AKP Genel Başkan Danışmanı ve Yeni Şafak yazarı Yasin Aktay, Türkiye’nin modernleştiğini eskisine oranla cinayet işleyenlerin de cinayete kurban olanların da daha eğitimli, daha şehirli olduğunu yazdı. “Her geçen gün kadının konumunun yasal olarak çok daha fazla geliştirildiği, kadına pozitif ayırımcılık adı altında neredeyse imtiyazların bile tanındığı bir kentsel-modern dünyadayız” diyen Aktay, “Tuhaf olan şey, kadının yasal konumunun çok gelişmiş olmasına karşılık, kadına yönelik şiddet vakalarının daha fazla artıyor olması. Ne oluyor? Çıkan bunca yasa yeterince koruyamıyor mu kadını? Daha fazlası nedir?” ifadesini kullandı.
Dün Emine Bulut’un eski eşi tarafından 10 yaşındaki çocuğunun yanında öldürülmesi olayına kamuoyunun birçok kesiminden tepki gelmişti.
Aktay, Yeni Şafak’taki köşe yazısında “Kadına bu şiddeti uygulayan isimler için hiç kimsenin en ağır şekilde cezalandırılmasını istememesi bile söz konusu değil” dedi. Aktay şunları kaydetti:
(…)
Neresinden bakarsanız, modernleşiyoruz. Modernleşmede her geçen gün daha fazla mesafe kat ediyoruz. Eskisine oranla cinayet işleyenler de cinayete kuran olanlar da daha eğitimli, daha şehirli. Kadına yönelik şiddet şu anda bir kırsal konu değil, kentsel bir konu. Üstelik her geçen gün kadının konumunun yasal olarak çok daha fazla geliştirildiği, kadına pozitif ayırımcılık adı altında neredeyse imtiyazların bile tanındığı bir kentsel-modern dünyadayız.
Tuhaf olan şey, kadının yasal konumunun çok gelişmiş olmasına karşılık, kadına yönelik şiddet vakalarının daha fazla artıyor olması.
Ne oluyor?
Çıkan bunca yasa yeterince koruyamıyor mu kadını? Daha fazlası nedir?
Kadına bu şiddeti uygulayan isimler için hiç kimsenin en ağır şekilde cezalandırılmasını istememesi bile sözkonusu değil. Yani kadına yönelik şiddetin kınanması, aşağılanması, lanetlenmesi konusunda da toplumdan yana hiçbir eksiklik yok. Kadın öldükten sonra onu öldüren katilin en şiddetli şekilde cezalandırılmasını isteyen sesler yükselir toplumdan. Sanırsınız bu sesler o seslerdir. Dersini almış, bir daha böylesine kendi imkanlarıyla da olsa izin vermeyecek sesler. Oysa, bu seslere rağmen, bir daha böyle şeylerin yaşanmaması için umut verici bir gelişme yaşanmıyor.
Zannetmeyin bu sadece Türkiye’nin sorunudur, ama bizi şu anda ilgilendiren Türkiye’dir ve merhamet için her zaman verimli bir toprak olmuş bu coğrafyada giderek merhamet bakımından ciddi çoraklaşma işaretleri alıyoruz.
Herşeyin yasalara bağlandığı yerde, yani vicdana göstere göstere güvenilmediği yerde, vicdan da intikamın feci bir biçimde alıyor ve yasaları geçersiz hale getiriyor gibi. Vicdan olmasa, merhamet olmasa, sorumluluk olmasa kadını erkeğe, çocuğu zalim ebeveyne, kadını kadına, küçüğü büyüğe, işçiyi işverenine karşı koruyacak hangi yasa olabilir?
Yazının tamamı için