Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Mühendislik Fakültesi Dekanı ve ÇOMÜ Deprem Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü Prof. Dr. Tolga Bekler, Türkiye’nin her 10 yılda bir 6 ve üzeri büyüklükte depremle karşı karşıya kaldığına dikkat çekerek, Marmara Denizi’nde beklenen depremin İstanbul nüfusunun yüzde 20’sini olumsuz yönde etkileyeceğini söyledi.
ÇOMÜ Mühendislik Fakültesi Dekanı ve ÇOMÜ Deprem Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü Prof. Dr. Tolga Bekler, 30 Ekim tarihinde İzmir’in Seferihisar açıklarında meydana gelen 6.6 büyüklüğündeki depreme ve olası Marmara depremine ilişkin çarpıcı açıklamalarda bulundu.
Dolgu zeminler en büyük sıkıntı
Türkiye’nin her 10 yılda bir 6 ve üzeri büyüklükte bir deprem ile karşı karşıya kaldığını ifade eden Prof. Dr. Bekler, İzmir depremindeki yıkımda en büyük kabahatin deprem ya da zeminde değil, ciddi anlamda sorun bulunan yapılarda olduğunu söyledi. Prof. Dr. Bekler, “Zeminin ancak depremde şu şekilde bir sorumluluğu, taşıyıcılığı var. Özellikle dolgu zemin olarak da tabir ettiğimiz bugün Çanakkale’nin de en büyük sıkıntılarından bir tanesidir. Sarıçay deltası buna çok güzel bir örnek. Ova üzerinde kurulması zeminin gelen deprem dalgasını sanki bir pilav lapasının üzerindeki bir yapıyı sallar gibi büyüterek, yapıya aksettirmesi. Yani biz buna kendi bilimsel çalışmalarımızda büyütme deriz. Çanakkale’deki zemin ve zemin koşulları ile İzmir’de yıkılan binaların altlarını oluşturan zemin ve zemin koşulları birebir aynı. Sıvılaşma özelliği gösterir” dedi.
“Deprem dediğimiz olay bir tüp ya da nükleer patlaması gibi değil”
Prof. Dr. Tolga Bekler, “Deprem dediğimiz olay bir tüp ya da nükleer patlaması gibi değil. Binlerce tüpü Bornova’ya koyun, aynı anda patlatın, binalarda, taşıyıcı unsurlarda zarar göremezsiniz, sadece camlar patlar. Basınç, yani P dalgası dediğimiz hareketin etkisidir. Ama işi deprem boyutuna getirdiğimiz zaman iş değişmeye başlıyor. Zarar görebilirlik artmaya başlıyor. Tabi buna karşı yapısal olarak önlem alınmadıysa, gerekli mevzuatlar uygulanmadıysa, yer mühendislik hizmetleri dışında diğer inşaat mühendisliği hizmetleri yapılmadıysa, gerekli denetimler yapılmadıysa maalesef İzmir’de yaşadığımız acı sonuçları, Kocaeli’de, Van’da, Manisa’da, Malatya’da yaşadığımız acı sonuçları yaşayacak hale geliriz” dedi.
“İzmir’deki mevcut yapı stokunun yüzde 10’luk bir kısmını kaybederdik”
www.diken.com.tr
İzmir’de, denizdeki fayların ürettiği bir deprem yaşandığını bunun da ister istemez Seferihisar Körfezi’nde, Sığacık başta olmak üzere sahil şeridindeki yapılarda tsunami etkisi oluşturduğunu ifade eden Prof. Dr. Tolga Bekler, “Bu deprem 7.5 büyüklüğünde bir deprem olsaydı, hakikaten çok daha ciddi yıkımlar olurdu. Tsunamiyi de katarsanız daha fazla etkisini görecektik. Çünkü tsunami televizyonlarda gözle gördüğümüz bir sel gibi değil. Selin yüzlerce katı daha hızlısını düşünün. Tonlarca malzemeyi sürükleyip, götürüp, tekrar getirebiliyor. Yani bu deprem 7.5 ve üzerinde olsaydı çok daha büyük ve sarsıcı etkilerini görecektik. Hem tsunami olarak hem de karadaki unsurlar olarak. İzmir’deki mevcut yapı stokunun yüzde 10’luk bir kısmını kaybederdik diye, düşünüyorum” diye konuştu.
“Avcılar’ın, Silivri’nin, Tekirdağ’ın açıklarında deniz heyelanları var”
Marmara Denizi’nde beklenen depremin tsunami oluşturma olasılığının çok düşük olduğunu, ancak bölgede daha büyük tehdit olarak heyelan riskinin olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Bekler, bunun sebebini şu şekilde açıkladı:
“Marmara bölgesindeki fayların üretebileceği deprem, yanal fayların oluşturacağı bir depremdir. Yani blokların birbirine göre düşmesi zayıf olabilecek bir deprem. Tsunami etkisi son derece zayıftır. Ama Marmara’da zaten tsunamiye gerek bile yok. Çünkü Marmara’ya kıyısı olan tüm il ve ilçelerin sahil şeritlerini oluşturan zemin çok kötü. Avcılar’ın, Silivri’nin, Tekirdağ’ın açıklarında deniz heyelanları var. Bunlar statik dengede duruyor. O dengeyi bir deprem çok kolay bir şekilde bozabilir. 1999 depremi zaten onu yaptı. Marmara depremi o ya da bu şekilde oluşacak. 1912’den bu yana Mürefte’de deprem yok. Burası çok sıkıntılı, bizim sismik boşluk olarak tabir ettiğimiz bir yer. Marmara’ya da en fazla 150 kilometre. İstanbul’u, yani o 20 milyonluk nüfusun neredeyse yüzde 10’unu, yüzde 20’sini olumsuz etkileyecek bir deprem üretebilecek yerler var. Daha önce 7.4, 7.8’lik deprem üretmiş. Marmara Denizi içerisinde 7’nin üzerinde her deprem ciddi hasarlar oluşturabilme özelliğine sahiptir. Denizin çok dibinde olan yerler blok hareketiyle gömülmeyle beraber aşağıya doğru göçmeye başlayacaktır. Zaten oralarda bir de heyelan var. Bugün Küçükçekmece’ye, Avcılar’a gittiğiniz zaman yavaş yavaş Marmara Denizi’ne doğru, Çekmece Gölü’ne doğru kayma söz konusudur. Buralarda kamu binaları da var. İstanbul Üniversitesi’nin eski yerleşkesi hala kullanılıyor mu bilmiyorum, buradadır.”