DEVA Partisi Genel Lideri Ali Babacan, 12 Eylül askeri darbesinin yıldönümünde “12 Eylül, kitapların sobada yandığı, sazların duvarda kaldığı, güzelim müziklerin yağmalandığı bir periyottu. Tabansız bir karanlıktı” dedi. Babacan, ” Türkiye’nin bir daha asla; sabah erken kalkanın, gece geç yatanın darbe yaptığı bir ülke olmasına müsaade vermeyeceğiz.” sözlerini kullandı.
Ali Babacan, İstanbul’da partisinin Büyükçekmece ilçe binası açılışında 12 Eylül 1980 askeri darbesinin 41’inci yıldönümü ile ilgili de konuştu. Babacan’ın konuşması satır başlarıyla şöyle:
“12 Eylül tabansız bir karanlıktı”
12 Eylül 1980 darbesi periyodunda, darbecilerin canına kıydığı insanları rahmetle anıyorum. 18 yaşını bitirmemiş çocukların idam sehpalarına gönderildiği, Metris’te, Ulucanlar’da, Diyarbakır’da ağır azaplarla insan onurunun çiğnendiği, insanların zorla kaybettirildiği, milyonlarca vatandaşımızın fişlendiği acı bir periyottu. 12 Eylül, ‘kitapların sobada yandığı, sazların duvarda kaldığı, güzelim müziklerin yağmalandığı’ bir periyottu. Tabansız bir karanlıktı.
“Darbecilerin amacı herkesi itaat ettirmekti”
12 Eylül Darbesi’nin gayesinde tek bir siyasi küme yoktu. Bu toplumun tamamı vardı. Darbe toplumun tüm kısımlarına yönelikti. Kendisini bu toplumunun üstünde gören vesayetçi zihniyet, ülkede derin yaralar açtı. Darbecilerin maksadı herkesi hizaya çekmek, herkesi itaat ettirmekti. Darbeci zihniyet ve güvenlikçi ideoloji, hak ve özgürlükleri istisna haline getirdi.
“Darbe mağdurlarının anılarını DEVA’da yaşatacağız”
İçeriden yahut dışarıdan gelsin, hiç fark etmez; demokrasimize kalkan hiçbir ele fırsat tanımayacağız. Şartlar ne olursa olsun, halkın oylarıyla seçilenleri silahla, baskıyla sindirmeye çalışanlara karşı dimdik ayakta duracağız. Türkiye’nin bir daha asla; sabah erken kalkanın, gece geç yatanın darbe yaptığı bir ülke olmasına müsaade vermeyeceğiz. 27 Mayıs’ın, 12 Mart’ın, 12 Eylül’ün, 28 Şubat’ın, 27 Nisan’ın ve 15 Temmuz’un tüm mağdurlarının anılarını, DEVA Partisi’nde yaşatacağız. O günleri unutturmayacağız. Darbelere hukuksuzluklara, baskılara bir daha asla!
“Referandum hususları demokrasi gayreti hanesine yazıldı”
12 Eylül’ün otuzuncu yılında yapılan 26 hususun değiştirildiği referandumun 25 hususu demokrasi çabasının bir kazanımıydı. Geriye bir unsur kaldı. O husus de yargıdaki vesayetin eseri olarak derç edilmiş oldu. O günkü koşullarda, o günün Anayasa Mahkemesi, Meclis iradesinin üstüne çıkıp, HSYK ile ilgili bir maddeyi değiştirdi. Bu durum, Meclis’te oluşan iradenin dışında sonuçlara sebep oldu. Gerçekten bunun olumsuz sonuçlarını daha sonra daima birlikte yaşadık. Geriye dönüp baktığımızda şunu görüyoruz: 12 Eylül referandumuna giden süreçte, Meclis’ten geçen ve geçmeyen değişiklik teklifleri baz alındığında, bu hususların, tarihimizin demokrasi uğraşı hanesine yazıldığını görüyoruz.
“Taraflı cumhurbaşkanlığı sisteminin bilançosu ağır oldu”
Ülke idaresini ele geçirenlerin, baskıcı bir zihniyeti dayatma alışkanlıkları ortadan kalkmadı. Taraflı cumhurbaşkanlığı sisteminin bilançosu bu millete ağır oldu. Milletin kalbi olan Meclis fiilen Cumhurbaşkanı’na neredeyse bağlandı. Bağımsız ve tarafsız olması gereken yargı hükümetin neredeyse büsbütün denetimine girdi. Her çeşitten muhalif ses, keyfi tutuklamalarla karşı karşıya bırakıldı. Sivil toplum bastırıldı. KHK’larla beşerler hukuksuzca işlerinden atıldı. Çok sayıda vatandaşımız Türkiye’yi terk etmek zorunda kaldı.
“Yeni bir toplumsal kontrat yapmaya davet ediyorum”
Bizim bir davetimiz var. Davetimiz Türkiye’nin tüm demokrat seslerinedir: Kimliği, inancı, ideolojisi her ne olursa olsun, onları bu çatı altına davet ediyoruz. Özgürlük, hak, adalet ve demokrasi prensipleri etrafında, yeni bir toplumsal mukavele yapmaya davet ediyoruz. Yiğit, özgür ve varlıklı bir Türkiye’ye davet ediyoruz.”
“Rant İstanbul demek lazım”
Babacan ayrıyeten Kanal İstanbul projesi kapsamında alınan çabuk kamulaştırma kararını da şöyle eleştirdi:
“Projenin ismine Rant İstanbul demek lazım. Kanal İstanbul için neden tez kamulaştırma yapıyorsunuz? Seçimlere iki yıldan az kaldı ve bu proje iki yılda bitmez. Halkın size takviyesinin giderek düştüğü bir periyotta, İstanbul’un bahtına büyük tesiri olabilecek bir proje için misyon sürenizin de yetmesi mümkün değilken; niye bu tez kamulaştırma sürecini başlatırsınız? Bu proje İstanbul’un geleceğini geri dönülmez bir halde etkileyecek. Madem rant projelerine harcayacak kaynak var, bunu zelzeleyle ilgili hazırlıklara harcayın. Kaynakları bu türlü rant projelerine harcayacağınıza, kentsel dönüşüme ayırın.”
