Fehmi Koru*
Dün dört arkadaş öğle yemeği için buluştuk; yemekte en fazla konuştuğumuz konu, yeni bir parti oluşturma yolunda çaba gösterdiğini bildiğimiz Ali Babacan’ın Karar gazetesinde o gün çıkan mülakatıydı. Yemek sonrası gazeteyi almak istediğimizde etraftaki bayilerde Karar’ın kalmadığı gerçeğiyle karşılaştık.
Bizim OcakMedya sitemizde de dünün okunma rekoru Ali Babacan’ın söyledikleriyle ilgili haberimizdi.
Eminim, diğer haber sitelerinde de en fazla okunan Ali Babacan’ın sözleri olmuştur.
Peki dün televizyonlardaki tartışma programlarında, bugün gazetelerde toplumun aylardır merakla beklediği görüşlere gerektiği genişlikte yer verildi mi?
Yemek sırasında lokantada yanımıza kadar gelerek sorularla meraklarını gidermeye çalışan tanımadığımız kişiler toplumun çıkışa ilgisini gösteriyor.
Aynı ilgi medyada yok.
Bağımsız ve özgür medya?
Bu da beni şu soruyu kendime sormaya yönlendiriyor: Türkiye’de bağımsız ve özgür bir medya var mı?
Soruya muhatap olanlarınız içerisinde beni “Ne zaman oldu ki?” diye tersleyecekler çıkarsa onları kınayamam.
Ülkemizin her zaman bir ‘medya sorunu’ olagelmiştir.
Geçmişte de ‘tek sesli’ bir basına -daha sonra medyaya- sahiptik, bugün de durum farklı değil.
Tek fark, medya dediğimiz radyolar, televizyon kanalları ve gazetelerin hangi tek görüşü sahiplendiğidir. Eskiden farklı bir bakış açısı hakimiyeti vardı medyada, bugün eskisinden hayli değişik bir görüşten başkasına yer yok.
Ali Babacan’ın bir gazetede kendisine yer bulabilmesini bile bugünün şartlarında bir ‘mucize’ sayabiliriz.
İddialı görüşlere sahip insanlar o görüşlerini toplumla nasıl paylaşacaklar? O insanlar içerisinden daha iddialı bir hedefleri olanlar, Ali Babacan ve arkadaşları gibi partileşme yolunda gayret gösterenler, seslerini nasıl duyuracaklar?
Alternatif medya sağolsun
Evet, artık medyaya -gazetelere ve TV kanallarına- bu alanda eskisi kadar bağımlı olmamız gerekmiyor. İnternet denilen mecra görüşlerin daha kısa zamanda ve en geniş biçimiyle insanlarla paylaşılmasına aracılık edebiliyor. [Karar gazetesi dün manşetini ve bir sayfasını bütünüyle Babacan’a ayırmıştı; ama sayfanın altında görüşmenin tamamının gazetenin internet sitesinde yer aldığı notu da düşülmüştü.]
Ayrıca sosyal medya var.
Protest müzik kapsamı içerisinde görülebilecek ‘rap’ tarzı ve birden fazla sanatçının seslendirdiği bir parça bu hafta ortalığı sarstı. İlk gün 10 milyona yakın insanın parçayı müzik platformlarında dinlediği duyuldu.
Gazeteler yer vermese, kanallar tartışmasa da insanlar alternatif yollarla meraklarını giderebiliyorlar.
Kaybeden? Kaybeden mesleğimiz, yani ‘gazetecilik’ oluyor.
Gazeteciliğin temel ögesi ‘haber’dir ve medya dediğimiz yayın araçlarının varlık sebebi haberi kitlelere iletmektir.
Halkın merakla beklediği bir konuda yapılan çıkış hiç kuşkusuz haber değeri taşır. Böyle bir durumda, gazetelerin ve kanalların Ali Babacan’ın çıkışını görmezden gelmeleri en başta habercilik mesleğine aykırı bir tavır olmuyor mu?
Oluyor elbette.
Anında haberdar olamasalar bile, insanlar, kulaklarına geldiğinde yapılan mülakata yol bulabilirler bugünün dünyasında; bulacaklardır da. Her gün okuduğu gazetenin kendisini o mülakattan haberdar etmemesini, izlediği programlarda sözünün edilmemesini nasıl yorumlayacaktır aynı kişiler?
Herhalde geleneksel medya kanallarını kullanmayı bırakarak: Gazete alıyorsa almaktan vazgeçerek, haberi duyurmayan kanallarla izleyici ilişkisini sona erdirerek…
Zaten bu oluyor. İnsanlar gazete okumaktan vazgeçiyor, o gazetelerde yazanları okuyan da pek az kişi kaldı.
Medya kendisine düşen görevi yerine getirmedi diye dünkü mülakat duyulmadı sananlar yanılıyorlar. Medyanın ilgisizliği insanların ilgisini daha da artırdı. Yukarıda kaydettim: Bizim sitede o mülakat tarihi okunma rekoruna ulaştı.
Daha da okunacak, ekranlarda tartışılmasa, dost sohbetlerinde, evlerde konuşulacaktır.
Ali Babacan o mülakatta partisinin yıl sona ermeden kurulmuş olacağını bildirdi. Önümüzde medya açısından ilginç bir üç ay var demektir.
*Bu yazı fehmikoru.com’dan alınmıştır.