Fehmi Koru*
“Ekonomi yanıyor, pahalılık had safhada” sesleri artık yakınlarından da duyulmaya başladı, bunu ikaz sayıp kendilerine -daha fazla da dillerine- çeki tertip vermeleri gerekirken, onlar üzerlerine görev olmayan hususlar üzerinde yoğunlaşıyorlar.
İlgilendikleri en değerli mevzuyu biliyoruz: Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayının kim olacağı…
Açıklamalar zincirine bakınca, genel merkezde en fazla baş yorulan mevzunun bu olduğunu düşünmemek elde değil.
Bir AK Parti büyüğü son ürettikleri teoriyi dün paylaştı: Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayını HDP belirleyecekmiş…
Okuyalım:
“Görülen o ki HDP kimi isterse Millet İttifakı’nın adayı o olacaktır. Millet İttifakı’nın adayı, birebir vakitte HDP’nin lisana getirdiği ‘özgürlük ittifakı’nın da adayı olacaktır.”
‘Özgürlük ittifakı’ deyişi, cezaevinde tutulan Selahattin Demirtaş’ın evvelki gün kamuoyuyla paylaştığı “İlle de demokrasi” başlığıyla sunulan görüşlerinden kaynaklanıyor olmalı.
HDP’de eş genel başkanlık yapmış, partisinin cumhurbaşkanı adayı olarak seçime katılmış Demirtaş, önümüzdeki seçim için ülkedeki bütün eğilimlerin ortak bir paydada birleşmesi teklifinde bulunuyor.
İki gün evvel yayımlandığında okumuş, lakin HDP’lilere bir ileti olarak algıladığım için üzerinde fazla durmamıştım. AK Parti büyüğünün o iletisi “Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayını HDP belirleyecek” manasında yorumlaması sonrasında Demirtaş’ın ne dediğine yine göz attım.
Üzerinde durulmaya paha bir açıklama olduğu kesin.
“Demokratik cumhuriyetin inşası” için bir fırsat olarak görüyor seçimi Demirtaş. Bunun yolunun her eğilimden insanların demokrasi paydasında birlikte hareket etmesiyle gerçekleşebileceğinden geçtiğini düşünüyor. Kürtlerin, Alevilerin, muhafazakârların, sosyalistlerin hatta Atatürkçüler ile ‘demokratik milliyetçiler’ diye tanımladığı bölümün gayretleriyle bu hedefe ulaşılabileceği görüşünde.
Bir yanlışla ilgili uyarısı var:
“O da, sadece seçim kazanmak için yapılacak prensipsiz ittifaklar sonucunda ortaya çıkacak ‘kazanarak kaybetme’ mümkünlüğüdür. Bu tabirle kast ettiğim, özetle, AKP ve Erdoğan gitsin de yerine kim gelirse gelsin anlayışıyla oluşacak vizyonsuz, prensipsiz, programsız bir siyasetin seçimi kazanmasıdır. İşte bu mümkünlük, yüz yıldır birinci sefer ortaya çıkan, seçim yoluyla demokrasiyi kazanma fırsatının heba edilmesi manasına gelir.”
Görüş açıklayan AK Parti büyüğü ve olağan genel merkezde birlikte siyaset ürettikleri öbür AK Parti büyükleri, en çok bu ihtardan rahatsızlık duymuş olmalılar.
Siyasi iktidarın ülkenin üzerine geçirdiği yeni sistem gömleğinin düğmeleri kopmaya başladı. Son üç yıldır yaşanan ve üstesinden gelinemeyen zahmetler tahammül edilmez boyutlara ulaşacak üzere. Vaktinde yapılacak yahut tarihi erkene alınmış bir seçimle yönetici takımların değişme ihtimali her geçen gün biraz daha büyüyor.
Beklenen gerçekleşirse, yapılacak seçimde yalnız cumhurbaşkanı ve Meclis’e milletvekilleri seçilmeyecek, ülkeyi içine düşürüldüğü yanlış sistemden uzaklaştıracak bir sürece de girilecek.
O sürecin düzgün yönetilmesi gerekiyor.
Nasıl?
Seçimde işbirliğini ittifak içerisinde birleşerek gerçekleştirecek partilerin sadece yanlışlıkları sergileyen bir kampanyayla insanlardan oy istemesi kâfi değil. Sandıktan yeni bir iktidar çıkması isteniyorsa, o gayeyle birleşmiş partilerin, daha en baştan, ülkeyi yönetme hakkı kendilerine verildiği takdirde izleyecekleri yolun haritasını belirlemeleri kaide.
Mümkünse o haritayı bir taahhütname eşliğinde kamuoyuyla paylaşmaları en doğrusu.
Cumhurbaşkanı olmasını isteyecekleri kişinin o taahhütnameyi özümsemiş biri olmasına dikkat edilmesi de beklenir.
‘Güçlendirilmiş parlamenter sistem’ bir genel yaklaşım; o genelin içerisinde yer alacak ögelerin neler olacağı da değerli ve onların da en baştan bir programa -hatta bir takvime de- bağlanması gerekir.
Demirtaş’ın teklifini ben bu tarafta anlıyorum.
Teklif cezaevindeki bir siyasi tutukludan yahut HDP’den geldi diye dikkate alınmamalı mı?
Haydi onu dikkate almayalım, lakin birebir tipten teklifler Millet İttifakı içerisinde yer alan ve alacak olan partilerin yetkilileri tarafından da daha evvel seslendirildi; HDP de birebir çizgiye geldi diye ‘doğru’ ansızın ‘yanlış’ mı kabul edilecek?
İstenen galiba bu.
AK Parti büyüğünün iki gün evvel kamuoyuyla paylaşılan, AK Parti tabanını da içine alan genişlikte bir demokratik yer inşasını da içeren açıklamayı, HDP’yi cumhurbaşkanı adayının belirleyicisi olarak takdim etmesinin diğer manası olamaz.
HDP ‘öcü’ ve kapatılması gereken bir parti ya, Demirtaş da cezaevinde bulunan bir siyasi mahkum ya, onlarla ilintilendirilebilecek her şeyden uzak durulması gerekir.
O denli mi?
Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı borsasını canlandıracak bir diğer teklifi daha var AK Parti büyüğünün; onu es geçmek olmaz:
“Getirsinler kanun teklifini dayanak verelim. İster 1 yıl Kılıçdaroğlu, 1 yıl Akşener, 1 yıl Demirtaş’ın cumhurbaşkanı adaylığına; ister 6 ayda bir dönüşümlü olarak cumhurbaşkanı yardımcılıklarına imkan verilsin. İster o denli, ister bu türlü. Ne diyorlarsa, her yola hazırız.”
İşte üç aday ismi. Cumhurbaşkanı adayı borsasını Millet İttifakı için de AK Parti belirleme gayretinde.
Cumhurbaşkanlığını böylesine önemsenmeyecek bir makam olarak gördüklerini düşünmezdim doğrusu.
Ben ise hâlâ sandık ufukta göründüğünde ‘Cumhur İttifakı’nın kimi aday göstereceğini merak ediyorum.
*Bu yazı fehmikoru.com adresinden alınmıştır.
TIKLAYIN – AKP’li Turan: HDP kimi isterse Millet İttifakı’nın adayı o olacaktır