Hrant Dink’in, 19 Ocak 2007’deki suikastta öldürülmeden önce tek bir isteği vardı. Çocukken elleriyle inşa ettikleri, eşi Rakel’le de tanıştıkları Tuzla’daki Ermeni Yetimhanesi’nin kurtulması. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Meclisi, Dink’in 14’üncü ölüm yıldönümünde yaptığı imar değişikliğiyle, Ermeni Yetimhanesi için sosyal ve kültürel tesislere izin verdi.
Hrant Dink, Ermeni Yetimhanesi’yle ilgili mahkeme sonucunu göremeden öldürüldü.
2015 yılında bir grup genç, kampın yıkılmaması için nöbete başladı ancak bir sonuç çıkmadı. Kamptaki binalar yıkıldı, ağaçlar kesildi.
Tapu bağışla kiliseye geçti
Ancak aynı yıl çok önemli bir gelişme oldu. Tapu bağış yoluyla kilise vakfına geçti. Vakıf, arazinin imar planını değiştirmek için başvuruda bulundu. İBB Meclisi 2017’de parseldeki ‘idari tesis’ şerhini kaldırarak ‘sosyal kültürel tesis alanı’ ilan etti.
İBB yetimhaneyi ‘özel sosyal kültürel tesis’ ilan etti
İBB Meclisi, 14 Ocak 2021 tarihli kararla parselin imar planını oybirliğiyle değiştirip, ‘Sosyal kültürel tesis’ alanından ‘Özel sosyal kültürel tesis’ alanına aldı. Böylelikle vakfın hayata geçirmek istediği projenin önü açıldı. Bu değişiklikle, halk eğitim merkezi, sosyal yardım birimleri, yurt, huzurevi, güçsüzler evi gibi tesisler yapılabilecek.
Hrant Dink, ‘Saçları kısacık,erkek çocuğu gibiydi’ dediği eşi Rakel’le bu kampta tanışmıştı.
Hrant Dink, 5 Ağustos 1996’da, kampın tapusunun iptal edilmesiyle ilgili Agos gazetesindeki yazısında, amelelik yaparak kampı inşa ettikleri o günleri şöyle anlattı: “Dümdüz bir araziydi bizi alıp götürdüklerinde. Birkaç yüz metre ilerisinde de, henüz el değmemiş bir göl ve yanında tertemiz bir deniz. İlkokul iki ile beşinci sınıflar arasında okuyan çelimsiz öğrencilerdik, 20 kişi kadar. Koca bir yaz orada kamp hayatı yaşayacaktık güya… Ve kazmaya başladık önce. Kazdık çadır çubuklarını diktik, kazdık fidan diktik, kazdık kuyu açtık. Başımızda bir inşaat ustası ve biz 20 çocuk amele, kazdık temel attık ve bina inşa etmeye başladık. İnanın o yıl hep kazdık. O dümdüz çorak araziyi giderek yeşillenen, giderek renklileşen bir yer haline getirdik. Kamp hayatı yaşamaya gitmiştik, kamp inşa edip döndük yatılı okulumuza o yaz…”