Şanlıurfa Ceylanpınar’da Çözüm Süreci görüşmelerinin sonlandırılmasının ardından yaşanan 2 polisin öldürülmesi olayıyla ilgili dönemin Valisi İzzettin Küçük ile yaptığı telefon görüşmesini anlatan Halkların Demokratik Partisi (HDP) Milletvekili Leyla Güven kendisine, “O polisler aslında 3 arkadaşlardı. Onlardan bir tanesinin diğer ikisiyle aralarında bir husumet yaşanmış ve 2 polisi öldürüp gitmiş. Dolayısıyla bu olay siyasi bir olay değil” denildiğini söyledi.
5 Haziran 2015’te Diyarbakır’da ve 20 Temmuz 2015’te Suruç’ta bombalı saldırılar meydana gelmişti. Bu saldırıların ardından, Urfa’nın Ceylanpınar ilçesinde 22 Temmuz 2015’te polis memurları Feyyaz Yumuşak ve Okan Uçar’ın evlerinde öldürülmesi, Abdullah Öcalan ile devlet arasında sürdürülen “Çözüm süreci”nin sona erdirilmesine gerekçe gösterilmişti.
Bu dönemde yaşananlar, yeni parti kurma hazırlığında olan eski Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun “Terörle mücadele defterleri açılırsa birçok insan, insan yüzüne çıkamaz. Gelin hafızanızı bir yoklayın. İleride Türkiye Cumhuriyeti tarihi yazıldığı zaman, eminim en kritik dönemlerden, birkaç aydan biri 7 Haziran ile 1 Kasım arasındaki dönem olarak yazılacaktır” sözleriyle tekrar gündeme geldi.
Mezopotamya Ajansı’ndan Özgür Paksoy’un sorularını yanıtlayan HDP Hakkari Milletvekili Leyla Güven, iki polisin öldürülmesi olayıyla ilgili bilgiler paylaştı.
“‘İşkence yaptığınızı kabul ediyorsunuz’ dedim”
O dönem HDP Urfa Milletvekili olan Güven, 2 polisin öldürülmesi ardından Ceylanpınar’da ev baskınları sonucu gözaltına alınanların işkenceye maruz kalmaları üzerine Urfa Emniyet Müdürü’nü aradığını ve işkence iddiaları üzerine tartışma yaşadıklarını söyledi. Emniyet müdürünün işkence iddialarına, “Ne bekliyordunuz, iki polisimizi öldürenlere çiçek mi vereceğiz?” şeklinde karşılık verdiğini ve bunun üzerine kendisinin “Haddinizi bilin işkence yaptığınızı kabul ediyorsunuz” diyerek telefonu kapattığını aktardı.
Güven, ardından konuyla ilgili aradığı Urfa Valisi İzzettin Küçük ile aralarındaki diyalogu şöyle aktardı:
“Urfa Valisine emniyet müdürünün yaklaşımını, işkenceyi aslında kabul ettiğini, bunun da bir suç olduğunu ve kendisinin bu konuya müdahale etmesini istedim. Vali, ‘Vekil hanım olay öyle değil. İşkence varsa ben ararım o emniyet müdürüne de haddini bildiririm. Tabi ki işkence olmaz olmamalıdır, ben takip edeceğim’ dedi. Ve Ceylanpınar olayıyla ilgili de, ‘Bir de şunu bilmenizi isterim, o polisler aslında 3 arkadaşlardı. Onlardan bir tanesinin diğer ikisiyle aralarında bir husumet yaşanmış ve oradan ayrılmış. Hepsinde ayrı ayrı o binanın anahtarı varmış. Dolayısıyla bu olay siyasi bir olay değil. Bu adli bir vakadır. O polis öfkelendiği için 2 polisi bir gece kendi anahtarıyla kapıyı açarak öldürüp gidiyor. Biz olayın bu şekilde gerçekleştiğine dair duyum aldık. Dolayısıyla bu diğer söylenen şeyler doğru değil’ şeklinde itiraflarda bulundu.”
“AKP iktidarı bir çatışma süreci başlatmak istiyordu”
“Başlatılan savaş sürecinin gerekçesi yapılan 2 polisin öldürülmesinin siyasi bir jargona büründürüldüğünü ve olayın PKK’ye mal edildiğini” söyleyen Güven, “AKP iktidarı bir çatışma süreci başlatmak istiyordu. 7 Haziran’da çok büyük bir yenilgi almıştılar. 7 Haziran ile 1 Kasım arasında bir savaş başlatarak, aslında ‘her gün cenazeler gelsin ki biz bunun propagandasını yaparak milliyetçi cepheden tekrar oy devşirelim’ anlayışı ile yapıldığını düşünüyorum” dedi.
“Çözüm sürecine yönelik provokatif bir eylem”
Ceylanpınar olayının çözüm sürecine yönelik provokatif bir eylem olduğunu dile getiren Güven, “Ne zaman barışa dair güçlü bir irade gelişse, hemen anında savaşın devam etmesini isteyen ve savaştan beslenen güçler, çeşitli provokatif eylemlerle bu süreci durdurmaya çalışırlar. Aslında Ceylanpınar olayı da aynı böyle bir süreçti. Tam insanlarda umut gelişmişken, Sayın Öcalan 2013 Newrozu’nda çok güçlü bir irade ile ortaya bir barış projesi sunmuşken, olayın yaşanmış olması, Türkiye tarihinde Özal’dan bu yana birçok gelişmenin farklı şekillerde üzerinde durmamızı gerektiren bir durum ortaya koyuyor” diye konuştu.