RTÜK içerisinde ise ‘ekrandaki kadına şiddete müdahale’ tartışması yaşanıyor.
Yasalara göre RTÜK, ekrandaki şiddeti özendirici ve kanıksatıcı yayınları engellemekle yükümlü kılınıyor.
Üst Kurul gündemini belirleme yetkisi ise yasayla RTÜK Başkanına veriliyor.
RTÜK’ün CHP’li üyesi İlhan Taşçı, tüm çağrılarına rağmen ekrandaki şiddet dosyalarının RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin tarafından üst kurul gündemine taşınmadığını söylüyor.
Taşçı’nın paylaştığı bilgilere göre son sekiz ayda RTÜK’e gelen şikayetlerin yüzde 90’ını diziler oluşturuyor. RTÜK Üst Kurulu ise son 8 ayda, ekrandaki şiddet nedeniyle gelen 16 bin 514 şikâyeti gündeme almadı.
BBC Türkçe’ye konuşan RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin ise, “Bu dosyalar, yeri ve zamanı geldikçe üst kurula taşınıyor ve gündeme alınıyor” diyor.
‘RTÜK’ün tüm radarlarını bu alana yöneltmesi gerekiyor’
CHP’li RTÜK üyesi İlhan Taşçı ise, ‘ekrandaki şiddetin ısrarla görülmediği’ eleştirisini dile getiriyor:
“İktidara yakın televizyon kanalındaki bir dizide iki sezondur kırılmadık parmak, dövülmedik kadın kalmadı. Diziye değil yaptırım uygulamak, bir uyarıda bile bulunulmadı.
“RTÜK’ün hangi kanalda, kime yakın olduğuna bakmaksızın televizyondaki şiddete yönelik raporları ivedilikle Üst Kurul gündemine alması yasal sorumluluğudur, görevidir. Bu görevini yapmamasının sonuçları da yasalarla belirlenmiştir.
“Ancak ısrarla ekrandaki şiddet görülmüyor, çağrılarımıza karşın dosyalar üst kurula getirilmiyor. Türkiye’de neredeyse her gün kadına yönelik şiddet, kadın cinayeti haberinin duyulduğu bir ortamda -ki maalesef en son örneği Emine Bulut- RTÜK’ün tüm radarlarını bu alana yöneltmesi hem yasanın kendisine verdiği bir görevdir, hem de toplumsal bir sorumluluktur.”
Taşçı, RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin’e çağrıda bulunarak, şiddet içerikli yayınların raporlarının ivedilikle Üst Kurul gündemine taşınmasını istedi:
“Kadın şiddetini izleyiciye tüm ayrıntılarıyla izleten; parmakların kırıldığı, ellerin sıcak sular altında yakıldığı, fiziksel şiddetten psikolojik şiddete, ekonomik şiddetten cinsel şiddete kadar pek çok şiddet türünün uygulanmasını RTÜK’ün görmezden gelmesi mümkün değildir.
“RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin’e çağrıda bulunuyorum; gecikmeksizin, bir an dahi duraksamadan, şiddet içerikli yayının hangi kanalda yayınlandığına ve kime yönelik olduğuna bakmaksızın uzmanlara hızla raporları hazırlatıp Üst Kurul gündemine getirmelidir. Toplumun da RTÜK’ten beklentisi bu.”
RTÜK Başkanı Şahin: Ekranda kadına karşı şiddete müsamaha göstermeyiz
Kurumun dizilerdeki kadına yönelik şiddet sahnelerine müdahale etmediği ve şikayetleri gündemine almadığı yönünde eleştirilere itiraz eden RTÜK Başkanı Şahin, ‘daha önce de olduğu gibi’ ekranda şiddete ilişkin şikayetlerin Üst Kurul tarafından düzenli olarak değerlendirildiğini savunuyor.
Daha önce Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nda müsteşarlık yaptığını ve Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü’nün bağlı olduğu birimin yöneticisi olduğunu hatırlatan Şahin, “Ben kadına karşı şiddeti mazur gösterecek bir tutum içerisinde bulunabilir miyim? Mümkün değil” diyor.
“Biz asla ekranda kadına karşı şiddete müsamaha göstermeyiz. Mesela en son Show TV’yi, bir dizinin fragmanını çekmesi için uyardık. Fragman internette hala duruyordu, bununla ilgili olarak işlem yapacağız. Biz fragmana bile işlem yapar hale geldik aslında.”
“Biz yola çıkarken sadece ceza verelim diye çıkmadık, bunları uyaralım, yönlendirelim diye çıktık. Ama anlamıyorsa ceza bizim elimizde kozdur, tabii ki uygulayacağız.”
Şahin, kamuoyu tarafından hükümet yanlısı kanallardaki ihlallere ceza vermediklerine ilişkin eleştirilere ise, “Örneğin ATV dizileriyle ilgili de ceza veriliyor. ‘İktidara yandaş diye düşünülen kanallara ceza verilmiyor’ diye yanlış bir algı var. Bunun düşünülmesi bile beni çok üzüyor” diyor.
Prof. Dr. Sevda Alankuş: Haberler ve popüler kültür ürünleri erkek şiddetini besliyor
Yaşar Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden Prof. Dr. Sevda Alankuş, kadın cinayetlerinin RTÜK’ün dizilere müdahalesi ile çözümlenebilecek kadar ‘yalın’ olmadığını anlatıyor:
“Eğitimden, polis şiddetine, işsizlik rakamlarından, sınırlarımız içinde ve dışında cereyan eden “çatışmalarda” ölenlerin sayılarına, politikacıların, mafya reislerinin, kendini dini otorite ilan edenlerin beyanlarına, hak ve hukuk terazisi diye bir şeyin kalmamış olmasına kadar hepsi erkek şiddetinin sorumlusu.
“Medya da bunda payına düşeni yerine getiriyor, haberleri ve popüler kültür ürünleriyle erkek şiddetini besliyor, normalleştirip, meşrulaştırıyor, dolayısıyla sorumluluk taşıyor. Yani evinde babasının annesini, sokakta polisin vatandaşı, otobüste vatandaşın hiç tanımadığı bir kadını, askerde üstün astı bulduğu o ya da bu gerekçeyle dövdüğünü gören, kendisi de bizzat bu şiddetin nesnesi olan, dizi filmlerde bunun temsilleri ile karşılaşan, sürekli kadının erkekle eşit olmadığını, gülmemesi, sokağa çıkmaması, ne pahasına olursa olsun yuvasını koruması gerektiğini işiten, bunu sorgulayan bir ömür boyu eğitimden geçmeyen erkekten başka ne bekleyeceksiniz!
“Dolayısıyla sorunun çözümü bir mücadele alanı da olsa, mevcut haliyle RTÜK üstesinden gelmez, gelemez. Çünkü bir yandan RTÜK, çoğunluğunu oluşturan üyeleri itibarıyla tam da şiddeti egemen ve sorgulanamaz kılan zihniyeti temsil ediyor ve başka öncelikleri var.
“Diğer yandan mesele yapısı başka türlü olsaydı bile RTÜK’ün dizi filmlere müdahalesiyle çözümlenebilir yalınlıkta bir şey değil ki, bu çoğu durumda sansürü de meşrulaştırıyor.”
‘Benim artık resmî kurumlardan yana fazlaca umudum yok’ diyen Alankuş, sivil inisiyatiflere yönelmeyi işaret ediyor:
“Mevcut koşullarda sivil insiyatiflere yönelmeyi, hak ve meslek örgütleri içinden ve aracılığıyla mücadele etmeyi, yatay dayanışma ağları geliştirmeyi, erişebildiğimiz bütün mecralardan sesimizi yükseltmeyi, kadınlara ve çocuklara şiddet karşısında kendilerini nasıl korumaları gerektiğini öğretmeyi, bu tür dizileri seyretmemeyi, bu dizilere sponsorluk yapanların mallarını tüketmemeyi önemsiyorum.
“Erkek şiddetine karşı bizzat sosyal olarak etkili ve eşitlikçi erkeklerin, aynı nitelikteki sanatçılar, oyuncu ve yapımcılar, senaryo yazarları ile örgütlerinin başını çekeceği eylemlilik gibilerini önemsiyorum. Dizi filmlere özel böyle bir inisiyatifin varlığını da biliyorum, ancak yine mevcut pazar koşulları ile politik koşullarda ne kadar etkili olabileceğini kestiremiyorum.”