Diyanet İşleri Lideri Ali Erbaş, “Bugün Müslüman coğrafyalarda ortaya çıkan olumsuz örnekleri İslam ve tarihiyle özdeşleştirmek, en hafif tabirle insafsızlık ve vicdansızlık olur. İslam bu değildir. İslam tarihi de bu değildir. Çünkü bütün bunlar, büyük İslam tarihinin yalnızca son iki asrına sari sorunlardır” dedi.
Erbaş, Konya’da bir otelde düzenlenen, Uluslararası İhtida Kongresi’nin açılışında, İslam’ın bir fıtrat dini olduğunu söyledi.
TIKLAYIN – Diyanet İşleri Lideri Ali Erbaş: Her doğan çocuk Müslüman olarak doğar; anne babası onu Yahudi, Hristiyan ya da Mecusi yapar
Erbaş, ‘İslam’ın, bütün peygamberlerin bildiri ettiği inanç sisteminin ortak ismi olduğunu’ vurgulayarak, ‘Allah’ın birinci yaratılıştan itibaren insanlara hidayetin yolunu gösterecek ve rehberlik edecek elçiler seçtiğini, ilahi bildiriler gönderdiğini’ savundu.
‘Söz konusu vahiy zincirinin son halkasının Kuran, nübüvvet silsilenin sonuncusunun da Muhammed olduğunu’ söyleyen Erbaş, “Önceki peygamberler, kendi kavimlerini tevhit dinine davet etmekle görevlendirilmişken, Hazreti Muhammed, bütün insanlığa bir müjdeci ve uyarıcı olarak gönderilmiştir. Bu durum Peygamber Efendimizi başka peygamberlerden ayırdığı özelliktir” diye konuştu.
Dinin ve maneviyatın alabildiğine ötelendiği ve örselendiği bu süreçte Müslüman toplumların inanç ve kıymet yargılarının da önemli yaralar aldığına dikkati çeken Erbaş, şu tabirleri kullandı:
“İslam’ın temel kavramları olan adalet, merhamet, emanet, barış, itidal üzere kıymetlerin yerine büyük oranda kaos, düzensizlik, anlamsız savaşlar, çatışmalar, terör olayları ve hengameleri görüyoruz. Elbette yaşananları yalnızca İslam ve Müslümanlar açısından pahalandırmak, sağlıklı bir yaklaşım olmayacaktır. Müslümanların duçar olduğu bu görünümün, İslam dünyasında yaşananların ve Müslümanlar ortasındaki olumsuz örneklerin kökeninde birçok sebep yer almaktadır. Bilhassa son iki asır boyunca İslam coğrafyasında dini hayatın, dahili ve harici pek çok ögeden etkilendiği gerçeği izahtan varestedir. Bu yüzden Müslümanların mevcut durumunu, İslam dünyasının içinden geçtiği süreçler, maruz kaldığı taarruzlar, istilalar ve işgaller çerçevesinde okumak gerekir. Bugün Müslüman coğrafyalarda ortaya çıkan olumsuz örnekleri İslam ve tarihiyle özdeşleştirmek en hafif tabirle insafsızlık ve vicdansızlık olur. İslam bu değildir. İslam tarihi de bu değildir. Çünkü bütün bunlar, büyük İslam tarihinin yalnızca son iki asrına sari meselelerdir. Biliyoruz ki iki asır, medeniyetler için çok kısa vakit dilimidir. İslam medeniyeti, iki asra sığmayacak kadar büyük ve esaslı bir medeniyettir. Bu medeniyetin bir Endülüs, bir Maveraünnehir ve bir Anadolu boyutu var. İslam’ın gerçekliğini görmek için bakılacaksa buralara bakmak gerekir. İslam medeniyetinin altın çağına bakmak gerekir. Bakılacaksa bu devirdeki Müslümanların İslam tasavvuru ve din algısına bakmak gerekir.”
