbul ve Ankara’yı kazanmasının sebebi bu.
CHP bu çizgiyi özümseyecek mi?
Halk, CHP’nin kendisini adapte etmeye çalıştığı bu yeni çizgiye itimat edecek mi?
Şunu herhalde siyasetle ilgili olan herkes teslim edecektir: Özellikle İstanbul’daki başarısından sonra CHP tünelin ucunda bir ışık görmüştür.
O ışık, tünelin her hangi bir yerine asılmış bir lamba da olabilir, CHP açısından tünelin nihayeti de olabilir.
CHP’nin şu anda eriştiği psiko-politik durum sözünü ettiğimiz AK Parti menşeli yeni siyasetin (veya siyasetlerin) alanını daraltıcı bir etki yapabilir.
Bunlar istikbale dair sualler ve birtakım varsayımlar.
Biraz da maziye bakmak gerekirse…
Yukarıda adı geçen siyasetçiler birkaç yıl öncesine kadar AK Parti’nin tam ortasındaydı.
Hala da orada olabilirdiler. AK Parti onları bünyesinde tutabilirdi. Tutmadı.
Ne oldu da ayrı düştüler?
Ayrı düşüren şey neyse, hangi enerji, hangi faktörse… Hangi adımlar, hangi tasarruflarsa…
Bu siyasetin, yani bu yeni partilerin ortaya çıkmasına sebep odur.