Bir insan bunları yapabilecek kadar nasıl duygusuz olabilir? Para için insan hayatına değer mi?
İzmir depreminin acısı dinmiyor, dinecek gibi de değil. Şu ana kadar enkaz altında 83 canımız gitti, çalışmalar hala daha devam ediyor.
Gözümüz kulağımız bi yandan gelecek iyi haberlerde ancak bir yandan da diğer kötü senaryoları düşünmeden edemiyoruz. Örneğin olası İstanbul depreminde ne durumda olacağız, ne kadar zarar göreceğiz? Bununla ilgili pek çok şey konuşuldu ancak arşivden öyle bir röportaj çıktı ki insanın eli ayağı buz kesiyor.
Ali Ağaoğlu’nun 2009 yılında Referans Gazetesi’nden Ayten Güvenkaya’ya yaptığı açıklamalar oldukça fena. Bu açıklamalara itiraf demek daha uygun olur sanıyoruz. O röportajdan en dikkat çekici bölümler şu şekilde:
“1970’li yıllarda İstanbul’un Anadolu yakasında yapılan yapıların büyük bir kısmına inşaat malzemesini ben sattım”
“Kumları Marmara Denizi’nden, demirleri hurdadan çektik. O zamanın şartlarında en iyi malzeme buydu. Sadece biz değil tüm firmalar aynı şeyi yapıyordu. Deprem olursa İstanbul’a ordu bile giremez, ölen şanslıdır…”
“En lüks semtlerdeki o süslü püslü binalar için konuşuyorum; çoğu sadece tuğla üstünde duruyor, içleri gitmiş. 1970’li yıllar, sana yağ ve benzinin karneyle alındığı zamanlardı.”
“İbrahim Tatlıses’in dediği gibi, Urfa’da Oxford vardı da okumadık mı? Yani o dönemde en iyi malzeme onlardı. Teknoloji yoktu, betonlar kürekle karıştırıldı. Sağdan sola en az beş kere karıştırılması gerekirdi. Beton işleri de Doğulu ekiplerin elindeydi. İşçilere laf da anlatamazdık. Bir kere çevirip bırakırlardı.”
“Yani kısaca kum kötü, malzeme kötü, işçilik kötü. Tüm firmalar böyle çalışıyordu. Belki karamsar bir tablo çiziyorum ama ilkokuldan bu yana işin içindeyim.”
“İşin mutfağında yetişen biri olarak söylüyorum ki; mevcut yapı stoğunun yüzde 70’i deprem açısından güvenli değil. Binalar resmen iman kuvveti ile ayakta duruyor. Binaların 17 Ağustos’ta nasıl karton gibi yıkıldığını unutmamak lazım.”
Deniz kumundan, hurda demirden bina yaptığını itiraf etmek, dönemin şartlarıyla açıklanacak bir şey değil. Söylenecek çok şey var ama buraya yazılmaz. Ali Ağaoğlu’nun 2009 yılında yaptığı bu açıklamaları sizin takdirinize bırakıyoruz.