T24 Ankara
Eski Genelkurmay Lideri İlker Başbuğ hakkında, “26 Haziran 2009’daki kanun teklifini getiren politikler araştırılsın. FETÖ’nün siyasi ayağı yok dersek gerçek inkar olur” halindeki kelamları nedeniyle, ortalarında Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın da bulunduğu 6 AKP’linin şikâyeti üzerine açılan davanın duruşması “gizli” başladı. Davaya Bakan Ankara 75. Asliye Ceza Mahkemesi hakimi, duruşma salonuna gazetecileri almadı.
Gazeteci Yıldız’dan reaksiyon
Davayı izlemek için Ankara Adliyesine giden gazeteciler, mahkeme hakimi tarafından salondan çıkarıldı. Gazeteci Müyesser Yıldız, hakimin bu kararına toplumsal medya hesabı üzerinden reaksiyon gösterdi. Yıldız, Twitter hesabından şu paylaşımları yaptı:
“Eski Genelkurmay Lideri İlker Başbuğ hakkında, “FETÖ’nün” siyasi ayağının araştırılmasını istediği için, AKP’lilerin şikayeti üzerine “zincirleme halde kamu görevlilerine hakaret” davası bugün Ankara 75. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülecek. Duruşma salonuna geldim ki; misyonlu, Hakime Hanım’ın, basın mensuplarının içeriye alınmayacağı istikametinde talimat verdiğini bildirdi. “Pandemi yasakları kalmışken, bu neyin yasağı?” diye sordum, duruşmanın aleniyeti unsurunun ihlal edildiğini hatırlattım; fakat bir karşılık alamadım. Duruşma başlangıcında Başbuğ’un avukatlarının bu karara itiraz etmesi için bekliyorum. İlker Başbuğ’a dayanak için Hurşit Tolon ve Yargıtay Onursal Daire Liderlerinden Hamdi Yaver Aktan da geldiler. Duruşma başlangıcında ben ve Yeniçağ Gazetesi Ankara Temsilcisi Orhan Uğuroğlu içeri girdik. Evvel Mübaşir akabinde da Hakime Hanım çıkmamızı isteyince “Gizlilik kararı mı aldınız? Duruşmanın aleniyeti ne olacak Hakime Hanım?” diye sordum. Lütfen çıkın.” diyerek vazifelileri çağırdılar. Dışarı çıkmak durumunda kaldık”
Ne olmuştu?
Eski Genelkurmay Lideri İlker Başbuğ, katıldığı bir televizyon programında FETÖ’nün siyasi ayağına ait bir soru üzerine, askerlerin sivil mahkemelerde yargılanmasının önünü açan düzenleme için, “26 Haziran 2009’daki kanun teklifini getiren politikler araştırılsın. FETÖ’nün siyasi ayağı yok dersek gerçek inkar olur” demişti. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da Başbuğ’un bu kelamlarına “Bu boru göstermeye benzemez, parlamentonun hukuku boru ile sindirilemez” kelamlarıyla karşılık vermiş ve AKP’li vekilleri kabahat duyurusunda bulunmaya davet etmişti.
“Hakaret” tezi
Erdoğan’ın talimatı üzerine 2009’daki yasa teklifinin altında imzası bulunan AKP’li milletvekilleri Bekir Bozdağ, Ahmet Aydın, Mustafa Elitaş, Mehmet Ceylan, Ahmet Müfit Doğan ve Yahya Doğan, 7 Şubat tarihinde avukatları aracılığıyla savcılığa kabahat duyurusunda bulunmuştu. Dilekçede, Başbuğ hakkında “kamu görevlisine misyonundan ötürü hakaret” kabahatinden soruşturma yapılarak dava açılması istenmişti. Kabahat duyurusu üzerine başlatılan soruşturma kapsamında Ankara Başsavcılığı, Başbuğ’un tabirini almıştı.
Başbuğ ifadesinde, FETÖ tarafından Ergenekon davası kapsamında 26 ay mahpusta tutulduğunu ve örgüte karşı uğraş verdiğini anımsatarak, şunları söylemişti:
“Bazıları hayal dahi edemez”
4 yıl mahpus istemi
Başbuğ, kanun değişikliğinin FETÖ’nün direktifi ile hazırlandığına ve hazırlayan vekillerin FETÖ ile hareket ettiklerine dair bir kanıtı bulunup bulunmadığı sorusuna da “hayır” yanıtını vermişti. Başbuğ hakkında daha sonra “hakaret” kabahatinden dava açılmıştı. İddianamede, bir örgütün direktif ve buyruklarını uygulamanın da kabahat olduğuna dikkat çekilerek, “bu sebeple de rastgele bir kişinin yahut bireylerin bir kabahat örgütünün direktif ve buyrukları ile hareket ettiği istikametindeki tezin, argüman olunan kişi aleyhine somut bir hata isnadı teşkil ettiği ve bu savın kanıtlanamaması durumunda, argüman sahibi tarafından Hakaret hatasının oluşacağı da aşikardır” denilmişti. Başbuğ’un kelamlarının, kanun değişikliği teklifini hazırlayarak TBMM’ye sunan milletvekillerini, “FETÖ’nün direktif ve buyruğu ile hareket etmekle suçladığı” belirtilen iddianamede, “müşteki milletvekillerinin terör örgütünün buyruk ve direktifleriyle hareket eden şahıslar olarak nitelendirildikleri anlaşılmaktadır” tabirleri kullanılmıştı. Başbuğ’un savına ait ispat sunamadığı da kaydedilen iddianamede “kamu görevlisine hakaret” cürmünden 4 yıla kadar mahpusu istenmişti.