6-8 Ekim 2014’te yaşanan protestolar nedeniyle Halkların Demokratik Partisi (HDP) yöneticilerinin de ortalarında bulunduğu 108 isim hakkında açılan Kobani Davası’nın 5’inci duruşmasının 3’üncü oturumu Sincan Cezaevi Kampüsü’nde başladı.
HDP RTÜK üyesi Ali Ürküt’ün avukatı Mesut Beştaş argümanlarla ilgili kanıtların mesnetsiz olduğunu savunarak, “Hiçlikten bir şey çıkarmak için müvekkilin tabirini ikinci kere aldılar. Yeniden hiçlikten bir şey çıkarmak için 2012 tarihinde yaptığı basın açıklaması evraka konuldu. Nasıl oluyor da 2014’te yaşanan olaylara kanıt olarak sunulur? Kanıtlarla argüman ortasında bir temas yok” dedi.
Ankara 22’nci Ağır Ceza Mahkemesi tarafından görülen duruşmaya HDP Milletvekilleri Kemal Peköz, Serpil Kemalbay, Ömer Faruk Gergerlioğlu, Mehmet Rüştü Tiryaki, Murat Çepni‘nin yanı sıra çok sayıda avukat ve izleyici katıldı. Sincan Cezaevi’nde tutulan siyasetçiler duruşma salonunda hazır bulunurken, farklı cezaevlerinde tutulan siyasetçiler, Ses ve İmaj Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla bağlandı. Tutuksuz yargılanan öteki siyasetçiler ise bulundukları kentlerde SEGBİS aracılığıyla duruşmaya katıldı.
“7-8 Ekim olaylarının tweetle başlatıldığı argüman ediliyor”
Mezopotamya Ajansı’nın haberine nazaran kimlik tespitiyle başlayan oturumda HDP RTÜK üyesi Ali Ürküt’ün avukatı Mesut Beştaş kelam aldı. Belgede hukuken hiçbir argümanın ileri sürülmesinin mümkün olmadığını tabir eden Beştaş, “Ama bir bilgi bulunmuş. Bu da HDP MYK ismine yayınlanmış bir tweet bulunmuş. Yani 3 bin 500 sayfa iddianame ve yüzlerce klasörün ardında duran bu birkaç satırlık tweet. 7-8 Ekim olaylarının bu tweetle başlatıldığı tez ediliyor. Bunun ardına da iktidar etraflarını ve iktidarın basın yayın organları içinde siyasi parti hakkında algı oluşturulmaya başlandığı 2014 yılından bu yana zati biliniyor” dedi.
“2012 tarihinde yapılan basın açıklaması nasıl olur da 2014’te yaşanan olaylara kanıt olarak sunulur?”
Beştaş, “Hiçlikten bir şey çıkarmak için müvekkilin sözünü ikinci kere aldılar. Tekrar hiçlikten bir şey çıkarmak için 2012 tarihinde yaptığı basın açıklaması belgeye konuldu. Nasıl oluyor da 2014’te yaşanan olaylara kanıt olarak sunulur? Bunun kanıt olarak sayılması için olayla bir kontağının kurulması gerekiyor. Bu evraktaki kanıtların azami çoğunluğu 6-8 Ekim olayları fiilinden evvelki datalardır. 6-8 Ekim’de olayların meydana geleceğine dair bu bilgilerde tek bir kuşku kelam konusu değildir. Kanıtlarla tez ortasında bir ilişki yok” tabirlerini kullandı.
“Bu kararı AİHM’in kendisi bile değiştiremez”
AİHM Büyük Daire kararını da hatırlatan Beştaş, kararın değişemez olduğuna dikkat çekti. Beştaş, “Meclis oy birliğiyle ‘biz AİHM kararına uymak zorunda değiliz’ diye maddeyi değiştirsin lakin tekrar de AİHM kararını değiştiremez ve uymak zorundadır. Bu kararı AİHM’in kendisi bile değiştiremez. Sizin kararınız AİHM Büyük Daire kararı karşısında büsbütün hiçlik kapsamında kalır. Fakat buna karşın AİHM kelam konusu tweet için ‘demokratik bir açıklamadır’ dedi. Artık ben size bu hiçlik içinde neyin savunmasını yapayım. Ben kuzunun avukatlığını yapıyorum kurda karşı. Kurt karar vermiş ve suyu üst hakikat akıtıyor. Bu belgede su üste yanlışsız akıtılmaya çalışılıyor” halinde konuştu. Beştaş, müvekkilinin tahliyesini talep etti.
“Hayatlarını kaybeden insanların acıları istismar edildi”
Duruşmada savunma yapan HDP eski Sözcüsü Günay Kubilay, evrakta kendilerine isnat edilen azmettirme suçlamasına dair şunları söyledi: “Öldürme hadiseleriyle bizim tweet ortasında nasıl bir illiyet bağının kurulduğuna dair değerlendirmeyi siz hukukçulara bırakacağım. Lakin devletin ilgili organlarının elindeki bilgileri, hayatlarını kaybeden insanların acılarını istismar ederek 6 yıl durmaksızın HDP’ye karşı kullanılmıştır.”
“İfade özgürlüğü kapsamındaki toplumsal medya davetiyle nasıl azmettirmiş olabiliriz?”
Dijital evrakları incelediğini belirten Kubilay, olaylarda hayatını yitirenlerle ilgili yürütülen soruşturmaları hatırlattı. Kubilay, şahitlerin savcılık etabındaki tabirlerine işaret ederek, birden fazla tabirde yer alan “Av tüfekli, tekbir getiren kümelerin saldırısına uğradı, onlar öldürdü, asker tarafından ateş açıldı, IŞİD’liler tarafından öldürüldüğünü düşünüyorum” üzere telaffuzlara dikkati çekti. Kubilay, “Bu kümeleri, meçhul şahısları ya da jandarmayı şiddet içermeyen, siyasi tabir özgürlüğü kapsamındaki toplumsal medya davetiyle nasıl azmettirmiş olabileceğimizi dikkatinize sunuyorum. Bu bilgiler, 16 vefat ve 1 yaralıya dair yapılan soruşturma sırasında verilen ifadelerdir” dedi.
“Avukatlarıma verilmeyen dokümanların yandaş medyalara nasıl verildiğinden kelam edilmeli”
Tutukluluk devam münasebetlerine dair de konuşan Kubilay, “Bu davada ismi geçen müştekileri ve şahitlerin hiçbirini tanımıyorum. Tutukluluğa devam kararı yapılan bu bireylere baskı yapacağım tarafındaki argüman hukuksuz ve temelsizdir. Unutmamak gerekir ki bu dava siyasi bir davadır. Şayet siyasi bir baskıdan kelam edilecekse yüzümüzü gerçeklere dönmemiz gerekiyor. Konutlarımıza polis baskını yapıldığı andan itibaren iftiralarla dolu kara propagandalardan, dezenformasyonlardan kelam edilmelidir. Şayet siyasi baskılardan kelam edilecekse, kelamda zımnilik kararı var denilerek avukatlarıma verilmeyen dokümanların yandaş medyalara nasıl verildiğinden kelam edilmeli. Şayet siyasi baskılardan bahsedilecekse, HDP’nin binalarının yakılmasından, tehditlerden, kayyımlardan kelam edilmelidir. Bunun aksi gerçeğin üstünü örtmekten öbür bir manaya gelmez” halinde konuştu.
“Siyasi kararla tutuklu bulunuyorum”
Hakkındaki argümanlara dair evrakta tweet daveti dışında bir kanıtın gösterilmediğini söz eden Kubilay, “Siyasi kararla tutuklu bulunuyorum. Davetimizin Kobani olaylarına neden olduğu münasebeti de somut kanıtlara dayanmadığı belgede mevcuttur. Bu nedenle cebir ve şiddet içermeyen yalnızca IŞİD ataklar ve AKP’nin Kobani’ye ambargosunu protesto etmek için yapılan bir davettir. Davetimizin tabir özgürlüğü kapsamında olduğu ayrıyeten AİHM Büyük Daire kararında tescillenmiştir” dedi. Kubilay, 37 insanın nasıl öldürüldüğünün açığa çıkarılmasını talep etti.
“Bize şiddet uygulayan işçinin gözetimindeyiz”
Kubilay’ın savunmasının akabinde kelam alan DBP eski Eş Genel Lideri Sebahat Tuncel, “6 aydır buradayım, savunma için buradayım lakin Sibel Akdeniz ile birlikte L3 cezaevinde bulunuyoruz ve bizi arkadaşlarımızın yanına götürmediler. Sizin mahkemeniz bizim L 3’te kalmamızı istediğiniz için önemli sıkıntılarla karşılaştık. Orası bir erkek cezaevi. Bize şiddet uygulayan çalışanın nezaretinde bilgisayarları kullanıyoruz. Sibel Akdeniz ve beni buraya dava için getirdiniz. Bu nedenle cezaevindeki şartların düzeltilmesinden de siz sorumlusunuz. Belge kapsamındaki evrakları tam olarak inceleyemedim ancak siz artık benden savunma istiyorsunuz. Geldiğim yerde azaba maruz kalmak zorunda mıyım? Savunmamı hazırlayamıyorum, bunun şartlarını ben mi hazırlayacağım? Gerekli şartları hazırlamak sizin vazifeniz değil mi” diye sordu.
Mahkeme lideri, “Gerekli süreçleri yaptık. Bulunduğunuz cezaevinde bu türlü bir şey varsa, bunun sorumlusu ben değilim” diye cevap verdi.
“Tecrit koşullarındayız”
Tuncel, sorumluluğun mahkemede olduğunu tekrarlayarak, “Haydi diyelim cezaevi sizin sorumluluğunuzda değil burada neden başka nezarethanelerde kalıyoruz. Siz benden savunma istiyorsunuz, ben de size diyorum ki bu şartlar sağlanmadıkça savunma yapmayacağım. Bu türlü bir tartışmayı sizinle yapmak zorunda mıyım? Ben neden rehineyim bunu anlatmak istiyorum. Bunun şartlarını yaratmak zorundasınız. Biz tecrit şartlarında tutuluyoruz. Sibel arkadaşımla benim dışında siyasi yok ve tecrit koşullarındayız” dedi.
Mahkeme lideri, “Savunma hakkının yerine getirilmesi için gerekli yazıları yazdık, tekrar de talebiniz varsa, yazılı olarak talepte bulunun” dedi. Tuncel ise “Yazılı değil ben burada kelamlı olarak size söylüyorum, talepte bulunuyorum” cevabını verdi.
Mahkeme lideri, “Bizim cezaevlerine bir şey deme hakkımız yok” diye belirtti. Tuncel, “Yazı yazın, bizim öbür bir koğuşa alınmamızı sağlayın. Bayan kapalı cezaevine geçmemiz için bir yazı yazmanız çok mu sıkıntı? Bakanlığa ya da cezaevine yazı yazmanız bu işi çözecek” dedi.
Duruşmaya, yarına kadar orta verildi.
