Sabah Gazetesi Yazarı Mahmut Övür, 104 emekli amiralin bildirisi ve ardından ABD Başkanı Biden’ın skandal soykırım açıklamasıyla devam eden süreçte gündeme bomba gibi düşen detayları köşe yazısında aktardı.
Mahmut Övür’ün dikkat çeken köşe yazısı:
ABD Başkanı Joe Biden seçildikten sonra, “Amerika geri dönüyor” dediğinde çok yönlü bir saldırıya geçeceği ve elindeki bütün argümanları kullanacağı da belliydi. Bu yöntemler arasında “yakın ilişkileri” kullanma da vardı ve bunu o günlerde yazmıştım.
Hedef ülkelerin başında da Türkiye geliyordu. Türkiye her ne kadar 70 yıldır içinde yer aldığı ittifaktan ayrılmak istemese de ABD tarafı deyim yerindeyse tam bir “düşmanlaştırma” stratejisi izliyordu.
Bunu da yaptı, önce 104 amiralin muhtıra gibi bildirisi, ardından da Ermeni soykırımı iddiası geldi. Başka neler devreye girecek göreceğiz, ama önce 104 amiralin bildirisini kaleme alan ve gözaltına alındıktan sonra da “Montrö’yü bir araç olarak kullandık” diyen bir amirale, Ergun Mengi’nin ilişkilerine yakından bakalım. Bu konuda Aydınlık’ta Ferit İlsever’in yazısı dikkat çekici.
Çünkü Mengi’nin GİF (Global İlişkiler Forumu) üyesi olduğu yazılmış ama üzerinde durulmamıştı. Oysa bu bağlantı, Türkiye için hayati derecede önemli bir bilgiydi. Çünkü son 10 yılda yaşadığımız kuşatma ile bu bağ arasında ciddi bir paralellik var. Biraz deşince, ABD derin aklından silah sanayiinin dev firmaları Raytheon ve Lockheed Martin’e, oradan İstanbul sermayesine, siyasi aktörlere, akademisyenlere ve askerlere uzanan bir ilişkiler ağı çıkıyor. Bağlantı da gizli saklı değil, çünkü Mengi’nin üyesi olduğu Global İlişkiler Forumu (GİF) aslında bir ABD kuruluşu olan Dış İlişkiler Konseyi’nin (CFR) Türkiye şubesi…
Bir ayağında ABD’li ünlü işadamı David Rockefeller, bir ayağında ise Türkiye’nin ünlü işadamı Rahmi Koç var. Tabii sadece onlar değil, yönetiminde veya üyeleri arasında kamuoyunun yakından tanıdığı birçok isim mevcut. Birkaçını sayalım: Emekli Orgeneral Edip Başer, Eskişehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen, Eski Dışişleri Bakanı Hikmet Çetin, Emekli Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Salim Dervişoğlu, Emekli Büyükelçi Namık Tan, Eski MİT Müsteşarı Sönmez Köksal, gazeteci Altan Öymen, Emekli Büyükelçi Volkan Vural, siyasetçiler Gülsün Bilgehan, Tayyibe Gülek Domaç, Yaşar Yakış ve Eski Merkez Bankası Başkanı İP Milletvekili Durmuş Yılmaz…
Aslında ABD’deki Dış İlişkiler Konseyi’nin (CFR) üyeleri çok daha ilginç… Merkezin başında George Bush’un yardımcılığını yapmış Richard Nathan Haas bulunuyor. Üyeler arasında ise Condoleezza Rice, Angeline Jolie, Madeleine Albright, Brzezinski, Henry Kissinger ve Colin Powell gibi derin ABD’nin temsilcileri var.
Sözü bu merkezin son dönemde öne çıkan iki ismine getirelim: CFR’nin Danışmanı Henri Barkey (Onu 15 Temmuz darbe girişiminden tanıyoruz) ve Batı Asya ve Türkiye uzmanı, Foreign Policy’nin yazarı Steven Cook.
İlsever, Dış İlişkiler Konseyi için Cook’un hazırladığı 13 Kasım 2018 tarihli Türkiye Raporu’nu iki maddede özetliyor:
“1. ABD’nin Türkiye ile stratejik ortaklığı bitti. Türkiye artık ABD’nin hasmı ve rakibi.
2. Türkiye F-35 Projesi’nden çıkarılmalı ve Suriye’nin kuzeyinde YPG ile çalışmaya devam edilmeli.”
Cook, daha önce de şu açıklamaları yapmıştı: “Türkiye artık olması gerektiği gibi bir ortak değil” ve “Erdoğan, Türkiye’yi otoriterleştirdi.”
İçeridekilere sufle verdiği çok açık… Şimdi Amerikalılarla yakın ilişki içinde olan Global İlişkiler Forumu üyelerine soralım: ABD’liler açık açık Türkiye düşmanlığı yaparken, siz ne yaptınız?
Böyle bir ilişki kurmanızın “ülkenize” nasıl bir faydası var? Ermeni soykırımı gibi ağır bir suçlama karşısında söyleyecek sözünüz yok mu?