CHP Genel Lideri ve Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu, toplumsal medya hesabından ‘Suriyeliler.Sığınmacılar’ başlıklı bir görüntü paylaştı. Kılıçdaroğlu videoda ‘Türkiye sığınmacı konusunda tampon ülke olamaz. Şayet tedbir alınmazsa bırakın Iraklı, Suriyeli sığınmacıları, kendi vatandaşlarımızı tutamayız’ dedi.
Daha evvel birçok bahis hakkında Twitter hesabından paylaşımda bulunan Kılıçdaroğlu, bugün sığınmacılarla ilgili bir paylaşım yaptı.
Kılıçdaroğlu, sığınmacı konusunun ırkçı bir yaklaşımla çözülmeyeceğini belirttiği açıklamasında, sıkıntının ırk değil kaynak sorunu olduğunu kaydetti.
Kılıçdaroğlu, paylaştığı görüntüde şunları söyledi:
“Sevgili halkım seçime çok az kaldı. Sığınmacılarla ilgili son kere karşınızdayım. Bu işi çözeceğiz demek için bu görüntüyü çekiyorum. Sığınmacı konusu asla lakin asla ırkçı bir yere taşınmayacak. Sorun esasen bir ırk sorunu değil. Bizim sığınmacı meselemiz temelde bir kaynak sorunu. Kimseyi korkutmak değil hedefim fakat açık konuşmam gerekiyor.
Bütün tahliller gösteriyor ki tedbir almazsak Fırat ve Dicle önümüzdeki 20 yıl içinde kuruma riski ile karşı karşıya kalacak. Bu durum yalnızca Türkiye’nin Güneydoğu bölgesinde tarımın ziyan görmesi, hidroelektrik santrallerimizin fonksiyonunu kaybetmesi ve önemli bir susuzluk yaşanması manasına gelmiyor. Hem Türkiye hem güney komşularımız Suriye ve Irak’ta yaşayan toplam 60 milyondan fazla insanı kıtlık ve susuzlukla karşı karşıya kalması demek.
‘Ülkemiz bu türlü bir yükü daha fazla kaldıramaz’
Önlem almazsak Suriye ve Irak’tan aç mültecilerin Türkiye’ye akın etmesi demek. Türkiye’nin suyu, gücü, altyapıları kendi beşerinin muhtaçlıklarını karşılık verebilecek durumda değil. Tüm bunların üzerine ülkemiz bu türlü bir yükü daha fazla kaldıramaz. İnanın mümkün değil bunu çözmek zorundayız.
Eğer Türkiye kendi altyapısını, suyunu kaybederse Avrupa şunu anlamak zorundadır ki bırakın bu sığınmacıları ve kaçakları barındırmayı Türkiye’nin vatandaşlarını dahi tutamayız. Avrupa Birliği, ‘Rüşveti verdim, kurtuldum’ başından çıkmak zorundadır. Açık söylemek gerekiyor ki Türkiye geniş Akdeniz havzası ve tüm Avrupa için apayrı bir vizyon çizmek zorundadır. Bakın Akdeniz havzası iklim krizini en şiddetli yaşayan bölge. Bu havza tüm dünyadan yüzde 20 daha fazla ısınıyor. Tıpkı ekosistemi paylaşan 500 milyon beşerden bahsediyoruz. Bu yüzden Akdeniz havzası ülkelerine liderlik etmek zorundayız.
Sığınmacı, kaçak meselesini da bu büyük problemin bir modülü olarak okumalıyız. Daima bir arada oturup bu sorunu çözeceğiz. Evvel Suriyelileri en geç 2 yıl içinde Türkiye, Avrupa Birliği ve Akdeniz bölgesi ülkeleri olarak vatanlarına kavuşturmak için birlikte çalışacağız. Suriye idaresiyle görüşeceğiz. Buradan gidenlerin can ve mal güvenliği için legal hükümetle protokol yapacağız. Ve Avrupa Birliği ile Birleşmiş Milletler bu protokole dahil olacak. Suriye’ye gidecek sığınmacıların meskenlerini okullarını, yollarını, kreşlerini, bu iş birliğinden çıkan fonlarla Türk müteahhitler yapacak. Hem ülkemiz hem Suriyeliler kazanacak.
“Türkiye kendi insanını durduramaz”
Ama bu fonların bir kısmıyla da Türkiye’nin iklim direncini artıracağız. Buna zorunluyuz, buna dahil olmaya mecburlar. Yoksa ne Irak ne Suriye kalacak. Herkes Avrupa’nın kapılarına dayanacak. Türkiye’nin iklim mültecilerine bir tampon olma ihtimali yok.
Türkiye kendi insanını durduramaz. Bu yüzden başlatacağımız bu dönüşümle Akdeniz havzası ülkelerine vizyonumuzla liderlik edeceğiz. Avrupa Birliği ile birlikte bu sorunu çözeceğiz. Hem iklim direncimiz artırılacak hem bölge tarımı ayağa kaldırılacak. Hem ticaret gelişecek hem de herkes kendi toprağında huzur içinde yaşayacak.
Dediğim üzere yoksa ne Suriye ne Irak ne de Avrupa Birliği kalır. Ben artık Avrupa Birliği’ne sesleniyorum. Akdeniz Havzası ülkelerine sesleniyorum. Ya birlikte çalışmayı, iş birliği yapmayı öğreneceğiz ya da daima birlikte yok olacağız.”
