Bayan Meclisleri, dünyadaki ve Türkiye’deki bayanların yaşadıkları problemlere dikkat çekerek yeni savunma sınırını açıkladı. Açıklamada “Bir ülkede bayanların kazandıkları haklar başka ülkelerdeki bayanların umudu oluyor. Bu topraklarda da bayanlar ve LGBTİQ+’lar ne İstanbul Sözleşmesi’nden ne de özgürlüğünden vazgeçiyor” denildi.
Bayan Cinayetlerini Durduracağız Platformu Bayan Meclisleri “Dünyada ve Türkiye’de bayanlar özgür yaşayacak” sloganıyla yeni gayret sınırını açıkladı.
“Türkiye’nin dört bir yanında vilayetlerden yerleşkelere, işyerlerimizden ömrün her alanına bu çabayı öreceğiz, özgürlüklerimiz için neler yapacağımızı daima birlikte konuşacağız, kararlarımızı alacağız. Artık sessiz kalmak istemeyen tüm bayanlar Kadın Meclisleri’nde buluşacak. Kendi hayatlarında direnen bayanların aralamış olduğu özgürlüğün kapısını örgütlü uğraşımızla sonuna kadar açabiliriz. Hepimiz özgür olmadan hiçbirimiz hakikaten özgür olamayız” denilen açıklamada 25 Kasım Şiddete Karşı Memleketler arası Gayret Günü’ne kadar olan süreçte yapılacaklar için dayanışma daveti yapıldı.
“Hepimiz özgür olmadan hiçbirimiz sahiden özgür olamayız”
Bayan dayanışması, örgütlü gayret ve İstanbul Sözleşmesi’nin altı çizilen açıklamanın detayları:
“Dünyanın dört bir yanında bayanlar özgürlükleri için ayakta. Bayanların hakları için daha çok direndikleri günlerdeyiz. Bir ülkede bayanların kazandıkları haklar öbür ülkelerdeki bayanların umudu oluyor. Türlü zorluklara karşın, mevti değerine direnen bayanlar hepimize cüret veriyor. Yükselen bu hareket eşit ve özgür bir hayatın imkansız olmadığını bize gösteriyor. Bayanlar pes etmeyerek er ya da geç kendi hayatlarını da yaşadıkları toprakları da değiştirecek.
Bu direnişin bir sebebi var elbette. Farklı coğrafyalarda olsak bile, özel ve kamusal alanda ömrümüzle ilgili tüm kararları birebir babalar, sevgililer, işverenler ve siyasi iktidarlar vermeye çalışıyor. Bayanlara adeta dizginlenmesi gereken, denetim altına alınması gereken varlıklar üzere yaklaşılıyor. Bunlar kimi vakit da gericilikle iç içe geçiyor, dini referanslarla yapılıyor. Tarihî ve esaslı bir erkek hükümran sömürü tertibi ile karşı karşıya olduğumuzu biliyoruz. Çok güzel bildiğimiz ve öğrendiğimiz bir şey daha var ki o da çaba etmedikçe özgürlüğe kavuşmamızın mümkün olmadığı.
Özgürlük bayanlar için: Afganistan’da Taliban rejimi karşısında dilediğin kıyafeti giymek, okumak, çalışmak ve erkekler olmadan da sokağa çıkabilmek demek. Laik yaşayabilmek demek özgürlük. Özgürlük Teksas, Meksika, Almanya, Polonya’da kürtaj olabilmek, Avustralya’da, İspanya’da tecavüze uğramamak, tecavüzün hata sayılması demek. İzlanda’da eşit işe eşit fiyat alabilmek, Azerbaycan’da türlü cinsel yönelim ve cinsiyet kimliğinizle hareket yapabilmek, Arabistan’da otomobil sürebilmek demek. Dünyanın her yerinde bayanların istedikleri üzere giyinerek toplumsal hayatın içerisinde yer alabilmesi demek. Özgürlük kendi kararlarını tehdit altında olmadan verebilmek demek. Kimi sokaklarda gerine bakmadan yürümek, dilediğin kişiyi sevebilmek demek. Vefat korkusu olmadan boşanabilmek demek. Hala tacize uğramadan, şiddet görmeden, öldürülmeden yaşamak demek.
Türkiye’de de durum pek farklı değil. Siyasi iktidar, bayan düşmanı siyasetleriyle bayanları konuta kapatmaya çalışsa da haklarının farkına varan bayanlar geri durmuyor. Daha çok bayanın eşit ve özgür yaşamak için çalışmak, eğitim almak ve kendi ayakları üstünde durmak istediğini görüyoruz. Buna karşı siyasi iktidar ‘İstanbul Sözleşmesi’nden imzayı geri çekme’ atağı yapıyor. Ayrıca haklarımıza göz diktiklerinin de farkındayız. Kontrat atağından güç bulan erkeklerin bayanları kısıtlamaya kalktığına çokça şahit oluyoruz. Bayana yönelik şiddetin, bayan cinayetlerinin münasebeti olarak özgürlüklerimiz, ömür stilimiz gösteriliyor. Fırsat bulan gericilik bayanlara yöneliyor. Ne giydiğimiz, nerede olduğumuz, kiminle ne yaptığımız sokakta karşılaştığımız bir erkeğin de, esnafın da, konut sahibinin de, müellifin da, imamın da, siyasi iktidarın da ilgi konusu oluyor. Cumhurbaşkanı “Lezbiyen mezbiyen yok o denli bir şey” de diyor. Her an aile kutsanarak bayanların bir hiç olduğu anlatılmak isteniyor. Bayanların Olimpiyatlardaki muvaffakiyetinden dahi rahatsız oluyorlar; “Sen oyun alanlarının değil, imanın, iffetin, ahlakın, hayanın, edebin sultanısın” deniyor. Tüm bunlara karşın bu topraklarda da bayanlar ve LGBTİQ+’lar ne İstanbul Sözleşmesi’nden ne de özgürlüğünden vazgeçiyor.
Bu yüzden dünyanın her yerinde siyasi iktidarlar bize parmak sallayıp “Oturun, kadınlığınızı bilin” dese de o “makbul ve makul kadın” olmayacağız. Tam karşılarında ayakta olmaya devam edeceğiz. Özgürlüklerimiz ve ortak geleceğimiz için öteki ülkelerdeki bayanlarla yollarımızı buluşturacağız. Türkiye’nin dört bir yanında vilayetlerden yerleşkelere, işyerlerimizden ömrün her alanına bu çabayı öreceğiz. 25 Kasım Şiddete Karşı Milletlerarası Çaba Günü’ne kadar olan süreçte özgürlüklerimiz için neler yapacağımızı daima birlikte konuşacağız, kararlarımızı alacağız. Artık sessiz kalmak istemeyen tüm bayanlar Kadın Meclisleri’nde buluşacak. Kendi hayatlarında direnen bayanların aralamış olduğu özgürlüğün kapısını örgütlü gayretimizle sonuna kadar açabiliriz. Hepimiz özgür olmadan hiçbirimiz hakikaten özgür olamayız. Bu sayede dünyada ve Türkiye’de bayanlar özgür yaşayacak.”