Kamuoyunda “Kızıltepe JİTEM” davası olarak bilinen 1992-1996 yılları arasında 22 kişinin ölümünden sorumlu 4’ü asker 5’i korucu toplam 9 kişinin yargılandığı davanın karar duruşmasında dava zamanaşımından düşürüldü, örgüt yöneticiliği ve üyeliğiyle suçlanan tüm sanıkların beraatine karar verildi.
Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 1992-1996 yılları arasında Mardin Kızıltepe’de zorla kaybedilen ya da infaz edilen 22 kişinin akıbetinin sorulduğu dava zamanaşımından düştü. Mahkeme heyeti tüm sanıklar hakkında beraat kararı verdi.
5 yıldır devam eden davada emekli Albay Hasan Atilla Uğur, dönemin Diyarbakır İl Jandarma Komutanı Albay Eşref Hatipoğlu, Jandarma Komando Bölük Komutanı Ahmet Boncuk, Başçavuş Ünal Alkan, ve köy korucuları Abdurrahman Kurğa, Mehmet Emin Kurğa, Ramazan Çetin, Mehmet Salih Kılınçaslan ve İsmet Kandemir yargılanıyordu.
28 Mayıs’ta görülen duruşmada iddia makamı mütalaasında “silahlı örgüt kurmak veya yönetmek, silahlı örgüte üye olmak ve tasarlayarak öldürmek” suçlarından yargılanan sanıklar hakkında zamanaşımından dolayı davanın düşmesine ve beraatlarını karar verilmesini istemişti.
Duruşmaya kayıp yakınlarının avukatları Senem Doğanoğlu, Erdal Kuzu, Nuray Doğan, İnsan Hakları Derneği (İHD) Mardin Şube Başkanı avukat Fevzi Adsız, ve sanık avukatları ile başka bir dosyadan tutuklu sanık Mehmet Salih Kılınçaslan Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile duruşmada hazır bulundu. CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, Hafıza Merkezi’nden avukatlar Esra Kılıç ve Özlem Zıngıl ile Hafıza Merkezi kurucularından avukat Emel Atak Türk, İHD Genel merkez avukatlarından Nilay Nayman, AGOS, Cumhuriyet, Anadolu Ajansı (AA) muhabirleri de duruşmayı izledi. Öte yandan duruşma öncesi salon önünde sivil polislerin beklemesi dikkat çekti.
Duruşma kimlik tespiti ardından başladı. Bir önceki celse savcılık tarafından verilen mütalaaya ilişkin kayıp yakınlarının avukatı söz aldı.
İlk olarak söz alan kayıp yakınları avukatlarından Erdal Kuzu, mahkeme heyetinin bir saat gecikmeli davaya başlamasını eleştirdi. Savcılık mütalaasına ilişkin tevsidi tahkikat talepleri olduğunu söyleyen Erdal Kuzu, “Savcılık makamı beraat istemesini dava dosyasında bulunan tanık ve müşteki beyanlarına dayandırmış ancak tüm tanıklar ve müştekiler sanıkların suçlu olduğunu belirtiyor. Acaba iddia makamı başka bir dosyaya bakarak mı mütalaa hazırladı” diye sordu.
Kovuşturmanın genişletilmesi talepleri olduğunu kaydeden Kuzu taleplerini şöyle sıraladı:
“Özellikle Yusuf Çakar ve Yiğit ailesi cinayetlerinin birbiriyle bağlantılı olduğunu ve mahkeme heyetinin bu bağlantıya dair bir kovuşturma yapmadı. Olayda ismi geçen örgüt üyelerinin bağlantılarının ve iki cinayet arasındaki bağlantının incelenmesi gerekiyor. Bu kapsamda Bahri Yiğit ve Eyup Yiğit’in dinlenmesini, Birlik ailesinin Kızıltepe Cezaevi avlusundan o dönemde kaçırıldı ve konu kapsamında Kemal Birlik ve Hüsnü Acay’ın ifadelerinin alınmasını talep ediyoruz.
“JİTEM’in varlığı bir tek iddianameyi hazırlayan savcılık tarafından kabul edildi”
Bu cinayetlerin devlet içerisinde yapılanan JİTEM tarafından işlendiği ve JİTEM’in varlığı bir tek iddianameyi hazırlayan savcılık tarafından kabul edildi. Mahkeme heyetinin de bu yapılanmayı kabul etmesini ve bunların bu cinayeti işlediğine kanaat getirmesini talep ediyoruz. JİTEM yapılanmasına dair eski Cumhurbaşkanlığı Defterdarlığı’nda çalışan Kutlu Savaş’ın hazırladığı raporun dosyaya eklenmesini istiyoruz.
Yine Kızıltepe’de kazılan 3 kuyu da 4 cenazenin kimlik tespiti gerçekleştirilmiştir. 1995 yılında Mahmut Abak’ın cenazesinin bulunduğu kuyuya yakın yerde 2013 yılında yapılan kazıda Mehmet Emin Abak, Abdurrahman Olcay ve Abdurrahman Coşkun cenazelerinin Aysun (Tılzerin) köyünde bulunan kuyudan çıkarılmasına rağmen dava iki farklı mahkeme de görülüyor. Adıyaman’da görülen dava dosyası ile bu dosyada maktul konumunda olan Mehmet Emin Abak ve Mehmet Abak’ın dosyalarının birleştirilmesini istiyoruz. Kovuşturma aşamasında cinayetler arasındaki bağın ortaya çıkarılması için dava dosyası birleştirilmeyecek ise de Adıyaman’da görülen davanın beklenmesini istiyoruz.
“Kaymakamlar dinlensin”
Aysun (Tılzerin ) köyü ve diğer iki köyde 1993-1995 yılları arasında köy boşaltmaları olup, olmadığına dair dönemin ilçe kaymakamlığından yazı istenmiş ve dava dosyasında orada köy boşaltmaları olduğu belirtilmişti. Köyler boşaltılmış ve köye giriş-çıkışlar yasak ise o cenazelerin nasıl oraya konulduğuna dair dönemin kaymakamları Şükrü Görücü ve Hasan Karahan’ın dinlenmesini istiyoruz.
Yine Kızıltepe Cezaevi avlusunda kaçırılan Birlik ailesine dair dönemin Kızıltepe Cumhuriyet Savcısı Yahya Çadırlı’nın dinlenmesini, yine maktul Nurettin Yalçınkaya’nın yaşayıp, yaşamadığı bir buçuk yıl boyunca mahkemenin gündemini işgal etti. Yalçınkaya’nın cenazesi kuyudan çıkarılmış ve Adli Tıp Kurumu tarafından ona ait olduğu tespit edilmiştir. O dönemin savcısının da imzası vardır. Nurettin Yalçınkaya’nın mezarı İstanbul Beyoğlu Sütlüce mezarlığındadır, mahkeme heyeti hala yaşayıp, yaşamadığından emin değilse Fethi Kabir ile DNA testi yapılmasını talep ediyoruz.
Mahkeme heyeti tahkikat taleplerinin reddetti
Yine dava dosyası boyunca cinayetlere dair tanıklar ve müşteki beyanlarının alınmasını talep ettik. Ancak bizim bulunmadığımız talimatlı duruşmalarda bazılarının ifadesi alındı. Yeniden tanık ve müştekilerin mahkeme salonunda adil yargılama usulüne göre dinlenmesini talep ediyoruz.”
Yeniden söz alan iddia makamı, avukatların taleplerinin ret edilmesini istedi. Savcılık makamının direk ret talep etmesine tepki gösteren avukat Erdal Kuzu, “Dinlemediniz” dedi.
Mahkeme heyeti tahkikat taleplerinin reddederek, sözü yeniden kayıp yakınları avukatlarına verdi.
“Sanıklar bunları inkar etmeyerek, devlet adına gerçekleştirdiklerini söylediler”
İlk sözü alan avukat Erdal Kuzu, “Taleplerimiz gerçeğin bulunmasına ilişkin taleplerdir. Bu dava da işkence, köy boşaltmaları, cinayetler devlet adına JİTEM tarafından yapılmıştır. Bu cinayetler insanlığa karşı işlenmiştir. Mahkeme heyetinden cesaretli bir tutum bekliyoruz. Kuyuya atılmalar uzaydan gerçekleşmedi. Kürtlere yönelik, Kürt yurttaşlara yönelik, Kürt köylerine yönelik devlet adına JİTEM tarafından işkence ve cinayetler yaşatılmıştır. Burada sanık olarak ifade verenlerde bunları inkar etmeyerek, devlet adına gerçekleştirdiklerini söylediler. Bir insan ve Kürt avukat olarak heyetinizden beklentim var. Bu davada olanlar savaş suçlarının kanıtıdır. Sanıklar insanlığın ve toplumun vicdanında cezalandırılmıştır ancak biz buradan da adaletli bir karar çıkmasını bekliyoruz. Vicdan sizin. Devlet refleksi göstermenizi istemiyoruz. Devlet adına hareket edenleri, korumaya geçmenizi istemiyoruz, adalet yönünden karar vermenizi bekliyoruz” dedi.
“İnsanlığa karşı suçlar kapsamında”
Söz alan avukat Senem Doğanoğlu da davanın zamanaşımına girmediğini yasal terimlerle ifade ederek, “Cenazesi hala bulunmayan Yusuf Tunç hakkında burada ne karar verilirse verilsin mahkemenin tefrik kararı vermesi gerekir. Burada işlenen suçlar insanlığa karşı işlenmiş suçlardır ve insanlığa karşı suçlarda zamanaşımı olmadığı hem uluslararası sözleşmelerde hem de AİHM içtihatlarında vardır. Eğer tevsidi tahkikat taleplerimiz ret ediliyorsa maktul Yusuf Tunç hakkında dosyanın tefrik edilmesini istiyoruz” diye konuştu.
“Savcılık ve heyetiniz sorumlu olacaktır”
Avukat Nuray Özdoğan da mahkeme de devlet adına işlendiği söylenen suçlara ilişkin bir adalet bekleyişleri olduklarını vurgulayarak, “Eğer devlet adına suç işleyenler devletin organları tarafından hala güvence altında değilse adaletli bir karar bekliyoruz. Bu dava dosyasında bugüne kadar deliller karartıldı ve adaletli karar verilmemesi halinde bunda hem savcılık hem de heyetiniz sorumlu olacaktır” ifadelerinde bulundu.
Sanık avukatından, “cemaat” savunması
Sanık Abdurrahman Kurga ve İsmet Kandemir’in avukatları Hasan Ayrancı, iddia makamının zamanaşımından düşme talebini kabul etmediklerini direk beraat istediklerini vurguladı.
Ayrancı davanın “Gülen Cemaati” savcıları tarafından hazırlanan iddianamelerden oluştuğunu ve sanıklar hakkında somut delil olmadığını ileri sürdü. Ayrancı ayrıca Kızıltepe JİTEM davasına dair haber sitelerinde çıkan haberleri mahkeme heyetine sunarak, ithamlarda bulundu.
Son olarak söz alan sanık Mehmet Salih Kılınçaslan da beraatını talep etti.
Zamanaşımı ve beraat
İddia makamı bir önceki celsede verdiği mütalaayı tekrar etti. Mahkemeye kısa bir aradan sonra davanın zaman aşımından düştüğünü ve tüm sanıklar hakkında beraat kararı verdiğini açıkladı
“Sanıklar Abdurrahman Kurga, İsmet Kandemir, Ahmet Boncuk, Mehmet Salih Kılınçaslan, Ramazan Çetin, maktuller İzzettin Yiğit, Yusuf Çakar, Abdurrahman Öztürk, Mehmet Ali Yiğit, Abdulbaki Yiğit, Abdulvahap Yiğit, Mehmet Nuri Yiğit ve Tacettin Yiğit’i ‘tasarlayarak adam öldürme’ suçundan zamanaşımı gösterilerek, davanın düşmesine, Abdurrahman Kurga, Mehmet Emin Kurga, Ünal Alkan, İsmet Kandemir, Mehmet Salih Kılınçaslan ve Ramazan Çetin ‘Silahlı terör örgütüne üyelik’ suçundan beraat, sanık Ahmet Boncuk, Eşref Hatipoğlu ve Hasan Atilla Uğur, “örgüt kurma ve yönetme” beraat, sanık Eşref Hatipoğlu maktuller Memduh Demir ve Şehmus Kaban’ı ‘tasarlayarak öldürme’ suçundan beraat, Abdurrahman Kurga, Mehmet Emin Kurga, Ahmet Boncuk, Ünal Alkan, İsmet Kandemir, Mehmet Salih Kılınçaslan, Hasan Atilla Uğur maktüller Necat Yalçınkaya, Mehmet Emin abak, Mahmut abak, Yusuf Tunç, Süleyman Ünal, Zübeyir Birlik, Abdulbaki Birlik, Kemal Birlik, Zeki Alabalık,Hıdır Öztürk’e yönelik ‘tasarlayarak adam öldürmeden’ beraat, yine sanıklar Abdurrahman Kurga, Mehmet Emin Kurga, Ahmet Boncuk, Ünal Alkan, İsmet Kandemir, Mehmet Salih Kılınçaslan, Ramazan Çetin, Hasan Atilla Uğur’un ayrıca Nurattin Yalçınkaya ve Abdulvahap Ateş’i ‘tasarlayarak öldürmekten’ beraat edilmesi kamu adına karar olunur.”
Davaya dair
Mardin’in Kızıltepe ilçesinde 1992-1996 yılları arasında 22 kişinin hukuk dışı infaz edilmesi ve zorla kaybedilmesi ile ilgili 4’ü asker, 5’i köy korucusu 9 sanık hakkında Mardin Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 20 Temmuz 2014 tarihinde iddianame düzenlendi. İddianamedeki 9 şüphelinin başında yer alan o Hasan Atilla Uğur hakkında “silahlı örgüt kurma ve yönetme, kasten öldürme, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma, işkence” suçlaması yapıldı. Diğer şüpheliler Ahmet Boncuk, Ünal Alkan, Abdurrahman Kurğa, Ramazan Çetin, Mehmet Emin Kurğa, İsmet Kandemir, Eşref Hatipoğlu ve Mehmet Salih Kılınçaslan’a ise ayrı ayrı “Silahlı örgüte üye olma, kasten öldürme, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma, işkence” suçlamaları yöneltildi.
Yargıtay 5. Ceza Dairesi henüz ilk duruşma bile başlamadan davanın “güvenlik gerekçesiyle” Mardin’den Ankara’ya nakledilmesine karar verdi. Nakil talebi davanın görülmesi gereken Mardin 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nden geldi. Duruşmaların mağdur yakınları ve delillerden kilometrelerce uzakta, Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülmesine karar verildi.
Dava süresince toplam 17 duruşma görüldü. Sanıklar tutuksuz yargılandı ve haklarında duruşmalara katılmaktan vareste tutulma kararı verildi. (MA)