Uygun Parti Küme Lideri İsmail Tatlıoğlu, Bekir Pakdemirli’nin Tarım ve Orman Bakanlığı misyonundan alınmasıyla ilgili, “Bakanın, bakanların gitmesi Türkiye’yi kurtarmamaktadır. Artık Sayın Erdoğan’ın Türkiye’den af dileyip gitmesi gerekmektedir” dedi.
TBMM’de basın toplantısı düzenleyen Tatlıoğlu, özetle şunları söyledi:
“Çok derin bir inanç sorunu var”
Partili Cumhurbaşkanlığı, geçişi adeta uzun periyotlu yapısal bir kriz sürecine döndürmüştür. Münasebetiyle bugün çok derin bir inanç sorunu vardır. Ve bu çözülmeden, finansal mühendisliklerle baskı ve hatta tehdit ile Türkiye’nin makroekonomik sorunlarını, toplumun artık tamamının hissettiği derin yoksulluğu aşmanın mümkün olmadığını düşünüyoruz. Ve yaşadıklarımız bunun mümkün olmadığını ortaya koyuyor. Birbirinin içine geçmiş, birbirini besleyen yapı içerisinde demokrasi krizi, idare krizi, devlet krizi daima bir arada yönetilemeyen bir Türkiye tablosu var. Ve bu türlü bir tablo içerisinde Türkiye geçtiğimiz 28 Şubat’ta altı siyasi partinin bir ortak deklarasyonuna şahit oldu…Ve tabi olarak inşallah ortak bir aday ile bir seçim iş birliği, Türkiye siyasetinde 24 Haziran 2018’de başlayan değişimi, 2019 lokal seçimlerinde Türkiye’ye damgasını vuran bu siyasal iktidar değişimini inşallah önümüzdeki seçimlerde, Türk siyasal ikliminden bu otoriter yapıyı tasfiye ederek, Türkiye’yi yeni, aydın ve güçlü bir iklime götürecektir.
“Türk endüstrisi ulusal gelirden aldığı hissesi 18-22 ortasına sıkışmış”
Türk iktisadı artık enflasyon yaratmadan büyüyemeyen bir duruma gelmiş, çevrilmiş, evrilmiş ve yetmişli yıllara dönüşmüştür. Bunun nedenlerini çok âlâ biliyoruz. Çok net ve basitçe söylemek gerekirse, 20 yıllık Erdoğan iktidarı ve siyasetleri ve özellikle da partili cumhurbaşkanlığı periyodu dahil Türk endüstrisini aldıkları noktanın, daha üzerine çıkarma bir çabası olmamış, kaynaklar inşaat ve ihaleler üzerinden harcanmıştır. Büyüme sayılarına baktığımızda kendini göstermektedir. Türk endüstrisi ulusal gelirden aldığı hissesi 18-22 ortasına sıkışmış bir formda kalmış ve bunu arttıramamıştır. Halbuki inşaat ve ihalelerden oluşan yapı çok yüksek hacimlere buluşmuş ve Türkiye’de bir rant iktisadı oluşturmuş, rant alanı oluşturmuş ve çok önemli bir yolsuzluk sürecini yaratmıştır. Elbette ki yolsuzluktan beslenen ve rantla, kaynak dağıtan siyasal iktidarlar, endüstrileşme üzere bir alanı desteklemekten imtina ederler. Ve Türkiye de bunu yaşamıştır. Ve bu geriye düşüşten tarımda nasibini almıştır. Türk tarımı yüzde 10’larla başlayan 2000’li yılların başındaki hissesine, bugün 5,6’ya düşmüş…bu yapı bizi bugün içine sürüklendiğimiz yüksek enflasyon ve süratli yoksullaşma sürecine getirmiştir. Türkiye’de çok az ve servetine servet katan zenginler ve büyük yığınlar halinde bir toplum görünümü vardır.
“Asgari fiyat satın alma gücünü yitirmiştir”
Taban fiyat aşağı üst, ortalama fiyat olmuştur. Fiyatların ulusal gelirden aldığı hisse yüzde 32’lerden 25’lere gerilemiştir. Bu bir üzerinde rakamsal olarak geçilebilecek konu değildir… büyüyemeyen iktisatta aldığınız hissenin daha küçülmesi ve yüksek enflasyon geniş kitlelerin sahiden fakrı zaruret içerisine düşmesini gösterir. Bilhassa son 6 altı aydır yüksek artırımlarla ortaya çıkan doğalgaz, elektrik ve temel tüketim hususlarındaki fiyat artışlarıyla, daha 1 Ocak’tan itibaren geçerli olan ama şubat başı itibariyle gerçekleşen realize olan taban fiyat bile satın alma gücünü yitirmiştir. 2021’in başındaki 2 bin 825 lira daha güçlü ve fazla bir satın alma gücü demektir.
“Savaş halindeki Rusya’dan bile daha yüksek”
Yüzde 29’larda alınan enflasyon yüzde 55’lere gelmiştir. Ve bu manada Türkiye dünya çapında maalesef bir liderliğe yönelmiştir. Türkiye’nin içinde olduğu OECD ülkelerinde, Türkiye önderdir. Çok uzun vakittir yapısal düşünceler içerisinde olan Arjantin’den bile öndedir. İran’dan, Etopya’dan ve Angola’dan daha yüksek bir enflasyona sahiptir. Savaş halindeki Rusya’dan bile daha yüksek bir enflasyona sahiptir. Avrupa Birliği enflasyonu yaklaşık yüzde 5’tir. Ve bu sayı G-20’de 7,5’tur. Bu sayı G-20’den Türkiye’yi düştüğünüzde 5,7’ye gelmektedir. Münasebetiyle, Türkiye bütün bu son açıklanan büyüme ve enflasyon sayıları içerisinde baktığımızda yapısal tıkanmanın bütün alanlara yayıldığı bir ekonomik görüntüyü arz etmektedir.
“Gıda enflasyonuna maruz kalmış bir ülke”
Dünyanın hiçbir yerinde, bu kadar ağır bir gün ortayla bir akaryakıt artırımının bu yükseklikte belirlendiğini ve uygulandığını çok nadiren görmüştür. Bu motamot Ekim ve kasım aylarında hatta Aralık’ın 15’ine kadar olan, saatlik döviz artışı üzere artık petrol fiyatları da Türkiye’de günlük hatta saatlik artmaktadır. 2021’nin başında minimum fiyatla 6,5 depo akaryakıt alan bir vatandaş, 384 litre bugün 228 litreye düşmüştür. Yaklaşık 3,5 depoya düşmüştür. Bu manada insanlarımızın hayata katılmalarını, kısa seyahatleri dahil toplumun hayatının dinamiğinin küçülmesini ve erimesinin daha canlı bir göstergesi olmayacağı kanaatindeyiz…. Özellikle, önümüzdeki periyoda baktığımızda Türkiye, besin enflasyonuna maruz kalmış bir ülke olarak Ukrayna ve Rusya savaşının birinci dereceden etkilenen ülkeleri içerisindedir. Ne yazık ki Türkiye, pandemi devriyle başlayan besinin ulusal güvenlik sorunu olduğu halinde bizim de vurguladığımız çerçeve içerisinde sıkıntıyı ele almamıştır.
“Artık Sayın Erdoğan’ın Türkiye’den af dileyip gitmesi gerekmektedir”
Bugün bir bakan değişimiyle karşı karşıyayız. Ve bakanın, bakanların gitmesi Türkiye’yi kurtarmamaktadır. Artık Sayın Erdoğan’ın Türkiye’den af dileyip gitmesi gerekmektedir. Artık Türkiye’de siyasal iktidarın gitmesi vaktidir.”
“Ortak adayla bir isim ve çalışma yok”
Tatlıoğlu, Cumhurbaşkanı adayı ile ilgili soru üzerine şunları söyledi:
“Millet ittifakı olarak şu an CHP ve GÜZEL Parti, Millet İttifakı’nın ana bileşenleri olarak, Sayın Genel Liderimiz Meral Akşener hanımefendinin, lokal seçimlerden sonra önümüzdeki devir seçimlerde ortak bir aday ile çıkmayı yanlışsız olacağını ve bunu kendilerinin parti olarak da dilek ettiğimizi beyan ettiği ve bu beyan üzerindeyiz. Fakat bugün gündemimizde ortak adayla ilgili bir isim ve çalışma yok. Daha doğrusu Millet İttifakı’nın ortak gündeminde de bu türlü bir çalışma yok. Şu an gündemde ‘Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’i artık ortak amaç olarak ele almış, 6 parti var. Ve bunun toplumla buluşturulması ve topluma anlatılması önümüzdeki seçimin, ‘yeni tek adam kim olacak’ sorusuna yanıt aramak değil, ‘yeni sistem nasıl olacak’ sorusunu anlatmak formunda geçeceğini düşünüyoruz.”