Sabah yazarı Engin Ardıç, büyük bir depremde İstanbul’un yarısının yıkılacağını, ölü sayısının milyonu geçebileceğini söyledi. Ardıç, “Haberleşme ortadan kalkar. Artakalan malların fiyatları yirmiye otuza katlanır. Her şey karaborsaya düşer.
Yirmi yıl önceki büyük depremde gözlendiği gibi, komşu illerden ‘yağmaya’ gelirler” ifadesini kullandı.
“Hiçbir örgütlü ve disiplinli işe gelemeyen halkımız da birbirinin gözünü oyar…” diyen Ardıç’ın “Bunların hepsi boş laftır” başlığıyla yayımlanan yazısının bir bölümü şöyle:
Sağlam bina da yıkılır.
Ölü sayısı milyonu bulur da geçer bile.
İstanbul biter. Hayatı da biter ekonomisi de. Elli yıldan önce de kendine gelemez. Hani, yangına giden İzmir’in yirmi yılda ancak toparlanması gibi…
“Bu saatten sonra” yapacak pek bir şey yoktur.
Ne o cesetler ha deyince kaldırılabilir, ne o yaralılara bakılabilir, ne sağ kalanlar günlerce doyurulabilir, ne de salgın hastalığın önüne geçilebilir.
Haberleşme ortadan kalkar. Artakalan malların fiyatları yirmiye otuza katlanır. Her şey karaborsaya düşer.
Hiçbir örgütlü ve disiplinli işe gelemeyen halkımız da birbirinin gözünü oyar…
Yirmi yıl önceki büyük depremde gözlendiği gibi, komşu illerden “yağmaya” gelirler.
Ölülerin parmaklarından yüzüklerini toplayan bir çete bile görülmüştü. Lumpene tedbir mi dayanır?
“Toplanma alanları” varmış, kurtulanlar oralarda toplanacaklarmış…
Diyelim ki kurtuldum, diyelim ki Berlin’in bombardıman sonrası görüntüleri gibi seke seke molozları aşarak, cesetlerin üzerinden atlayarak, açık kalmış sokaklardan toplanma alanına yöneldim, neresi o alan? Daha doğrusu, toplanma alanı olacak “boş yer” var mı?
Bana kimse alanımı söylemedi şimdiye kadar.
Kendi toplanma alanını bilen var mı içinizde?
Eğitim diyorsunuz, versenize hemşerim bana eğitim…
Nereden alayım o eğitimi, okula mı yazılayım?