Artan şikayetler ve şiddet nedeniyle genç doktorlar artık daha fazla hastayla yüz yüze gelmeyecekleri branşları seçiyor, cerrahlıktan kaçınıyor. Cerrahlar ise zor vakalara müdahale etmekten çekindiklerinden hastalar, hekim hekim dolaşmak zorunda kalıyor.
Yanlış tedavi uygulandığı iddiasıyla açılan Malpraktis (kötü hekim uygulamaları) davaları son yıllarda yaygınlaşıyor.
Ancak hak arama özgürlüğünün gelişmesinin de kendine göre bazı sıkıntıları da olmuş durumda.
İndependent Türkçe'den Ali Kemal Erdem'in aktardığı bilgiye göre, Hekim Hakları Derneği Başkanı Prof. Dr. Adem Akçakaya’nın bu konuda önemli tespitleri ve iddiaları var.
“Garantili tedavi olamaz”
Akçakaya, Malpraktis davalarının kamuoyunda yanlış anlaşıldığını belirtiyor:
“İnsanlar bir ameliyattan sonra olabilecek olağan komplikasyonlar (yan etki) ile tıbbi bir hatadan kaynaklanacak sonucu birbirine karıştırıyor. Bazen her türlü kurala uyarsın ancak yine de komplikasyon olabilir. Garantili bir şekilde tedavi istiyorlar. Böyle bir garanti verilemez. Eskiden canı Allah verdi, Allah aldı derlerdi. Şimdi Allah verdi, doktor aldı diyorlar. Adam 8-10 yıldır kanser, ameliyat olsa ölme riski yüksek. Oluşabilecek komplikasyonları söylüyorsunuz ancak hasta öldüğünde aile direk doktoru sorumlu tutuyor.”
“Bazı avukatlar da dava açılmayacak konularda da dava açıyor”
Artan beklentiden dolayı Malpraktis davalarında ciddi bir artış olduğunu belirten Akçakaya, bunda sağlık hukuku konusunda uzman olmayan bazı avukatların da etkisi olduğunu iddia ederek, “Bazı dava açılmayacak konularda da sürekli davalar açıyorlar” dedi.
“Neredeyse şikayet edilmeyen hekim kalmadı”
Akçakaya’ya göre tek sorun Malpraktis davaları değil.
Kurumlara, bakanlığa, CİMER’e yapılan kişisel şikayetlerde de büyük bir artış olduğunu belirterek, “Bir şikayet patlaması var. Doktora bana ters baktı diye şikayet eden bile var. 10 yıl önce hakkında en azından bir kere de olsa şikayet olan hekim sayısı yüzde 30 civarıydı. Geçtiğimiz günlerde katıldığım bir seminerde kimler en azından bir kere şikayet edildi dediğimde içeride bulunan hekimlerin neredeyse yüzde 80’ni el kaldırdı. Şikayet edilmeyen hekim kalmadı gibi” diye konuştu.
“Şikayet ve şiddet korkusu tercihleri etkiledi”
Akçakaya, yazılı yapılan bu şikayetler nedeniyle prosüdür gereği hekimlerin de sürekli savunma vermek zorunda kaldığını belirterek, “Hak aramak evrensel bir hürriyettir. Ancak bu hakkın aranmasında kantarın topuzu kaçtı” diyerek artan dava ve şikayetlerin sonuçlarıyla ilgili önemli bir iddiada bulundu:
“Zor hastalara bakmak istemiyorlar”
Artan şikayetler sadece genç doktorların branş tercihlerini etkilememiş. Aynı zamanda halen daha riskli alanlarda çalışan hekimlerin hastalara bakışında da değişikliğe yol açmış. Akçakaya bu durumu şöyle anlattı:
“Şikayetlerin ancak yüzde 10 veya 15’i doğru”
Malpraktis davalarında dosyaları inceleyen Adli Tıp Kurumu verilerine yapılan başvurulardan ancak yüzde 10 veya 15’inde gerçekten bir tıbbi hatanın olduğunun tespit edildiğini kaydeden Akçakaya, yaşanan sorunun çözülmesi için şu öneride bulundu:
“İnsanların hak aramasından daha doğal bir şey yok. Anayasal bir hak. Ancak birkaç yere şikayet etmek yerine şikayetler tek bir mercide toplanmalı önce ön bir elemeden geçirilmelidir. Çünkü birçok yere şikayet edince belki insanlar haklı olduğu konuda da çözüm bulamıyor. Ön eleme sonunda gerçekten incelenmeye değer olan şikayetler değerlendirmeli ona göre karar verilmelidir Gerekirse itiraz hakkı da olmalıdır. Böylece doktorların sürekli gereksiz şikayetlere savunma yazmasının önüne geçilebilir. Malpraktis davalarını da gerçekten sağlık konusunda ihtisaslaşmış mahkemeler bakabilir.”
Akçakaya sağlık çalışanlarını hedef alan şiddet olaylarının önüne geçilemediğini öne sürerek bir öneride bulundu:
“Yapanın yanına kar kalıyor. Nasıl güvenlik güçlerine müdahale edildiğinde yapan kişi gözaltına alınıp nezarete konuyorsa aynı şeyin doktora saldırı halinde de uygulanması gerekir. Şiddete uğradıktan sonra davacı olduğu için saldırganın yakınlarınca mahkemede hatta evine gidilerek tehdit edildiği için davasını çekmek zorunda kalan arkadaşlarımız oldu.”
Sağlık Bakanı Koca doğrulamıştı
Akçakaya’nın iddialarını Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, 20 Şubat 2019 günü Eskişehir’de tıp öğrencileriyle olan buluşmasında doğrulamıştı.
Koca, bir öğrencinin “Cerrahlığa asistan bulunamıyor mu şu an? Bunun sebebi sizce ne? Neden tıptan mezun olanlar hastaları daha az görecekleri bölümleri tercih ediyor? Bununla ilgili bir politikanız olacak mı?” sorusu üzerine önce 2018 yılındaki TUS sınavlarında yapılan tercih sıralamasından örnek vermişti.
Koca’nın verdiği bilgiye göre TUS’a giren öğrenciler en çok dermatoloji, plastik cerrahi, radyoloji, radyasyon onkolojisi, göz, çocuk psikiyatrisi, FTR, tıbbi genetik, sonra KBB, psikiyatri, spor hekimliği ve nükleer gibi branşları tercih yaptı.
Buna karşın insan sağlığı açısından kritik öneme sahip olan ancak aynı zamanda doktorların en çok davaya muhatap olduğu branşlardan kardiyoloji 15, kadın doğum 26, kalp damar cerrahisi 25, beyin cerrahisi 30, çocuk cerrahisi 30, acil tıp 32, göğüs cerrahisi ise 33’üncü sırada tercih edildi.
Bakan Koca bu rakamları açıkladıktan sonra şu değerlendirmede bulunmuştu: