Çanakkale 18 Mart Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Jeofizik Mühendisliği Sismoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali Osman Öncel, Türkiye’de deprem tehlike durumunun değiştiğini ve yenilenen ‘deprem tehlike haritası’nın e-devlet üzerinden incelenebileceğini belirterek, özellikle gayrimenkul satın alacakların belirli bölgelere yakınlığına göre değil, bina zemininin sağlamlığına göre tercih yapmaları gerektiğini söyledi. Türkiye genelindeki küçük depremlerin, büyük depremin habercisi olduğunu belirten Öncel, “Küçük depremler bizleri uyarır. Ama bu uyarıyı almadığınız zaman büyük depremde yıkılırsınız” dedi.
Prof. Dr. Ali Osman Öncel, Türkiye’de ‘deprem tehlike haritası’nın 1 Ocak 2019 tarihinden itibaren yenilendiğini belirterek, “Türkiye’de yapılan yeni inşaatlarda, verilen yeni imarlarda dikkat edilmesi gerekli olan jeofizik zemin inceleme zorunluluğu, yani 30 metreye kadar zeminin yapısı, zeminin direncinin incelenmesi zorunlu hale geldi. Yenilenen haritayla belli yerlerin deprem tehlikesi arttı, belli yerlerin deprem tehlikesi azaldı. O nedenle de Türkiye’deki deprem tehlike durumu değişti. Deprem tehlike haritasına e-devlet üzerinden inceleyebiliyorsunuz. Evinizin deprem tehlike durumunu sorguladığınızda orada 2 seçenek önünüze çıkıyor. Evinizin altındaki jeofizik zeminin türü nedir. Jeofizik zeminin türü 4 parametrede belirtiliyor. Bunlar, z1 çok iyi, z2 iyi, z3 kötü ve z4 çok kötü. Bir emlakçıya gittiğiniz zaman hangi tür zeminde ev almak istiyorsanız onu söylemeniz gerekiyor. Deprem bilincinde olan bir insansanız, gayrimenkul danışmanına gittiğinizde önce ev değil, depreme güvenli bir zemin aradığınızı söylemelisiniz” dedi.
“Çelik bina da dikseniz zemin kötüyse devriliyor”
Avrupa’da deprem tehlikesi en yüksek ülkenin Türkiye olduğunu ifade eden Öncel, “Ama Avrupa, Eurocode standardının en geç geldiği ülke yine Türkiye. O bakımdan Türkiye’nin tehlikesi yüksek ama tehlikeyi düşürecek standarda 2019’da gelmiş. Türkiye’deki riskin birinci nedeni Avrupa Birliği standartlı zemin incelemesinin yapılmaması. Biz zeminin risk durumunu bilmiyoruz. Çelik bina da dikseniz zemin kötüyse devriliyor. Sizler devrilen bir bina istemezsiniz. Ama kötü ve çok kötü zemin bu binaların devrilmesini tetikliyor. Demek ki bizler binaların risk durumunu şu an bilemiyoruz. Ama binaların tehlike durumunu bilebiliyoruz. Deprem fayına çok yakınsan riskin büyük, uzaksan uzaklıktan dolayı riskin küçük. Ama zemin kalitesi iyi olan bir yerde oturuyorsan riskin az olabilir. Ama zemin kaliten kötüyse riskin büyük de olabilir” diye konuştu.
“Her yeni deprem, yeni bir fayı işaret ediyor”
Prof. Dr. Ali Osman Öncel, insanların ev değil, zemin almaları gerektiğini dile getirerek, “Çünkü ev dediğiniz 30 yıl sonra kentsel dönüşüme giriyor. O nedenle ev alma, zemin al diyorum. Burada bir emlakçıya gittiğinizde binanın 12 şiddetinde depreme bile dayanacağını iddia ediyorlar. Zemin araştırması nedir, zemin araştırması Eurocode standardına göre mi yapılmıştır, üniversite onaylı bir rapor var mıdır, üniversite danışmanlığı alınmış mıdır? Bir bina için bunlar çok önemlidir” dedi.
Türkiye genelindeki küçük depremlerin, büyük depremin habercisi olduğunu belirten Öncel, “Küçük depremler bizleri uyarır. Ama bu uyarıyı almadığınız zaman büyük depremde yıkılırsınız. Deprem şiddetine uyarlı bir yapılaşmaya ve şehir planlamasına gidersiniz. Geçen Denizli’de meydana gelen depremde yeni bir fay keşfettik. Türkiye’de her yeni deprem, yeni bir fayı işaret ediyor. Aslında yeni değil. O fay 3 milyon yıldır orada. Bizler deprem enerjisini kullanan bir ülke değiliz. Bu enerjiyle yeni faylar keşfedilebilir ve incelenebilir. Bu enerjiyi kullanabilirsek hem bizi yıkabilecek yeni faylar buluruz, hem de bizi zenginleştirecek doğalgaz ve petrol yataklarını buluruz. Fay, depremin yanı sıra enerji üretme kaynağıdır. Bizlerin yapması gereken depremi bir fırsat görmek, ülkemizin yararına kullanabilmek için çalışmaktır” diye konuştu.