Bir Boğaziçi Üniversitesi mezunu, devam eden protestolarda, bir kişinin Boğaziçi Üniversitesi Rektörü Naci İnci’nin aracının üzerine çıkmasıyla ilgili olarak “Boğaziçi kültürü mü? Boğaziçi tepinmesi mi?” başlıklı bir yazı kaleme alan Hürriyet Genel Yayın Yönetmeni Ahmet Hakan’a cevap verdi.
Karşılıkta, “Bir insan neden ‘tepinir’ Ahmet Beyefendi? Duyulmadığı, görülmediği, anlaşılmadığı, önemsenmediği, yok sayıldığı için. Bir vakitler üniversite kapılarında hareket yapan başörtülü genç kızlar üzere yalnızca ‘seslerini duyurabilmek’ için” tabirleri kullanıldı.
Boğaziçi Üniversitesi Müdahil Mezunlar hesabından paylaşılan cevapta, “Sizi, yükselttikleri seslerin ve gördüğünüz ‘tepinmelerin’ arkasındaki bildiriye kulak vermeye, empati kurmaya ve anlamaya davet ediyorum. Ve unutmayın ki, bu topraklarda demokrasi yalnızca ‘ötekini’ duymayı başardığımızda yeşerecek” denildi.
TIKLAYIN – Boğaziçi Üniversitesi’nde gözaltına alınan öğrencilerden 2’si tutuklandı!
“Boğaziçi Üniversitesi 1992 Psikoloji Mezunu” imzasıyla Hakan’a verilen karşılık şöyle:
“Sayın Ahmet Hakan,
Dünkü ‘Boğaziçi Kültürü mü, Boğaziçi Tepinmesi mi’ yazınızı okudum. Bir Boğaziçi mezunu olarak sizinle Boğaziçi kültürünün ne demek olduğunu kısaca paylaşmak isterim.
Boğaziçi Üniversitesi, her türlü farklı görüşün ve hayat usulünün bir ortada var olmayı başardığı bir vahadır. Boğaziçi Üniversitesi, başörtülü bayan öğrencilerin eğitim hakkını savunarak onlara kapılarını açmış öncü bir eğitim kurumu olmanın yanında; cinsiyet, din, mezhep, siyasal görüş, cinsel eğilim ayrımı yapmaksızın bütün öğrencilerine kucak açan, onlara kendilerini keşfetme ve söz etme imkanı tanıyan demokratik bir üniversitedir. Bütün farklılıklarına karşın herkesin yan yana var olabildiği, tartışabildiği, üretebildiği, İslam Araştırma Kulübüyle LGBT Kulübünün yan yana var olabildiği, birbirine hürmet duyabildiği bir ortamdan bahsediyoruz.
Bu manada Boğaziçi Üniversitesi’nin demokratik ve çok sesliliğe saygılı atmosferi ülkemiz için son derece değerli bir örnektir.
Öteki yandan; bir insan neden ‘tepinir’ Ahmet Beyefendi? Duyulmadığı, görülmediği, anlaşılmadığı, önemsenmediği, yok sayıldığı için. Bir vakitler üniversite kapılarında hareket yapan başörtülü genç kızlar üzere yalnızca ‘seslerini duyurabilmek’ için. Demokrasi, yalnızca ‘bizden’ olanın haklarını savunmak değildir. Demokrasi, ‘ötekinin’ de var olma hakkini savunabilmektir.
Boğaziçi Üniversitesi bugün işgal altındadır. Tarihinde hiç görülmemiş bir biçimde polis ablukası ve işgali altındadır. Ülkenin göz bebeği öğrencileri göz altına alınmaktadır. Üniversitenin demokratik seçim geleneği askıya alınmıştır. Pahalı hocalarından kimileri vazifelerinden uzaklaştırılmıştır. Akademik kriterleri hiçe sayılarak ve yasa dışı uygulamalarla yeni fakülteler kurulmaktadır. Yerleşkesi sit alanı statüsünü kaybetmiştir. Yapılaşma tehdidiyle karşı karşıyadır. 150 yılı aşan bir gelenek yok olma tehdidiyle çaba etmektedir.
Sayın Ahmet Hakan, size en son olarak şunu söylemek isterim. Ellerinde pankartları ve yükseltecek seslerinden diğer hiçbir şeyi olmayan gençler silahlara, panzerlere ve kaba kuvvete karşı uğraş vermektedir. Sizi, yükselttikleri seslerin ve gördüğünüz ‘tepinmelerin’ arkasındaki iletiye kulak vermeye, empati kurmaya ve anlamaya davet ediyorum. Ve unutmayın ki, bu topraklarda demokrasi yalnızca ‘ötekini’ duymayı başardığımızda yeşerecek.
Ahmet Hakan ne demişti?
Hakan, yazısında şu tabirleri kullanmıştı:
“Ne vakit Boğaziçi Üniversitesi kelam konusu olsa… Daima şöyle şeyler söylüyorlardı: Boğaziçi’nin bir kültürü vardır. Buradaki ortam, ultra uygar bir ortamdır. Acayip uygar tartışmalar yapılır burada. Her görüşe hürmet, buranın en değerli özelliğidir. Buranın her köşesinden hümanizm fışkırır. Burada yapılan hareketler, zekâ doludur. Şiddet, buranın kapısından bile geçmez. Türkiye’nin en zeki çocukları, buradadır.
Bütün bunlar söylendi, söylendi, söylendi. Ve en sonunda gelinen yer şurası oldu: Güya protesto adına Rektör’ün makam aracının üzerine çıkıp çılgınca debelenen vandal tiplerin sergilediği anlamsız tepinmeler…”