Nuh Tufanı’nın ardından Hz. Nuh ve beraberindekileri taşıyan geminin yeryüzüne oturduğu yer olarak kutsal kitaplarda da dile getirilen Cudi Dağı’nın tepesindeki Sefine bölgesi, Kudüs’ten sonra yeryüzünde üç semavi din için kutsal kabul edilen ikinci yer. Şırnak Üniversitesi Genel Sekreteri ve İlahiyat Fakültesi Temel İslam Bilimleri Bölümü Tasavvuf Anabilim Dalı öğretim üyesi Doç. Dr. İbrahim Baz, “Dünyada en azından şu anda bilinen veya literatüre geçmiş olan şekliyle Cudi Dağı’ndaki Sefine dediğimiz mekan, hem Yahudiler hem Hristiyanlar hem de Müslümanlar tarafından kutsal olarak kabul edilen bir mekandır” dedi.
Rivayete göre, Hz. Nuh’un gemisinin ilk karaya oturduğu ve ‘Sefine’ adı verilen yer, Şırnak’taki Cudi Dağı olarak biliniyor. Bu nedenle 2 bin 114 rakımlı Cudi Dağı’ndaki Sefine bölgesi Müslümanlar, Yahudiler ve Hristiyanlar için Kudüs’ten sonra en kutsal yer olarak biliniyor. Nuh’un gemisinin ilk karaya oturduğu ve Hz. Nuh’un mabedi olan Sefine’nin yakın zamanda ziyarete açılması bekleniyor. Yüzyıllarca halk tarafından her yıl temmuz ayının ilk haftasında ziyaret edilen Cudi Dağı tepesindeki Hz. Nuh mabedine girişler, 12 Eylül 1980 askeri darbesinden sonra yasaklanmıştı. PKK’lı teröristlerle çıkan çatışmalar nedeniyle Cudi Dağı’na güvenlik gerekçesiyle vatandaşlar 1984 yılından bu yana çıkamıyor. 2013 yılında çözüm sürecinde yaklaşık 1 yıl boyunca vatandaşların ziyaretine açılan Sefine bölgesi, çözüm sürecinin bozulması ve terör örgütü PKK’nın bölgede yaptığı saldırılar nedeniyle 2014 yılında tekrar ziyarete kapatılmıştı. Adı sık sık çatışmalarla anılan Cudi Dağı’nda güvenlik güçleri başarılı operasyonlar düzenledi. Cudi Dağı’nın zirvesinde 25 Haziran gecesi Sefine’de kurulan üs bölgesinde görev yapan Mehmetçik, ışıklar yakarak Şırnak’ı selamladı.
İÇİŞLERİ BAKANI SOYLU, SEFİNE BÖLGESİNDE NAMAZ KILDI
Sefine bölgesine askeri üs bölgesi kurulmasından sonra ‘Yıldırım-1 Cudi’ operasyonunun başladığı 14 Temmuz 2020’de İçişleri Bakan Yardımcısı Mehmet Ersoy gitti. Ardından 31 Temmuz 2020 tarihinde İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, bölgede bulunan askeri birlikleri Kurban Bayramı’nda ziyaret etti ve Hz. Nuh’un camisi kabul edilen mabette bayram namazı kıldı.
Yıllardır bölgede Hz. Nuh, Cudi Dağı ve Sefine bölgesi ile ilgili araştırmalar yapan Şırnak Üniversitesi Genel Sekreteri Doç. Dr. İbrahim Baz, Sümer, Babil, Çin kaynaklarında, hatta Güney Amerika kaynaklarında, dini kaynaklar ve efsanelerde Nuh Tufanı ile ilgili bilgilerin olduğunu söyledi. Doç. Dr. İbrahim Baz, “Nuh dönemine geldiğimiz zaman Nuh peygambere inanmayan, onun davetini kabul etmeyen insanların ilahi adalet ve sünnetullah gereği cezalandırılmaları söz konusu. Bu çerçevede o kavmin kendilerine ibret olması ve cezalandırılma şekillerine baktığımız zaman bir sel ile cezalandırıldıklarını ve başkalarına ibret olması için bunun gerçekleştiğini görüyoruz. Bütün kaynaklara baktığımız zaman gerek dini kaynaklar, gerekse efsaneler, tufan ile ilgili mutlaka hepsinde bir bilgi var. Sümer, Babil, Çin kaynaklarında hatta Güney Amerika kaynaklarında bile. Bu çerçevede özellikle İslam kaynaklarının tamamında tufanın gerçekleştiği mekanın son durağının Hz. Nuh’un gemisinin gelip de ‘Vestevet alel Cudiyyi’ diye Kuran-ı Kerim’de geçen Cudi Dağı üzerine Nuh gemisinin oturduğu ifade edilmektedir” dedi.
‘KUR’AN’DA CUDİ, TEVRAT’TA ARARAT DAĞI GEÇİYOR’
Kur’an-ı Kerim’de Nuh’un gemisinin oturduğu yerin Cudi Dağı, Tevrat’ta ise Ararat (Ağrı) Dağı olarak geçtiğini anlatan Baz, “Tevrat’ta geçen Ararat Dağları ile Kuran’da geçen Cudi Dağları birbirinden ayrı şeyler değil. Aynı hakikatin, aynı dağların bir başka şekilde ifade edilmesidir. Bu tufan olayından sonra Cudi Dağı etrafına insanın bir nevi yeryüzüne ikinci kez ayak bastığı, insanların eksen mekanlarından, eksen şehirlerinden bir tanesinin Cudi Dağı etrafında kurulmaya başladığını görüyoruz” dedi.
‘BURAYI ÖNCELİKLE YAHUDİLER MESKEN OLARAK KULLANMIŞLAR’
Dinlerin kronolojik sıralamasına bakıldığında bölgeye ilk olarak Yahudilerin, daha sonra Hristiyanların son olarak da Müslümanların yerleştiğini ifade eden Doç. Dr. Baz, şunları söyledi:
“Burayı öncelikle Yahudiler mesken olarak kullanmışlar. Nuh’un gemisinin durduğu kabul edilen Sefine mekanında milattan önceki dönemde Yahudilere ait bir mabet de bulunmaktadır. İkinci olarak Hristiyanlık döneminden sonra bu bölgede özellikle milattan sonra 3’üncü yüzyıldan sonra Doğu Süryanilerinin Turabdin bölgesine ve çevresine gelmesinden sonra artan Hristiyan nüfusuyla beraber Cudi Dağı’ndaki ve etrafındaki mekanların büyük bir çoğunluğunun Hristiyanlar tarafından kullanılmaya başladığını görmekteyiz. Yahudi mabedi zaman içerisinde Hristiyanlar tarafından da kullanılmaya başlanmıştır. Yine kronolojik olarak gittiğimiz zaman 639 yılında Cudi Dağı ve çevresindeki Cizre, Müslüman orduları tarafından fethediliyor. 766 tarihinde Cudi Dağı’ndaki Hristiyan mabedi yıldırım düşmesi sonucu yıkılıyor. Ve artık o tarihten sonra bu bölgenin yönetimi Müslümanlarda olduğu için Müslümanlar burayı inşa ederek bir camiye dönüştürüyor. O tarihten sonra da Müslümanlar tarafından kullanılıyor. Ancak şöyle ilginç bir husus var ki burayı Yahudiler ve Hristiyanlar kullandıktan sonra, Müslümanlar, kendilerinin dışındaki insanları dışlamamışlar. Yani Müslümanlar bu mabedi kullanırken mabet ve çevresi yine Hristiyanlar ve bölgede yaşayan Yahudiler tarafından kutsal olarak kabul edilmiş. Neden; çünkü Hz. Nuh gibi bir ortak değer var. Herkesin ortak olarak kabul etmiş olduğu bir peygamber ve ortak olarak kabul etmiş olduğu bir tufan geçmişinden bahsediyoruz. 3 din tarafından ortak kabul edilen, tarihi ve coğrafi olarak baktığımız zaman kutsal mekanların dünya üzerindeki konumlarını dikkate aldığımız zaman bizim en çok dikkatimizi çeken Kudüs’tür. Müslümanlar, Hristiyanlar ve Yahudiler açısından bir eksen mekandır, eksen coğrafyadır, eksen şehirdir. Dünyada en azından şu anda bilinen veya literatüre geçmiş olan şekliyle Cudi Dağı’ndaki Sefine dediğimiz mekan da yine hem Yahudiler hem Hristiyanlar hem de Müslümanlar tarafından ortak kabul edilen hepsinin mabedinin ibadet yerlerinin bulunduğu, hepsinin kutsal olarak kabul etmiş olduğu bir mekandır. Cudi Dağı’nın tepesindeki Sefine ikinci bir kutsal mekan olarak dikkatimizi çekiyor.”
SEFİNE’DE 1700 YILLIK FESTİVAL
M.S. 3’üncü yüzyıldan itibaren Sefine bölgesinin kutsal kabul edilmesinden sonra bölgede bir nevi tufandan kurtuluşun, Allah’a şükrünü ifade etmek adına bu bölgede yaşayan hem Yahudilerin hem Hristiyanların hem de Müslümanların ortak bir festival yaptıklarını belirten Doç. Dr. Baz, “Milattan sonra 3’üncü yüzyıldan itibaren burada yapılan festival dünyanın en eski festivallerinden bir tanesidir. Bu yaklaşık 1700 yıllık bir festivaldir. Özünde de şu vardır; din ayrımı olmaksızın, etnik ayrım olmaksızın tufandan kurtuluşun, Allah’a şükürlerini ifade etmek için bir araya gelen insanların buluştuğu bir festival. Temmuz aynın içerisinde 3 hafta kutlanılan bir festivaldir” diye konuştu.
Haberin Tamamı İçin: