Gerçek Gündem Yazı İşleri Müdürü Bülent Özdoğan; T24 ve Cumhuriyet’te yazı işleri müdürü ve editör olarak uzun müddet birlikte çalıştığı Aydın Engin‘i yazdı.
Yazısında çeşitli anekdotlar paylaşan Özdağan, “Yine zordayım Aydın Abi” başlıklı yazısında şunları kaydetti:
“Bir anda kendimi o dar, boğucu odada buldum Aydın abi. Başım yeniden ellerimin arasında…
Kapının açılmasını bekliyorum. Biri girsin içeri, “Kara müdür, ne oldu yeniden? Uygunca kararmışsın” desin.
Otursun karşıma, “Önce kahve söyle, sonra da bir sigara ver, Oya ablan malum, paket taşımam yasak” diye devam etsin.
Sonra o sorsun, ben kasvet anlatayım. O tahlil yolu söylesin, ben işi yokuşa süreyim. Sonunda “Karışma sen, o iş bende, sen işine bak” diye mevzuyu kapatsın.
Akabinde mavra başlasın. Benim köylülüğüm, onun ‘asilliği’, benim fakirliğim onun ‘zenginliği’ konuşulsun. Boşuna değil ‘Aydın Zengin’ dememiz kendisine.
‘Ak müdür Faruk’ (Eren) çekiştirilsin hâlâ içeri girmemişse kapıdan. Husus Murat Sabuncu’ya gelsin. Tahminen on defa, tahminen yüz kez yaptığımız espriler tekrar yapılsın. Lisanın ayarı varsın kaçsın. Ağabeylik kardeşlik hukukunda bu da var nasıl olsa.
Dünya bir defa daha kurtarılsın, eşler bir defa daha çekiştirilsin, unutulsun sohbetin külfetle başladığı.
Sohbet, ‘en yakın tarihte meyhanede nasıl buluşuruz’a bağlansın.
Gidilsin o meyhaneye birkaç gün sonra… Aydın abi garsonla birinci sohbeti eden olsun. Anlasın o garson arkadaş karşısındaki yaşlı amcanın lisanındaki rahatlığın yaşanmışlıklardan kaynaklı olduğunu. Birinci gençliğinde tiyatrocu, oyun muharriri. Sonra profesyonel devrimci, gazeteci, siyasi mahpus. Frankfurt’ta taksi sürücüsü, mülteci . Türkiye’de tekrar gazeteci, iflah olmaz muhalif.
Anlatsın bize Denizleri, Beceriklileri kendi penceresinden. Biz ‘goşist’ olalım Faruk ile, o ‘revizyonist’.
Sonra çokça gülelim masada. Birkaç damla gözyaşı da dökelim ortada, meyhanenin şanındandır. Ama kaybettiklerimize değil, (Aydın abi sevmez bunu. Çok ömür çok kayıp da demek çünkü) zahmetini çözemediklerimize, sıkıntısına deva bulamadıklarımıza. Hani gücümüzün yetmediği şeylere.
Tekrar şaşırsın meyhane halkı bu dörtlüye. En çok bu masada içilsin, en çok bu masada konuşulsun. Sabuncu, yemek ve içki kültürünü yarıştırsın, kızdırmak için Aydın abiyi. Faruk ile ben oyun dışı kalalım, “rakıdan diğer bir şey bilmez bunlar’ diye. Klasik mavraya dönülsün ardından ‘kim daha Aydın abici’ diye. Ben tekrar kaybedeyim sivri dilim yüzünden. Banu ve Buse’yi sevdiğini, beni esasen hiç sevmediğini, onlar için bana katlandığını söylesin tahminen yüzüncü sefer.
Sonra kalkalım o dostluk masasından. Çözemesek de problemleri, içimiz yıkanmış olsun en azından bu gecelik. Olmaz değil mi Aydın Abi, ‘bu kez’ değil, ‘artık hiç’ olmaz… Güle güle Aydın Abim. Yıldızlar yoldaşın olsun.”
TIKLAYIN – Aydın Engin’i kaybettik!
TIKLAYIN – Aydın Engin’in akabinde: Mücadeleciliği ve daima dik duruşuyla hatırlayacağız…
TIKLAYIN – Çizgilerle Aydın Engin