Emekli Büyükelçi Şükrü Elekdağ, Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de Münhasır Ekonomik Bölge’sini ilan etmesi gerektiğini söyledi. Doğu Akdeniz stratejisi konusunda devlet kademesinde bir anlaşmazlık olduğunu ifade eden Elekdağ, Genelkurmay Başkanlığı ile Dışişleri Bakanlığı’nın MEB ilan edilmesi konusunda görüş ayrılıkları olduğunu söyledi ve “Türkiye’nin hayati nitelikte jeopolitik ve ekonomik çıkarlarının bulunduğu Doğu Akdeniz’e yönelik bir milli stratejisi yok” dedi.
Uğur Dündar’ın Elekdağ ile yaptığı “Türkiye’nin Doğu Akdeniz’e yönelik milli stratejisi yok!..” başlıklı söyleşiden bazı kısımlar şöyle:
“Uğur Dündar: Sayın Elekdağ, Dışişleri Bakanlığı, Türkiye’nin Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) ilanına hangi nedenlerle muhalefet ediyor?
Şükrü Elekdağ: Dışişleri Bakanlığı’nın Doğu Akdeniz’de MEB ilanı konusundaki görüşü şöyle: “MEB ilanı, uluslararası hukuk bakımından özünde balıkçılıkla ilgilidir. Nitekim petrol ve doğalgaz hakları, MEB ilan edilmeden de kıta sahanlığı hakları çerçevesinde korunabilmektedir. Doğu Akdeniz’de MEB ilan edilmesinin kıta sahanlığımızdaki haklarımız bakımından bu aşamada ilave bir getirisi bulunmamaktadır…”
“Karasularımızdan başlayan kıta sahanlığımız 32 derece 16 dakika 18 saniye Doğu boylamının batısından itibaren Mısır-Türkiye ortay hattını takip ederek 28 derece Doğu boylamına kadar uzanmaktadır. Ancak, 28 derece Doğu boylamının batısındaki Türk kıta sahanlığının hangi noktaya kadar uzanacağı, Akdeniz ve Ege’de tüm ilgili kıyıdaşlar arasında hakkaniyete dayalı sınırlandırma anlaşmalarının yapılmasıyla belli olacaktır.” Tabiatıyla GKRY ile sınırlandırma, ancak Kıbrıs meselesinin çözülmesinin ardından mümkün olabilecektir.
U.D: Peki, Dışişleri’nin MEB ilanına karşıtlığı hangi gerekçelere dayanıyor?
Ş.E: Kanımca Dışişleri Bakanlığı, Doğu Akdeniz’de karşılaşılan sorunlar ile Ege ve Kıbrıs’a ilişkin sorunları birbirlerine bağlı olarak ele alıyor ve bundan dolayı da pasif hareket etmeye zorlanıyor. Dışişleri tahminimce, “Akdeniz’de MEB ilan edersek, Yunanistan buna Ege’de karasularını 12 mile çıkararak veya Bern Anlaşması’nı feshederek mukabele eder” diye düşünmüş ve Türkiye’nin başına yeni sorunlar açılacağı endişesiyle hareketsiz kalmayı yeğlemiş olabilir. Tabii Dışişleri’nin bir temel tezi de “Kıbrıs sorunu çözülmeden GKRY’nin MEB ilan edemeyeceği ve Ada etrafında doğal kaynakları işletmeye açamayacağıdır.”
Esasında Dışişleri Bakanlığı’nın bu konulara hakim ve gayet yetenekli diplomatları olduğunu biliyorum. Muhakkak hükümete her seçeneğin getiri ve götürüsünü izah etmişlerdir. Nihai karar hükümet tarafından verildiğine göre, sorumluluk da onundur.
Elekdağ, sözlerini şöyle tamamladı: “Türkiye’nin bölgesel jeopolitiğin ağırlık merkezi olan Doğu Akdeniz için çok yönlü bir stratejiyi ivedilikle oluşturması zorunlu. Bu strateji, hem Türkiye’nin deniz yetki alanlarındaki hak ve çıkarlarını koruyabilecek, hem de yüksek enerji potansiyeli olan bu denizin kaynaklarından meşru payını almasına imkan verecek nitelik ve güçte olmalı. Bu yolda atılacak ilk adım da izah ettiğimiz iki karşıt tezin sağlıklı bir risk analiziyle bağdaştırılmasıdır.”