Sabah gazetesi müellifi Hıncal Uluç, İçişleri Bakanlığı’nın trafik genelgesini beğendiğini lakin yıllar geçmesine rağmen genelgenin uygulanmadığını belirtti.
Uluç yazısında, “Artık Türkiye’deki trafik sistemi içinde devletle tanışan, o trafik içinde büyüyen çocukların ve gençlerin gözündeki devleti bir düşünün, lütfen.. En başta da siz düşünün, Sayın İçişleri Bakanımız!. Vazifeye geldiğinizde tüm teşkilatınıza bir Trafik Genelgesi yayınlamış, bu genelgeyi, fotoğraflı, kolay okunur bir kitapçık haline getirmiş, birer örneğini de medyaya dağıtmış olmalısınız ki, bana da geldi. Heyecanla sayfaları karıştırdım. Satır satır okudum.. Ve fevkalade keyifle bir yazı kaleme aldım.. ‘Uzun yıllar sonra birinci kez bir İçişleri Bakanımız oldu’ diye özetleyebilirim o yazıyı. Meselelere vâkıf, tahlilleri öneren ve teşkilata emreden bir bakan için daha ne denir ki? Sonrası hayal kırıklığı.. O kitapçık hâlâ benim ofis masamda duruyor. Fakat sanki İstanbul Valisi, İstanbul Emniyet Müdürü, İstanbul Trafik Müdürü alır almaz mı çöpe attılar yoksa şöyle bir karıştırıp mı fırlattılar?” fikrini lisana getirdi.
Uluç şu sözleri kullandı:
“Çünkü 2016 Ağustos’undan bu yana, yani nerdeyse 6 yıldır, zerre değişiklik görmedim desem yeridir. Delili.. Yazacağım 2 sahne.. 2022 Mart’ından kelam ediyorum.. Bu kere fotoğraf de basmıyorum, tarih de vermiyorum.. Zira, her gün, her saat bu sahneler motamot ve de motamot tekrarlanırken, tek günahları benim o sırada ordan geçmem olan polis kardeşlerimi yakmak istemiyorum.. Sizin Valiniz, sizin Emniyet ve Trafik Müdürleriniz kıllarını kıpırdatmazken, en alt derecedeki memurun günahı ne?. Balık alırken, başına mı bakar, koklarsınız yoksa kuyruğuna mı?. Cetlerimiz neler demiş neler?. At sahibine nazaran kişner değil mi?.
Sahne 1.. Yer İstanbul’un tam da merkezi diyebilirsiniz.. Akmerkez’deki o zenginler ve sosyete lokantası Paper Moon’un önü.. Kaldırımın kenarında “devletin koyduğulevha” var.. Mavi fon üzerinde kırmızı bir çarpıişareti. Bu işaret, geçin park etmeyi, durma veduraklamayı da yasaklar. Zira burası Ulus,Zorlu AVM ve Arnavutköy’den gelen ve gidenyolların kesiştiği çok ağır, çok bilmece gibibir kavşaktır, bir.. O restorana gelen zenginler,efendiler, üst seviye, mesela Vali üzere bürokratlarınarabalarının park edeceği, açık ve kapalıiki de park yeri vardır, çok lakin çok kısa mesafeleriçinde.
Artık sahneyi yazıyorum Sayın Bakanım.. Tam da o “Durmak, duraklamak yasaktır”levhasının altında hem de duble park etmiş birlüks otomobiller dizisi.. Ve kaldırımda bu arabalarboyu gidip gelen bir vale, bir değnekçi.. değil..değil.. Bir polis memuru..
Devletin polisi, duraklamanın bile yasak olduğu yere duble park etmiş güçlü otomobillerine göz kulak oluyor, düzgün mi?.
Sahne 2.. Keyifli bir iş için hafta ortası öğlenden sonra Hadımköy’e dek gittim geldim.. TEM yolunda gidiş 3 saati buldu.. Biz trafiğin vakit zaman tıkalı olduğu yolda, kurallara uygun gidiyoruz. Ama emniyetşeridi vızır vızır.. Geçen üç dört otomobilden biri de beyaz plakalı lakin çakarlı.. Ben uygar vatandaş olmanın bedelini avanaklık olarak öderken, devleti hiçe sayanlar benim üç saatte aldığım yolu yarım saatte gidiyorlar. Bu ölçümü ben yaptım. Dönüş gece geç vakitti.. Tıpkı yolun tamamı, emniyet şeridi üzere boş olunca yarım saat, bilemedin 40 dakika sürdü.
Artık o emniyet şeridinde nerdeyse kilometre başı “Bu yolda EDS ile kontrolyapılır” yazıyor.. EDS.. Yani ElektronikDenetleme Sistemi..
Yapılıyor da, niçin yüzlerce ancak ne yüzlerce otomobil zerre takmıyor.. Talimhane’den birkaç yüz liraya aldığı çakarları çakarak, birçok onu bile takmayarak emniyet şeridinden basıp gidiyor..
Zira öğlenden sonra gittim. Gece döndüm. Yolda her türlü rezilliği gördüm, bir tek şey görmedim, Sayın Bakanım.. Trafik polisi.. Meğer İstanbul’un bir de “otoban polisi”kadrosu var.. Nerde bu polis?. Yok..
Ne işe fayda EDS.. Hiçbir şeye.. Bu ülkede plakaya yazılan cezayı benim üzere uygar vatandaş(!) ya da gerçek ismi ile enayiler çabucak öder. Ötekiler, zerre aldırmazlar. Zira ben bildim bileli o denli oldu.. Bir af çıkar, tüm trafik cezaları, ana para ve faizleriyle silinir.. Sizin vaktinizde da silinmedi mi?.”
