Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Yüksek İstişare Kurulu üyesi Bülent Arınç’ın görevden uzaklaştırılarak yerine kayyım atanan Mardin Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Türk’le ilgili “Terörle alakası yoktur” sözlerini eleştirdi. Kalın, “Sayın Arınç tecrübeli bir siyasetçidir. Büyüğümüzdür. Yaptığı bu açıklamalar şahsi fikirleridir. Cumhurbaşkanlığını bağlamaz” dedi. Kalın, kayyım atama gerekçelerinin terörle iltisak olduğunu söyledi.
Suriye’de kurulması üzerinde anlaşılan güvenli bölgenin bir an önce hayata geçirilmesi gerektiğini ifade eden Kalın, “Bildiğiniz gibi kara devriyesi yapıldı daha önce helikopterlerle hava devriyesi yapılmıştı. Güvenli bölge konseptini doğru anlamak lazım. Türkiye’nin sınır güvenliğini sağlamak ikincisi de mültecilerin gönüllü ve güvenli bir şekilde kendi köylerine ve kasabalarına dönecekleri yerler anlamında güvenli bölgeyi kastediyoruz” dedi.
“Hava ve kara değerleri doğru, güzel ama yeterli değil. Sahadaki gelişmeleri teyid edebilmek için askerimizin ve uzmanlarımızın mutlaka sahada olup oralardaki gelişmeleri teyid etmesi gerekiyor” ifadesini kullanan Kalın, “Münbiç’tekine benzer bir oyalama, bir dikkat dağıtıma, bir hedef saptırma türü yola başvurulmasına tabii ki müsaade etmeyiz” açıklamasında bulundu.
Kalın, “F35 programından vazgeçmiş değiliz, Türkiye’yi o programdan çıkarmak kolay bir şey de değil. Eninde sonunda bu krizin aşılacağına inanıyoruz” şeklinde konuştu.
Diyarbakır HDP İl Binası önündeki eylemine de değinen Kalın “Bir annenin çocuğunu dağdan indirmek için verdiği mücadeleye şu veya bu gerekçeyle (sanatçıların) uzak durması kabul edilebilir bir şey değil” sözlerini kaydetti.
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Kabine Toplantısı sonrası açıklamalarda bulunuyor. Kalın’ın açıklamalarından satır başları şöyle:
Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcımız Fuat Oktay Bey’in icraat programıyla ilgili bir sunum oldu. Konulan hedeflere yüzde 95’ler oranında ulaşıldığı tespit edildi. Cumhurbaşkanlığı sistemi vatandaş odaklı, rasyonel odaklı bir sistem. Halkoylamasıyla kabul edilen bu sistem 1 yılını tamamladı. 1 yıllık yeni sistemde hangi alanlarda başarılı olduk, hangi alanlarda yeni adımlar atılması gerekiyor bununla ilgili sayın Cumhurbaşkanımız değerlendirmelerini yapacak.
“Annelerin bu cesareti göstermesi önem arz ediyor”
Terörle mücadele kararlılıkla devam ediyor. Güvenli bütüncül yaklaşımı esas alır. Ekonomi, siyaset, askeri, sosyal ve psikolojik tedbirlere yayarak bir insicam içerisinde başarıya ulaşmamız mümkün olacaktır. TSK, polisimiz, jandarmamız, Milli İstihbarat Teşkilatımız büyük bir uyum içerisinde çalışmalarını yürütmektedir. Her ülkenin bir güvenlik riski her zaman vardır. Bu ileri gelişmiş sanayi toplumları için de böyledir. Burada güvenlik tedbirlerini kapsamlı, tutarlı şekilde hayata geçirmektir önemli olan. Son günlerde Diyarbakır’da çocukları dağa kaçılan annelerin başlattığı direniş, feryat dalga dalga topluma yayıldı. Bugün itibarıyla ailelerin saylısı 20’ye yaklaşmış durumda. Annelerimizin bu cesareti göstermesi önem arz ediyor.
“Uluslararası basının duyarsızlığı dikkat çekicidir”
Yaklaşık 13-14 gündür devam eden bu son derece önemli hadiseye uluslararası basının duyarsız kalması son derece dikkat çekicidir. Uluslararası basın kuruluşların sessizlik ve kasıtlı bir ihmal içerisinde olması dikkat çekici. Bu bizim kararlılığımızı, duyarlılığımızı hiçbir şekilde etkilemeyecektir.
“Güvenli bölgeyi iki anlamda kastediyoruz”
Fırat’ın doğusunda yaşanmakta olan hadiseler öncelikli gündem maddesi olarak yer alıyor. ABD ile adımlar hızlı bir şekilde atılıyor. Bildiğiniz gibi kara devriyesi yapıldı daha önce helikopterlerle hava devriyesi yapılmıştı. Güvenli bölge konseptini doğru anlamak lazım. Türkiye’nin sınır güvenliğini sağlamak ikincisi de mültecilerin gönüllü ve güvenli bir şekilde kendi köylerine ve kasabalarına dönecekleri yerler anlamında güvenli bölgeyi kastediyoruz.
“Mülteci meselesi sadece Türkiye’nin meselesi değildir”
Türkiye, kurumlar, STK’lar insanlığın yüz akı bir performans sergilemiştir mülteciler konusunda. Bu politikada değişiklik yok. Fakat mülteci meselesi sadece Türkiye’nin meselesi değildir. Bu konuda uluslararası toplumun harekete geçme vakti çoktan geçmiştir. Artık Batı’nın elini taşının altına koyması gereklidir. İnsani açıdan baktığımızda mağdurun, mazlumun umudunu yitirmemesi son derece önemlidir. İnsanlar umut kapısı bulamıyorlarsa o dünyaya karanlık çökmüştür. Dolayısıyla güvenli bölgeyle ilgili yaklaşımımız daha kapsamlı, mültecilerin oraya dönebileceği şekilde gerçekleştirmektir.
“Uluslararası toplum İdlib’de sorumluluğunu yerine getirmeli”
Astana ve Cenevre sürecinde Türkiye aktif ve merkezi rol oynamaya devam ediyor. Sayın Cumhurbaşkanımız ve Dışişleri Bakanımızın da ifade ettiği gibi Münbiç’e benzer oyalama, hedef saptırmaya müsaade etmeyiz. Fırat’ın doğusunda yapılması gerekenler bellidir. Sürecin hızlandırılması gerekmektedir. Sayın Cumhurbaşkanımızın BM temaslarında önemli gündem maddesi bu konu olacaktır. İdlib konusu da dünyanın gündeminde olmaya devam ediyor. Oradan Türkiye’ye gelebilecek yeni bir göç dalgasının tedbirleri yerinde alması gerekiyor. Uluslararası toplum yeni bir göç dalgasını önlemek istiyorsa insani ve finansal anlamda sorumluluğunu yerine getirmesi gerekir.
“ABD-Türkiye arasındaki ticaret hacminde hedef belirlendi”
Sayın Cumhurbaşkanımız ABD iş heyetini kabul etti. İki başkanın 100 milyar dolar olarak koyduğu hedeflere nasıl ulaşabileceği belirtildi. Bu konuda açıklanabilecek somut, önü sonu belli planları nasıl gerçekleştirebiliriz diye mutabık kalındı. Bu bizim için sevindirici gelişme. ABD gibi dünyanın en büyük ekonomisi ile Türkiye ekonomisi arasındaki ticari potansiyel 100 milyar dolar hedefine ulaşmak için savunma sanayi, gıda, tekstil alanında çalışmalar devam ediyor. Amerikalı misafirlerimizin de ifade ettiği gibi Türk girişimci ruhu başarı ve artı değer elde etmeye devam ediyor.
“Türkiye iyileştirici adımları atmaya devam edecek”
Türkiye’de bugüne kadar doğru yatırım yapan herkes kazanmıştır. Baktığınız zaman sadece burada bulunan 1200 Amerikan şirketleri yıllarca faaliyet gösteriyor. Binlerce insana istihdam sağlıyorlar. Bütün bu olanlarda Türkiye yatırım ortamını iyileştirici adımlarını atmaya devam edecek.
“Bu insanlar Türkiye’ye piknik yapmaya gelmediler”
Sayın Cumhurbaşkanımız güvenli bölge meselesini Obama döneminde gündeme getirmiş ve Avrupalı liderlerle paylaşmıştı. O zaman herkes ‘iyi fikir’ dedi ama kimse adım atmadı. Sonra terör örgütleri buraya gitti, DEAŞ’tan PYD/YPG’ye kadar. Binlerce insan hayatını kaybetti. Güvenli bölge hayata geçirilseydi muhtemelen on binlerce insanın hayatı kurtulacaktı. Açık kapı politikası sayesinde Türkiye ülkemizde bugün 4 milyona yakın Suriyeli var. Bu insanlar keyfi olarak ülkelerinden buraya piknik yapmak için gelmedi. Ölümden, varil bombalarından, toplu infazlardan kaçtı geldi. Bu politika sayesinde Türkiye onbinlerce insanın hayatını kurtarmıştır. Hama, Halep, İdlib ve başka yerlerde o bombalara maruz kalsalardı muhtemelen bu insanlar da hayatını kaybedecekti.
“Askerimizin orada sahada olması gerekiyor”
Hava ve kara değerleri doğru, güzel ama yeterli değil. Sahadaki gelişmeleri teyid edebilmek için askerimizin ve uzmanlarımızın mutlaka sahada olup oralardaki gelişmeleri teyid etmesi gerekiyor. Her bağımsız ülkenin doğal hakkıdır bu. Bizim askerimizin kara anlamında oraya girmesi, devriyeleri tamamlayıp, güvenliği sağlayacağı tedbir alması konuşulan konular arasında. Bu bir oyalama taktiğine dönerse, güvenli bölge terör örgütüne yeni bir güvenli bölge haline dönüşürse, 30-40 km. ötesinde oluşturusa Türkiye Cumhuriyeti hareket kabiliyetine sahiptir.
Ayrıntılar geliyor…