Online dizi ve film platformu Netflix için “Ha bire araya eşcinselliği normalleştirme ve sıradanlaştırma mesajları sıkıştırdığını’ savunan Karar yazarı Akif Beki sansüre neden olacağı konuşulan yeni RTÜK düzenlemesi ile ilgili olarak yeni bir açıklama yaptı. Beki, “Ne eleştirilerimden ne de Netflix aboneliğimden vazgeçiyorum” dedi.
Beki Netflix’in ‘ha bire araya eşcinselliği normalleştirme ve sıradanlaştırma mesajları sıkıştırdığını’ savunmuştu.
“O eleştirilerin muhatabı, sıcağı sıcağına soran mecralarda da belirttiğim gibi platformun kendisiydi, RTÜK değil” diyen Beki “Netflix ve ‘RTÜK denetimi” başlıklı (2 Ağustos 2019) yazısında şunları kaydetti:
“İsteğe bağlı yayınların İnternet Ortamından Sunumu Hakkındaki Yönetmelik”, ciddi bir korku ve kaygı uyandırdı. Ve ne yazık ki RTÜK’ün geçmiş pratiklerine bakınca, bu korkuların külliyen yersiz, haksız olduğu da söylenemez.
Yine de tepkilerin yeterli ve doğru bilgiye dayandığı anlamına gelmiyor.
Kurul üyesi Faruk Bildirici’nin de vurguladığı üzere, evvela düzenleme yeni değil. Ve aktüel tartışmalarla da ilgisi yok. Ta geçen yıl Eylül ayında oy çokluğuyla kabul edilmişti.
En etraflı, bilgilendirici haberi BBC Türkçe sitesi verdi. Doğrusunu yanlışını oradan takip edelim:
“Yönetmelik, 2018 yılının Mart ayında yapılan yasal değişikliklerin uygulama çerçevesini belirliyor.
İnternet üzerinden radyo, televizyon ve isteğe bağlı yayınları düzenleyen yeni yönetmeliğin taslağı, bazı değişikliklerle birlikte 28 Eylül’de RTÜK’ün internet sitesinde yayımlanmıştı.
İnternet üzerinden radyo ve televizyon yayını yapan kuruluşlar ve isteğe bağlı (on demand) olarak tanımlanan platformlarla ilgili düzenlemeleri içeriyor.
Mart 2018’de RTÜK Kanunu’na yapılan eklemelerle internet yayıncılığı da Kurul’un denetim alanına dahil edilmişti.
Yönetmeliğe yönelik ifadelerin muğlak ve ucu açık olduğu eleştirisi yapılıyor. Yönetmeliği savunanlar ise bunun Avrupa Birliği’nin internet yayınlarıyla ilgili kısa süre önce yaptığı düzenlemelere uygun gerçekleştirildiğini savunuyor.
AB, son dönemde yaptığı bir dizi düzenlemeyle isteğe bağlı yayın ve video sosyal medya platformlarının tabi olduğu uygulamalarda değişikliğe gitti.
Üzerinde uzlaşmaya varılan yeni düzenlemeler kapsamında, Netflix ve Amazon Prime gibi isteğe bağlı yayın hizmeti sunan platformların içeriklerinin en az yüzde 30’unun yerel içeriklerden oluşması şartı getiriliyor. Ayrıca gündüz vakti izlenebilen içeriklerde reklam sınırlaması ve çocuk programlarına dair bazı yeni düzenlemelerin de getirilmesi öngörülüyor…”
Geriye, nasıl uygulanacağıyla ilgili soru işaretleri kalıyor. Bütün korkuların gelip düğümlendiği püf noktası burası.
Muğlak ve yoruma açık yerlerde, RTÜK özgürlükçü mü, yasakçı mı davranacak?
Geçmiş pratikler umut verici değil. Bu da düzenlemenin kötüye kullanılabileceğiyle ilgili kaygıları arttırıyor.
Bildirici, “Dijital ortamlardan bağımsız habercilik yapan siteler, gazeteciler, YouTuberlar ve sair bireysel iletişimlerin bu yasa ve yönetmelik kapsamına girmediği kanısındayım” diyor.
Faruk Bildirici’ye göre asıl sakınca, isteğe bağlı platformlarda ‘uygunsuzluk’ gerekçesiyle görüntülerin kapatılması, konuşmaların biplenmesi ihtimali.
İstemeyenin maruz kalmadığı bu paralı platformların, kamuya açık yayınlardan ayrı ve daha geniş bir özgürlük sınırına tabi tutulmaları gerektiğine ben de katılıyorum.
Netflix eleştirilerime gelince…
O eleştirilerin muhatabı, sıcağı sıcağına soran mecralarda da belirttiğim gibi platformun kendisiydi, RTÜK değil. Ne eleştirilerimden ne de Netflix aboneliğimden vazgeçiyorum diye açıkça söyledim.
Kamu otoritesinin araya girmesini, hariçten müdahaleyle karışmasını istemeden bu ikisini bir arada yapma imkanı yok mu?
‘Barış akademisyenleri’ bildirisinin içeriğini de eleştirmiştim mesela. Ama yasaklanmasını, imzacılarının işten atılmasını, soruşturma geçirmesini, yargılanıp hapsedilmelerini savunmadım. Aksine, eleştirirken de savcıların göreve çağrılmasına karşı çıktım, şimdi de…
Bilmem anlatabildim mi!