Haber Merkezi
Dr. Cavidan Soykan, hukukçu Kerem Altıparmak’ın ‘psikolojik tacizine uğradığını’ öne sürdü. Altıparmak, Soykan’a, üyesi olduğu İHD, THİV ve Mülkiyeliler Birliği gibi kurumlara şikâyet çağrısında bulundu. Avukat Cenk Yiğiter de ‘sendika temsilcisi olarak tanık olduğunu belirttiği süreç için Altıparmak’tan özür beklediğini’ açıkladı.
İhraç akademisyen Dr. Cavidan Soykan, bir dönem Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İnsan Hakları Merkezi’nde birlikte çalıştığı, insan hakları hukukçusu Dr. Kerem Altıparmak’ı ‘mobbing ve psikolojik taciz’le suçladı. İddialar üzerine açıklama yapan Altıparmak, Soykan’ın ‘yıllardır sürdüğünü belirttiği iddiaları için resmi-gayriresmi hiçbir başvuru yapmamasına’ işaret etti. Altıparmak, Soykan’ı, halen üyesi olduğu, İHD, TİHV ve Mülkiyeliler Birliği’ne kendisi hakkında şikâyette bulunmaya davet ederek, iddialar araştırılırken bu kurumlardaki görevlerinin askıya alınması talebinde bulundu. İhraç akademisyen avukat Cenk Yiğiter ise, ‘sürece sendika temsilcisi olarak tanık olduğunu’ belirterek ‘Altıparmak’tan bu kurumlardan istifa etmesini ve özür dilemesini beklediklerini’ kaydetti.
Cavidan Soykan, Twitter hesabından yaptığı açıklamada, “Şöyle bir açıklamada bulundum. Atılmadan önce çalıştığım SBF İnsan Hakları Merkezi’nde yaşadığım mobbing-psikolojik taciz hakkında. Sevgili takipçilerimin de haberi olsun. İnsanın canına tak dediği anlar, tak dedirten erkekler oluyor” mesajını paylaşarak, “İHRAÇ EDİLDİĞİM SIRADA ÇALIŞMAKTA OLDUĞUM AÜSBF/MÜLKİYE İNSAN HAKLARI MERKEZİNDE UĞRADIĞIM MOBBİNG -Psikolojik Taciz- HAKKINDA” başlığıyla şu açıklamayı yaptı:
“Şimdiki ben olsam mahkemede hesaplaşırdım”
“Çok güzel idare ediyoruz durumları, kurtarıyoruz günleri, birilerini kıra kıra. Aman bir kişi kırılmış, ona haksızlık yapılmış aman canım geç git unut takılmaları duya duya 4 yılım-aslında akademide toplamda 16 yılım- geçti ihraçtan beri. Kimsenin arkasından konuşmamaya çalıştım. Neyse yanlış olduğunu düşündüğüm önce o kişinin yüzüne söyledim veya kamusalda paylaştım ve cevaba açık bıraktım. Sonra olanı anlatmaya, tartışmaya çalıştım. Anlaşılmak ve en çok dinlenilmek istedim… Ama olmadı. 12 yılımı geçirdiğim ve raflarının tozu aldırtılacak derecede emek verdiğim SBF İnsan Hakları Merkezi ile kopmak çok zor oldu. Travmatik bir deneyim olduğu için hayatımda.
Atılmadan yıllar önce yardım istediğim ama üstü örtülen bir mobbing (psikolojik taciz) vakam vardı. Herkesin avukatı olmuş biri ile kimse arasını bozamazdı artık tabii ki. Daha önce de iyi insandı, çok iyi hukukçuydu Kerem Altıparmak, SBF’ye çok lazımdı, ben yanlış anlıyordum vs… Şimdi de bir şey değişmeyecek çünkü Türkiye için çok önemli kendisi. Ama ben değiştim, bunu bilsin istiyorum. Bana işyerinde yaptığının ne olduğunu, adını biliyorum ve açıkça söylüyorum. Şimdiki ben olsam mahkemede hesaplaşırdım kendisi ile, onu da açıkça söylüyorum.
Çoğunluk bir şekilde yoldayız, yola devam dedi. Aman şimdi benim aram o kişiyle bozulmasın deyip, sana çok üzüldüm deyip geçti. Üzülecek bana dair bir durum olduğunu düşünmediğim zamanlarda özellikle. Kendi imzacı arkadaşlarımdan hayatımda işitmediğim sözleri işittim. Nasıl böyle hırslar, yayın yapma ve ün kazanma isteği kapladı ortalığı, hele işini kaybetmemiş olanlarımızı anlayamadım, şoktan şoka girdim. Artık kimse ile akademik ortak çalışma yapamayacak hale geldim. Bütün insani ilişkilerimi baştan sona sorgulattı atılma sonrası süreç.
Ama toparlanıyorum ve devam ediyorum ve edeceğim. Kendi yolumda ve kendi doğrularımla… Bu da böyle yeni bir sayfa başlangıcı olsun. Arkadaş kalmak istemeyen de gidebilir bu sayfadan. Yorum ve sorulara artık cevap vermeyeceğim. Çok konuştum, çok sessizlik dinledim.”
Soykan, bu mesajına ek olarak, Twitter’dan şu iletileri de paylaştı:
“İhraç arkadaşlarımı düşünerek konuşmadım. Daha önce korkutulduğum ve toplu olarak olamaz ve fakülteyi rezil edemezsin dendiği için cesaret edemedim. Anlattığım ve yardım istediğim kişiler sus dediği için konuşacak cesareti bulamadım. Bu yeni bir vaka da değil. Doktoraya yurtdışı için gitme sebebim. İstifa etmekten vazgeçirenler, dr olup dönersen uğraşmaz demişti. Ama yanıldıkları şiddetin sadece özel olarak uğraşarak olmadığı. Yok saymanın, söz hakkı tanımamanın, etkinliklere katmamanın da mobbing olduğu.
Neden şimdi diyen ve bana sırtını dönen feminist ve profeminist erkek arkadaşlara: Çünkü DEĞERLİYİM. Benim sağlığım onun itibarından ve Mülkiye’nin rezil olmasından daha önemli. Ve bana artık yalancı muamelesi yapılmasından bıktım. Keşke biriniz naptı deseydi, dinleseydi. Bu arada bana ulaşan beraber başka kurumlarda çalışırken aynı şiddete maruz kalmış ve işinden sağlığından olmuş kadınlar var. Tek sana mı yapıyor, uyduruyorsun diyen meslektaşlarım utanır belki. İşyerinde kimyam uymadı onla diyemez. Hoca diye ezemez, aşağılayamaz topluluk içinde. Mülkiye’de nasıl 1 anlayıştı, anlayamadım. ‘Bizi’ dışarda rezil edemezsin, kimseye dedin mi? Biz kim? Orası bir işyeri ve kurallar var. Çalışma ilişkileri çalışanlara soruyorum!!! Dersine girdiğim kadınlar utanmıyor musun diye bağırıyordu bana. Bu nasıl bir manipülasyondur.”
Altıparmak’a davet
Soykan’ın açıklamalarından sonra ihraç bazı akademisyenler ve sosyal medya kullanıcıları, Altıparmak’tan açıklama beklediklerine yönelik mesajlar paylaştı. İhraç akademisyenlerden Tezcan Durna, “” dedi.
Soykan, bu mesaj üzerine, şu aktarımı paylaştı:
“Bunlar fakülte içi ya Tezcancım, dışarda konuşmama kızıyordu kimi arkadaşlar. Neden hasta olmaya başladım 2015’te. İlk büyük kavga sonrası başladı ayağımdaki hissizlik. Bana defol git yazmıştı bir konuda onu eleştirdiğim için. Ben fakülteye göğsümde bir yumru ile ve kalan zorunlu hizmet süremi hesaplayarak gidip geliyordum. Girip işimi yapıp, artık odada hiç konuşmayıp, mutsuz eve dönüyordum.YL öğrencilerimiz bile anlamışmış. Onlar destek mesajı attı. Odamı ve evimi zaten ilefliler ve hukuktan ihraçlar topladı. Beni hastaneye Funda, Uğur, İnci, Cenk araba ile götürüp getirdi. Ben ihraçtan beri kendi fakültemden insan hakları YL programından bizden kimse ile neredeyse görüşmedim. Bir tek Barış ile.”
Durna da “Gerçekten çok yazık. Üzücü. Ne diyeceğimi bilemedim” yorumunu yaptı.
Altıparmak’tan yanıt: Kurumlara başvuru yapmasını bekliyorum
Altıparmak da sosyal medya hesabından iddialar konusunda yaptığı açıklamada, şunları kaydetti:
“Değerli arkadaşlarım, öğrencilerim, meslektaşlarım;
Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde aynı kürsüde görev yaptığım Dr. Cavidan Soykan, isimlerimizi vererek, meslektaşlarım ve benim hakkımda çeşitli iddialarda bulunuyor. Beni tanıyan, tanımayan birçok kişi de bu konuda cevap beklediğini ifade etti. Sosyal medyanın yapısından kaynaklanan yargısız infaz mekanizması nedeniyle önce susmayı tercih ettim. Aşağıda ifade edeceğim gibi aslında ithamlar bütünüyle dayanaksız olduğu için aslında cevap verilebilecek çok bir şey de söz konusu değil. Bununla birlikte, konunun adil bir şekilde ele alınabilmesi için artık bu aşamada kısa bir açıklamayı zorunlu görüyorum.
Gerek Facebook’ta, gerekse Twitter’da yazdıklarından anlaşılabileceği üzere, kendisi de insan hakları hocası olan Cavidan Soykan, uzmanlığı hak savunuculuğu olmasına rağmen yıllardır sürdürdüğünü iddia ettiği olayları sendikaya sunmamış, idari birimlere iletmemiş, kadın hareketinde kendisine destek olacak hiçbir derneğe, oluşuma ulaşmamış, mahkemeye götürmemiş, hiçbir resmi ve gayrıresmi başvuru yapmamış. Bunu da Türkiye’de asistan haklarının, sendikal örgütlenmenin en güçlü olduğu fakültede ve Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Ana Bilim Dalı’nın olduğu kampüste yapmamış.
Dahası Cavidan Soykan, 16 yıla yayıldığını söylediği bu iddialarına tek bir delil göstermediği gibi aksini söyleyen herkesi yalancılıkla itham ediyor. Bilim dalındaki diğer araştırma görevlisi, merkezdeki diğer 4 kurul üyesi, insan hakları anabilim dalındaki 20’ye yakın hoca, hukuk bilimleri anabilim dalındaki çalışma arkadaşları ve dahası koca fakültede görev yapan onlarca araştırma görevlisinin bir tanesi bile bu iddiaları doğrulamıyor. Buna rağmen sayın Soykan diyor ki, ‘benden delil istemeyin, salt ben söylediğim için inanın.’
“Beni şikâyet etmesini talep ediyorum”
“Bu nedenle bu dayanaksız iddialara konu olan olayları, beni, şikâyetçiyi, ortamı bilmeyenlere sosyal medya ortamında cevap vermem mümkün değil. Sayın Soykan, aynı kurumda çalışırken fakülteye, aynı sendikaya üyeyken sendikaya ve diğer resmi ya da resmi olmayan hiçbir kuruma başvurmamış. Artık kendisiyle aynı kurumda çalışmıyoruz. Aynı kurumlara üye de değiliz. Ama ben İnsan Hakları Derneği ve Mülkiyeliler Birliği derneğinin üyesiyim. Türkiye İnsan Hakları Vakfı’nda da kurucular kurulu üyesiyim. Kendisini, hangisi olursa, üyesi bulunduğum Türkiye’nin bu en saygın kurumlarına beni şikâyet etmeye davet ediyorum. Şikâyetini yaptığı takdirde söz ve savunma hakkımı sonuna kadar kullanacağımdan kimsenin şüphesi olmasın. Böylece bu süreçte ismini itibarsızlaştırdığı tüm meslektaşlarımız, bu olaylara şahit olan herkes ve ilgili diğer kişiler de dinlenecektir.
Kurumlarım, bu süreci nasıl yürütmek isterse buna saygı göstereceğim. Gerekirse bu kurumlardaki görevlerimin bu süreçte askıya alınmasını da talep ediyorum. Ben bugüne kadar onurlu bir hayat sürdüm. Kimseye haksızlık yapmamayı ilke edindim, kendim için de bir ayrıcalık istemiyorum. Cavidan Soykan, iddialarının hem mağduru, hem savcısı, hem hâkimi, hem jürisi olmak istiyor. Oysa adalet ancak adil bir üçüncü tarafın varlığıyla tesis edilebilir. Tam da bu nedenle, iddialarının, bugüne kadar herkes için talep ettiğim şekilde, adil ve tarafsız bir muhakeme sonucunda üçüncü bir tarafça karara bağlanmasını istiyorum. Bu süreç sonlanıncaya kadar da sosyal medyada yapacağım tek açıklama bu olacaktır.”
Cenk Yiğiter: Kanıtlardan biri benim şahitliğim
Ankara Üniversitesi’nden ihraç edilen akademisyenlerden avukat Cenk Yiğiter de, sürecin tanığı olduğunu belirterek şu açıklamayı yaptı:
“Altıparmak’ın söz konusu kurumlardaki görevlerinin soruşturma süreci boyunca askıya alınması talebine katıldığımı bildiririm, kendisinden istifa beklerdim, sormaya gerek yok. Bunun dışında soruşturmanın selametini sağlamanın başka bir yolu bulunmamaktadır. Ben Kerem Hoca’dan bir özeleştiri bekliyordum ancak kendisi ‘madem öyle, neden daha önceden şikayetçi olmadı’, ‘madem sustun ilelebet sus’ deme yolunu seçmiş. Ayrıca ‘tek bir kanıt olmadan’ dedi. Kanıtlardan biri benim sendika temsilcisi olarak şahitliğimdir. Başka pek çok tanıklık da olacaktır. Bence buna gerek yok: Tanıdık, bildik reddiyeciliğe tevessül edeceğine, başka bir yol seçebilir: Özeleştiri bu meseleyi çözer, kimsenin bir özürden fazlasını istediği yok, uzatmaya da gerek yok. Beklenen bundan ibaret. Yok uzatalım deniyorsa bu herkes için yorucu bir süreç olur.”
“Tanımadıklarına ses çıkaranlar, sus pus oldu”
Cavidan Soykan, bu paylaşım üzerine yaptığı açıklamada, “Bana ulaşan kadınların, avukatların, öğrencilerimizin desteği yeter. İnsanın delirmediğini bilmesi iyi bir şey. Gerisi klasik eril Mülkiye/Siyasal ve genel erkek dayanışması. Tanımadığınız kadınların tacizine ses çıkaran ihraç arkadaşlarım fakültede sus pustunuz, şaşırtmadınız” dedi.
“Avukatlarım ilgilenecek”
Soykan, Altıparmak’ın açıklamalarından sonra da “Psikolojik taciz vakam ile ilgilimi açıklamama gelen destek mesajlarınız için teşekkür ederim. İnsanın yalnız olmadığını bilmesi çok iyileştirici. Bundan sonrası ile avukatlarım ilgilenecek. Sürece dair de sizleri mutlaka bilgilendireceğim. Tekrar teşekkürler” mesajını paylaştı.