Herhangi bir Batı Avrupa ülkesine 1 yıl yetecek gündemi 24 saatte tüketecek enerjiye sahip ülkemizde olan biteni sorgulamadan yeni bir vaka ile karşılaşıyoruz.
Geçtiğimiz haftalarda üzerimize adeta gündem bombası atıldı. HDP’nin kapatılması, döviz krizi, AKP kongreleri ardından yükselen korona vakaları ve tekrar evlere kapanmalar, AKPli danışman Kürşat Ayvatoğlu’nun kokain skandalı ve yazmayı unuttuklarım…
Geçen hafta magazinel yönü nedeniyle en çok Kürşat Ayvatoğlu konuşuldu. İslamcı temeller üzerine kurulmuş, muhafazakâr ve milliyetçi kadrolar üstünde yükselen AKP’de bir genel merkez görevlisinin kokain kullanması herkesi şaşırttı.
Kimini Ayvatoğlu gibilerinin zenginleşmesi şaşırttı, kimini AKP gibi topluma ‘’İslam ahlakını dayatan’’ bir partide bunların yaşanması…
Bu gelişmeler olurken İsmailağa Cemaatinde de ders veren Talha Hakan Alp, ‘’İslam dininden çıktığını’’ ilan etti.
Binlerce öğrencisi olan bir Kelam hocası, İslam dininde akaidi ve inancı anlatan bir ilahiyatçı, kendi inancını sorguladığını ve kuşkuları olduğunu Twitter’da tüm takipçilerine, öğrencilerine duyurdu.
Peş peşe gelen iki haber sonrasında sekülerleşen Türkiye’de Müslümanlar için bir inanç krizi sorunu olduğu gerçeği gündeme geldi.
Hatta İsmail Kılıçarslan dünkü köşe yazısında bu konuya değindi. Daha önce de Yusuf Kaplan toplumun islamı terk ettiğini yazmıştı. Biz de imam hatip öğrencilerini deizme yönelten soruları derlediğimiz tepki çeken bir içerik hazırlamıştık
Batı’nın 2 3 asır önce yaşadığı kapitalistleşme sürecinde kilisenin ve toplumların yaşadığı problemlerin yeni yeni yaşandığı bir dönemdeyiz.
Bu problemler, yabancı dil bilen, her kaynağa Internet vasıtasıyla rahatlıkla ulaşan bir kuşakta hem düşüncede hem eylemde daha keskin ve sert çatışmalara yol açmakta.
İnanç ve amel bağlamında pratik ve teorinin bir türlü örtüşmemesi, yaşanan İslamın ”ataların geleneği” olmaktan öteye gidememesi ve bugün navigasyonda gelinen nokta, kocaman bir çıkmaz sokak.
Bir yanden seküler dünyanın ”nimetleri”, diğer yandan geleneğin baskılarıyla kendi F-tipi hücresine gömülen nefis.
Bir yandan rasyonel düşüncenin, ayakları sağlam temeller üzerinde yükselip zihne saplanan okları, diğer yandan asırların getirdiği gelenek üzerine inşa edilmiş bir iman.
Kendi mahallende taşlanma pahasına dünyanın döndüğünü söyleme cesareti.
Cesareti cehennem alevlerinde söndüren baskı.
Aşağı tükürse sakal, yukarı tükürse alnına düşen günahkâr buğzu.
Sonrası burnun uyuşması belki.
Belki bağışlayın dostlarım, ben gidiyorum ve hepinize imkânsız sorular bırakıyorum salvosu.
Mahallede yaşamak da, mahalleden ayrılmak da pek zor açıkçası.
Sokak başlarında nefis terbiyecileri.
Yaşamak cevapsız pek çok soru, gitmek muhatapsız kalmak korkusu.
Akılcılığın zihne yaptığı uyarıcı vuruşlar ve nefsin zincirlerini kırması.
Ve karşımızda modernleşmenin de katkılarıyla kapı gibi bir inanç krizi.
Bu defa son cümleyi Barış Manço söylesin:
İşte hendek işte deve ya atlarsın ya düşersin
İlginizi çekebilir