AKP Genel Başkanvekili Binali Yıldım, “İstanbul seçimlerinde palavranın siyaseti başroldeydi. Toplumsal medyada palavrası birinci söyleyen kazandı. Palavra bizim lügatımızda, siyasetimizde olmadığı için biz uzak durduk. Her şey kazanmak olmamalı lakin etik bedelleri yok sayarak kazanmanın bu ülkeye bir yararı yok” dedi.
AKP Genel Başkanvekili Yıldırım, partisinin genel merkezinde düzenlenen ‘Genişletilmiş Bilgi ve Bağlantı Teknolojileri Eğitim ve İstişare Kampı’nda konuştu. Yalnızca Türkiye’nin değil bütün insanlığın geleceğini ilgilendiren bir mevzuyu konuştuklarını söyleyen Yıldırım, “Bundan 15 yıl evvel bunları lisana getirirken beşerler şaşkın şaşkın, ‘bu adam kafayı mı yedi’ diye bakıyorlardı. Bunların hepsi gerçek oldu. Söylemediklerimiz de gerçekleşti. ‘Ana akım medya kuruşlarının saltanatı sarsılacak, herkes gazeteci, televizyoncu olacak’ demiştim. Toplumsal medya olayı o gün söylemiştik bugün daha fazlası oluyor” dedi.
Yıldırım, hayatlarındaki bütün alışkanlıkları kökten değiştirecek bir süreci yaşadıklarını, bunun ismine da ‘dijital dönüşüm süreci’ dediklerini belirterek, şunları söyledi:
“Üretim gitgide robotlar tarafından yapılmaya başlanıyor. Kararlar 2-3 kişi ortasında konuşarak değil yapay zeka sistemleri kullanılarak veriliyor. 3 boyutlu yazıcılarla artık konutlarda bile imalat yapılacak vakti konuşuyoruz. Daima yenilenen, biriken datanın süratle incelenmesi içinden geçtiğimiz dijital dönüşümün en kıymetli özelliklerinden birisi. Şu anda dijital imparatorluklar kuruluyor. Dünyayı artık dijital imparatorluklar yönetim ediyor. Seçimleri de etkiliyorlar, rejimleri de değişime zorluyorlar. Dünyanın rastgele bir yerinde de karışıklık çıkarmaya çalışıyorlar. Her şey bu dijital imparatorluklar marifetiyle yapılmaya çalışılıyor. Dijitalleşmenin, bilgi toplumuna geçmenin birçok yararları olduğu üzere büyük tehlikeleri de beraberinde getirdiğini bilmemiz lazım. Bir güvenlik sorunu haline de dönüşebileceğini bilip ona nazaran önlem geliştirmemiz lazım.”
“Bakanlar Şurası’nda e-devlet’e karşı çıkanlar vardı”
Yıldırım, 4’üncü sanayi ihtilalinin sonuçlarının çok daha sarsıcı ve trajik olacağını, yapılan araştırmalara nazaran, önümüzdeki 25 yıl içinde bugünkü mesleklerin yüzde 47’sinin yok olacağını, 10 meslekten 6’sının ise bilgisayarlarla yapılabilir hale geleceğini söyledi. AK Parti olarak, 2003 yılında iktidara geldiklerinde bu günleri yaşayacaklarını öngördüklerini belirten Yıldırım, “Birçok yatırımı gerçekleştirdik. Sayısallaşmaya ayak uydurmak için görünmez akıl yollarını yapmak gerekiyordu. 2003’te 23 milyon taşınabilir abonemiz vardı. Artık 84 milyon taşınabilir abonemiz var” diye konuştu.
e-Devlet’i kurarak tarihi bir karar aldıklarını ve öncü ülkelerden biri olduklarını belirten Yıldırım, “O vakit Bakanlar Konseyi’nde olan bugün de partimizde olmayan, bize karşı muhalefet yapan arkadaşlarımızdan kimileri bu e-Devlete şiddetle karşı çıktılar. ‘Bu bir fantezidir, buna ne gerek var’ filan dediler. Biz de ısrarla inat ettik, e-Devlet’i kurduk. Şu anda 842 kurum, 6 bin 170 farklı kalem hizmeti verebiliyor. Toplam kullanıcı sayısı 57 milyon. Nüfusun değerli bir kısmı e-Devlet kullanır hale geldi” sözünü kullandı.
“Sosyal alem, palavra alem değildir”
Yıldırım, 2019’daki İstanbul mahallî seçimlerine değinerek, “İstanbul seçimlerinde palavranın siyaseti başroldeydi. Toplumsal medyada palavrası birinci söyleyen kazandı. Palavra bizim lügatımızda, siyasetimizde olmadığı için biz uzak durduk. Lakin maalesef toplumsal medya sorumsuz medya değildir. Toplumsal alem, palavra alem değildir. İşin etik yanları değerlidir. Her şey kazanmak olmamalı fakat etik pahaları yok sayarak kazanmanın bu ülkeye bir yararı yok” diye konuştu.
“Siyaset yaparken konvansiyonel siyaset bizim bildiğimiz, bir de dijital siyaset”
Toplumsal medyanın toplumları şekillendirmede kıymetli bir rol oynadığına işaret eden Yıldırım, şöyle devam etti:
“Siyaset yaparken konvansiyonel siyaset bizim bildiğimiz, bir de dijital siyaset. Yakın vakitte bu ikinci birincisine daha baskın hale gelecek. Çok büyük etkileşim ve çok büyük sonuçlar, dijital siyasetten etkilenecek. Bu alanı çok fakat çok önemsiyoruz. Toplumsal medyada birinci atan kazanıyor. Ondan sonra düzeltmeye çalışmanın hiç kıymeti yok. Doğuracağı tahribatı engelleyemezsiniz. Toplumsal medyada atış gücünüz, mühimmatınız, birebir güçte olması lazım. Evvel harekete geçen yol alıyor. 1-2 saniye geç kaldınız mı geçmiş olsun. 10 binler onu görüyor, öbür bir mevzuya geçiyor. Zannediyorsunuz ki sizi düşünüyor, vurdu geçti. Ben başından beri yasak yerine, bu mecraların çok daha hakikat hedefle kullanılmasını savunuyorum. Doğuracağı sonuçlar hem toplum faydasına hem ülke faydasına daha yararlı olacak.”