Barajlarda son 10 yılın en kötü ekim ayı doluluk tablosunun yaşandığına dikkat çeken uzmanlar, gidişatın doğal kaynaklı afete dönüşme riski taşıdığı uyarısında bulundular. Su Politikaları Derneği Başkanı Yıldız, “Kovid-19 tedbirleri gibi, gerekirse genelgeler yayınlayarak, araba ve halı yıkama gibi hoyratlıklara son verilmeli” dedi.
Son 50 yılın en sıcak ekim ayını geride bırakırken, ekim ayı Türkiye ortalama sıcaklık değeri 15.2’den 18.4 seviyesine çıktı. Sıcaklık artışı da en çok Marmara Bölgesi’ndeki yağışları etkiledi. İstanbul’daki barajların su seviyesi yüzde 28’e kadar düştü.
Milliyet’ten Mert İnan’ın haberine göre, barajlarda son 10 yılın en kötü ekim ayı doluluk tablosunun yaşandığına dikkat çeken uzmanlar, gidişatın doğal kaynaklı afete dönüşme riski taşıdığı uyarısında bulundular.
En fazla azalma Marmara’da
Ekim ayında ortalama sıcaklıklar sadece Lüleburgaz, Bilecik, Iğdır, Batman, Birecik çevrelerinde mevsim normalleri civarında gerçekleşirken, diğer bölgelerde ortalama 3-4 derece yüksek seyretti. Öte yandan Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nün yayımladığı son veriler de tarımsal kuraklık riskinin kapıyı çalmak üzere olduğunu ortaya koydu.
1 Ekim 2019-30 Eylül 2020 dönemini kapsayan tarım yılı yağış raporuna göre, son 1 yılda tarımsal yağışlarda geçen yıla göre yüzde 18 azalma oldu. Raporda “Akdeniz ve Güneydoğu Anadolu haricinde diğer bölgelerimizde normalin altında yağış kaydedildi, en fazla azalma ise yüzde 16 azalma ile Marmara Bölgesi’nde gerçekleşti” denildi.
‘İklimimiz yarı kurak oldu’
İTÜ Meteoroloji Mühendisliği Bölümü’nden Prof. Dr. Orhan Şen, “Türkiye, Akdeniz ikliminden yarı kurak iklime geçiş yaptı. Yarı kurak iklimde bahar ayları kısalır, bir aylık periyoda düşer. Yazları kavuran sıcakların olduğu, kışların ılık ve kurak geçtiği dönemlere şahit olmaya devam edeceğiz. Kış dönemi de daha ılık ve kurak geçeceğinden İstanbul özelinde önümüzdeki bahar aylarında su sıkıntısı gündeme gelir. 2020 sonuna kadar kuraklık devam ederse, 2021’de tarımsal ürün ve su kaynakları konusunda deprem yaşama riskimiz var” diye konuştu.
Şen, “Anadolu’da da kuraklık yaşanıyor. Hızlı nüfus artışı, sera gazı salınımı, betonlaşma, karbondioksit gazındaki artış atmosferin ısı dengesini olumsuz etkiledi. İstanbul’da 15 derece olması gereken ekim ortalaması 19 dereceye ulaştı. Gökdelenler, asfalt yollar ve yeşil bu tablonun diğer nedeni. Türkiye’nin 1985 – 2035 yılları arasında 2 derece sıcaklık artışı söz konusu. Atmosfere salınan sera gazı emisyonlarının yüzde 25’i ABD kaynaklı. ABD Başkanı Biden, küresel iklim krizine karşı Paris Antlaşması’nın uygulanmasından yana tavır alacağını deklare etti” dedi.
‘İstanbul sünger gibi ve gidişat iyi değil’
Devlet Su İşleri (DSİ) Eski Daire Başkan Yardımcısı ve Su Politikaları Derneği Başkanı Dursun Yıldız da şunları söyledi:
“Kuraklık tablosu endişe verici. Melen Barajı ivedilikle tamamlanıp, hizmete girmeliydi. Belli ki projenin 5 yıldan önce bitmesi çok güç. Kuraklık devam ederse, önümüzdeki yaz su seviyeleri dibe vuracak. Melen Bölgesi de kuraklıktan nasibini alıyor. Kovid-19 tedbirleri gibi, gerekirse genelgeler yayınlayarak, araba ve halı yıkama gibi hoyratlıklara son verilmeli. Bulaşık, çamaşır yıkarken suyu çok dikkatli tüketmeliyiz. Şebekelerdeki su kaybı hızla yüzde 10’a düşürülmeli. Kente su temin eden barajların toplam kapasitesi 750 milyon metreküp. Sonuç itibarıyla en az 350 milyon metreküp su açığı Melen ve Yeşilçay’dan gideriliyor. Ancak kuraklık devam ederse, Melen de çare olmaz. Sonrasında Sakarya Nehri gündeme gelecek. Bu şekilde sıfırı tüketeceğiz. İstanbul’un su yönetimi kuraklık ve deprem riskine göre ele alınmalı. Megakentte her 5 yıllık periyotta fazladan 150 milyon metreküp su gerekiyor. İstanbul sünger gibi ve gidişat iyi değil.”