Memleket Partisi Genel Lider Vekili ve Parti Sözcüsü Gaye Usluer, Diyanet Akademisi’nin genel heyette kabul edilmesine reaksiyon göstererek, “HDP vekillerinin bile yalnızca çekimser kalabildiği oylamada 22 CHP, 14 Düzgün Parti vekili olumlu oyu kullanmasa, oturuma katılan Cumhur İttifakı vekillerinin sayısı yetmeyeceği için Akademi yasalaşmayacaktı” dedi.
Memleket Partisi Genel Merkezi’nde düzenlenen basın açıklamasında konuşan Usluer, partisinin mali hesaplarıyla ilgili bilgiler verdi. Usluer Levent Gültekin‘in “Memleket Partisi bu parayı nereden buldu?” sorusuna karşılık vererek, “Bakınız web sayfasında mali hesapları açık olarak sergilenen ve 3 ayda bir güncellenen tek partiyiz. Tek diyorum. Lakin daha evvel AKP’de de bu türlü bir gelenek varmış. 2019’dan beri vazgeçmişler. Siyasetin finansmanı değerli bir husus elbet. Hiçbir siyasal partinin yan tekeri olarak kurulmadık.” sözlerini kullandı.
Gaye Usluer’in açıklamaları şöyle:
“Devletten ödenek almadığımıza nazaran çok açık ve net değil mi?”
“Halk TV’de Levent Gültekin hafta sonu sordu; ‘Memleket Partisi parayı nereden buldu?’ diye. Bakınız web sayfasında mali hesapları açık olarak sergilenen ve 3 ayda bir güncellenen tek partiyiz. Tek diyorum. Lakin daha evvel AKP’de de bu türlü bir gelenek varmış. 2019’dan beri vazgeçmişler.
Siyasetin finansmanı kıymetli bir husus elbet. Hiçbir siyasal partinin yan tekeri olarak kurulmadık. İktidar partisinin de muhalefet partilerinin de yanlışlarını kıyasıya eleştirdiğimize nazaran, devleti yönetmediğimize nazaran, örtülü ödeneğimiz olmadığına nazaran, gelirlerini keyfice kullanabileceğimiz belediyelerimiz olmadığına nazaran, devletten ödenek almadığımıza nazaran çok açık ve net değil mi?”
“İmece yordamıyla bir aradayız”
Bütün siyasi partilerin kaynaklarını açıklaması davetinde bulunan Usler, “Parti üyelerimizin olağan üstü dayanışmasıyla, tahminen de çoluğumuzun çocuğumuzun rızkından ayırdıklarımızla imece tarzıyla bir ortadayız. Banka hesaplarımız açık. Denetlenebilir, paylaşılabilir. Sanırım bu sorunun en son sorulacağı siyasal parti bizim partimiz; Memleket Partisi.
Biz de soralım; mevcut bütün siyasi partiler kaynaklarını açıklasınlar? Harcamalarını açıklasınlar? Devletten aldıkları trilyon yardımların yanı sıra belediye bütçelerinden nerelere kaynak aktarıldığını açıklasınlar. Bize soranlar evvel eski ve yeni bizden evvel kurulmuş tüm partilere sorsunlar? Sonra da bize buyursunlar. Saklı gizli yok. Hodri meydan” diye konuştu.
TBMM’de Diyanet Akademisi’nin kurulmasını amaçlayan ve ayrıntılarını düzenleyen ‘Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Misyonları Hakkında Kanun ile Devlet Memurları Kanununda ve 375 sayılı Kanun Kararında Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un oybirliği ile kabul edilmesine de reaksiyon gösteren Usluer şöyle konuştu:
“Diyanet Akademisi’nin kuruluşu Tahsil Birliği Kanunu’na açıkça aykırıdır”
“Geçtiğimiz haftalarda mecliste Diyanet Akademisi’nin kurulmasını amaçlayan ve ayrıntılarını düzenleyen ‘Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Misyonları Hakkında Kanun ile Devlet Memurları Kanununda ve 375 sayılı Kanun Kararında Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’ oybirliği ile kabul edildi ve 24 Mart 2022 tarihinde de bu kanun değişikliği Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi.
24 Mart tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanan bir kanun değişikliği ile MEB ile hiçbir bağı olmayan ve bağımsız bir yapı kurulmuş oldu. Diyanet Akademisi’nin kuruluşu Tahsil Birliği Kanunu’na açıkça alışılmamıştır. Diyanet Akademisi kanunuyla MEB’e bağlı olmayan kendine münhasır bir eğitim kurumu ihdas edilmiş oluyor.
Bakınız; 430 sayılı Tevhid-i Tedrisat (Öğrenim Birliği) Kanunu 1924 yılında çıkarıldı. Ve hala yürürlükte. Bu kanunun birinci hususuna nazaran Türkiye’deki ‘bütün eğitim ve öğretim kurumları’ Maarif Vekâletine (şimdiki: Ulusal Eğitim Bakanlığına) bağlı. Tıpkı kanunun ikinci hususu ile de Şer’iye ve Evkaf Vekaleti (Din İşleri ve Vakıflar Bakanlığı) kapatılmış, kanunun üçüncü unsuru ile; bu kurumun da bütçesinde olan okul ve medreselere ilişkin birikimler MEB’e devredilmişti. Kanunun dördüncü hususunda ise ‘Milli Eğitim Bakanlığı’nca, yüksek din uzmanları yetiştirmek için, üniversitede bir ilahiyat fakültesi açılacak ve imamet ve hatiplik üzere dini hizmetlerin görülebilmesi için de başka okullar açılacağı’ düzenlenmişti.”
“Diyanet Akademisi ne yapacak?” diye soran Usluer kelamlarına şöyle devam etti:
“Bu kurum kendi müfredatını kendisi belirleyecek”
“Bu kurum kendi müfredatını kendisi belirleyecek. O denli ki kanunun 7/A hususunun üçüncü fıkrası ‘Diyanet Akademisi; Ulusal Eğitim Bakanlığı, Yükseköğretim Heyeti, üniversiteler, lisans seviyesinde dinî eğitim veren yükseköğretim kurumları ve müftülükler ile vazifesinin gerektirdiği başka ulusal ve memleketler arası kurum, kuruluş ve heyetlerle iş birliği ve ortak çalışma yapabilir, mesleksel ve bilimsel bağlar kurabilir, araştırmalarda bulunabilir, eğitim programları uygulayabilir, müracaat konseyleri ve kurullar oluşturabilir’ diyor.
Yani Diyanet Akademisi MEB ve YÖK ile ortak çalışmalar yapabilecek, mesleksel bağlar kurabilecek ve eğitim programları uygulayabilecek. Bu ne demek? Diyanet Akademisi YÖK’ün ilahiyat öğrencileri için belirlediği programlara direkt müdahale edebilecek ya da MEB Şurası’nın üzerinde bir kurum üzere ‘Kanunda yetkim var’ deyip ‘Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinin müfredatını şu halde yapın’ diyebilecek.
Soralım; Bursa’da geçtiğimiz günlerde bir müdürün kız ve erkek çocukların başka oturtulmasına dair yazısını bu kere DİB Akademinin resmi bir kanal ile ve yasal alt imal var deyip göndermesinin önüne kim geçecek?”
“Laiklik prensibine aykırı”
Bu Kanuna nazaran Akademide eğitim gören işçinin askerliğinin adaylıkla ilişikleri kesilinceye kadar ertelendiğini tabir eden Usluer, mevcut durumda rastgele bir üniversitede okuyan bir öğrenci için bile tecil için yaş sonu olduğunu ve tek başına üniversite okumanın yetmediğini söyledi. Usluer, “Doktora, yüksek lisans programları için de yaş hududu var. Fakat burada hiçbir yaş sınırı/kısıt yok. Diyanet akademisinin kurulması laiklik unsuruna karşıt olduğu üzere kanun ile makul bir zümreye ilişkin insanlara da imtiyazlar tanınmış oluyor” dedi.
“Diyanet Akademisi Maddesi’ne, 600 kişilik Meclis’te bir tane bile ret oyu veren çıkmıyor”
Diyanet Akademisi’nin sessizce genel konseyde kabul edildiğini belirten Usluer, “HDP vekillerinin bile yalnızca çekimser kalabildiği Diyanet Akademisi teklifi oylamasında 22 CHP, 14 Düzgün Parti vekili olumlu oyu kullanmasa, oturuma katılan Cumhur İttifakı vekillerinin sayısı yetmeyeceği için yasalaşmayacaktı.
Sistem muhalefeti, değişimden bahseden muhalefet ise din görevlilerine imtiyaz verilmesini ‘evet’ oylarıyla onayladılar. Neyi kabul ettiklerinin bile farkında olmayabilirler. Muhalefet evet oyu vermese iktidar, yine şerriye sınıfı yaratma teşebbüsünü başaramayacaktı. TBMM’de iktidarı ve muhalefetiyle, Akademi konusunda tam bir görüş birliği sağlanmış. Görünen o ki muhalefet ‘laiklik tehlikede değil’, ‘laikliği asla ağzımıza almayacağız’ inancıyla harekete devam edecek. Ülke siyasetinin geldiği durumun özeti, Diyanet Akademisi Kanunu’na, 600 kişilik Meclis’te bir tane bile ret oyu veren çıkmıyor” formunda konuştu.
“Geleceğin kim olması noktasında gerçek düşünmezsek; gelen gideni aratır”
Önümüzdeki Cumhurbaşkanı ve milletvekili seçimlerinin kıymetli olduğunu kelamlarına ekleyen Usluer, “Kime oy vermeyeceğimiz muhakkak de, seçimi kimin kazanması durumunda ne olacağının da âlâ hesaplanması gerekiyor. Sorun ‘hele bir gitsinler sonra bakarız’ fikrinden daha kıymetli. Gidecek belirli. Geleceğin kim olması noktasında yanlışsız düşünmezsek; gelen gideni aratır” dedi.
