Banu Güven
“Nükleer silahlanma şahane, biz de nükleer başlıklı füze yapacağız” diye gerine gerine ilan eden lider az şu dünyada. Saysan bir elin parmaklarını geçmez. Kuzey Kore Lideri Kim Jong Un nadiren yaptığı konuşmalarda kendi mühimmatını övüyor. 2018’de mesela, kendi ülkesinden Amerika’ya seslenmiş, “Kuzey Kore’de nükleer silahların bulunması artık bir tehdit değil, hakikattir” diyerek aslında tehdidin dozunu artırmıştı. Hindistan’da Modi hükümetinin Savunma Bakanı Rajnath Singh de komşu Pakistan’a, “Düğmeye ilk basan biz olmayız, bu konuda taahhüdümüz var” deyip, ardından “Ama ileride ne olur, bilemem” diye ekleyerek selam göndermişti.
Geçenlerde anlaşıldı ki, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın hayalinde de nükleer başlıklara kavuşmak varmış. Sivas Kongresi’nin 100. yıl dönümü vesilesiyle yaptığı konuşmalardan birinde dayanamadı, gelişmiş ülkelerin hemen hepsinin nükleer başlıklı füzelere sahip olduğunu iddia etti, “Ama bizi engelliyorlar” dedi. Hatta ismini vermediği bir ülkenin eski cumhurbaşkanının kendine neler dediğini anlattı:
“Şu anda dünyada gelişmiş ülkeler içerisinde neredeyse nükleer başlıklı füzesi olmayan ülke yok, hepsinde var. Hatta isim vermeyeceğim, bir tanesi şu anda cumhurbaşkanı değil, ziyarete gittiğimde bana dedi ki, ‘ya bize böyle böyle diyorlar, benim elimde şu anda’ diyor ‘7 bin 500 kadar nükleer başlıklı var.’ Ama diyor, ‘Rusya’nın, Amerika’nın elinde 12 bin 500 – 15 bin nükleer başlıklı füze var’ dedi, ‘ben de yapacağım’ dedi. Şimdi hale bakın, onlar nerede neyin yarışını yapıyor. Bize de ne diyorlar? Sakın ha sen yapma. Ve yanı başımızda İsrail’in, var mı? Var ve bütün her şeyiyle onunla korkutuyor.”
Yazılı metinde örtbas mı edildi?
Erdoğan’ın nükleer silahlanma bağlamındaki bir sonraki cümlesi, “Değerli Kardeşlerim, biz şu anda çalışmamızı yürütüyoruz” şeklindeydi. Ama nedense bu cümle Cumhurbaşkanlığı resmi web sitesinde “Biz şunda çalışmamımızı yürütüyoruz” şeklinde yayınlanıp S-400’lerle ilgili cümlelerine bağlandı.
Acaba Türkiye 1980’den beri Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Anlaşması’na (NPT) taraf olduğu için mi konuşmada böyle ufak bir rötuş yapıldı? Sorarlar çünkü adama, “Siz ne yapıyorsunuz?” diye. Bu yazıyı yazarken konuşmasının İngilizcesi de henüz web sitesine koyulmamıştı. Türkiye’nin Nükleer Test Yasağı Sözleşmesi’ni de 2000’de onayladığını hatırlatalım.
Aslında Erdoğan’a sorulacak diğer soru da “Elimde 7 bin 500 nükleer başlıklı füze var” diyen eski cumhurbaşkanının kim olduğu.
Yeryüzündeki nükleer başlıkların çetelesini tutan armscontrol.org sayfasında Temmuz 2019’da yapılan güncellemeye göre şu anda 6 bin 490 nükleer başlığa sahip olan Rusya başı çekiyor. ABD 6 bin 185 nükleer başlıkla hemen arkasından geliyor. Fransa’nın 300, Çin’in 290, İngiltere’nin 200, Pakistan’ın 160, Hindistan’ın 140, İsrail’in 90, Kuzey Kore’nin ise 30 nükleer başlığı bulunuyor. Bu ülkelerden Pakistan, Hindistan ve İsrail NPT’ye hiç taraf olmadılar. Kuzey Kore de anlaşmadan 2003’te çıktı. İsrail nükleer silah konusunda ketumluğunu hiç bozmuyor, ama sürekli İran’ı işaret ediyor. ABD de nükleer silah geliştirmesinden endişe ettiği İran’a balistik füze programını durdurması için baskı ve yaptırım uyguluyor. İran’ın cevabı hep aynı. İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani de, daha geçen gün yaptığı bir konuşmada nükleer çalışmalara dair tüm sınırlamaların kaldırılması talimatını verdi.
Doğru, elinde nükleer silahı olan güçler başka ülkelerin bu silahlardan edinmesini istemiyor. Ama NPT imzalandığında ABD ve Rusya’da on binlerle ifade edilen nükleer başlık sayısı bugün binlere düştü. Yani nükleer silahlanma yerine silahsızlanma söz konusu. Türkiye’nin nükleer silah geliştirmeye çalışması bu mutabakata da ters düşüyor. Böyle bir adım özellikle bölgeye “ilgi” duyan ülkelerin Türkiye’nin üzerine çullanacağı anlamına geliyor. Ne yapacağı zor kestirilen fevri bir liderin yönettiği, arada darbe girişimlerinin olduğu bir ülkede nükleer füze başlıklarının olması, dünya ve bölge açısından ayrıca tedirginlik verici de bulunabilir tabii.
Türkiye’de bulunan NATO’ya ait nükleer füzelere gelince… Nükleer Tehdit İnisiyatifi’nin verilerine göre İncirlik Üssü’nde 2015’te var olan taktik nükleer silah sayısı 60 ilâ 70’ti. Erdoğan bu durumda açıkça “Müttefikim NATO’ya da güvenmiyorum” demiş oluyor. Arada siyasi nedenlerle istediği ülkeden istediği gibi silah alamadığı için kendi nükleer silahı olsun istiyor. Bir ihtimal, insansız hava aracı ve “akıllı bomba” yapan damadı bu işe koşulmuş vaziyette.
Neyse ki nükleer silahlar bugün karar verince yarın üretilmiyor. Yani Erdoğan “Şu anda çalışmamızı yürütüyoruz” dese de, emeline ulaşması yıllar alır. Tabii kastettiği çalışmanın ne olduğunu, ne zaman başladığını, tam olarak neyi hedeflediğini kendisine sormak gerekiyor.
Nükleer silah üretme iddiası ciddi, sonuçları ise tek kişinin kararına bırakılamayacak kadar hayati önemde. O yüzden yine meclisteki muhalafete iş düşüyor. Soru önergesi mi olur, açık ya da kapalı bir oturum mu olur? Hepimizin ve yakın çevremizin kaderini belirleyecek politikaların Saray’da belirlenip dayatılmasına, Türkiye’nin tek adam kararıyla nükleer silah yarışına girmesine “Hayır” demek gerekiyor.