Beki’nin, “AK Parti malul ve emeklileri” başlığıyla yayımlanan yazısı şöyle:
Malul gazilerden kastım ise ihraç edilmek suretiyle yolunu ayıranlar, yani muhreç olanlar, vuruşarak çekilenler.
AK Parti’den kopmaya yüz tutan iki kol çıkıyor bu durumda ortaya; müstafiler ve muhreçler.
Müstafiler; Ali Babacan’ın başı çektiği, Sadullah Ergin ve Beşir Atalay gibi partiyle ilişkilerini yakın zamanda sonlandıran, hepsi kritik bakanlıklarda görev yapmış eski kurmay kadrolarından oluşuyor.
Muhreçler ise Ahmet Davutoğlu’nun başı çektiği, Selçuk Özdağ’la Ayhan Sefer Üstün ve Abdullah Başçı gibi isimlerden müteşekkil bir kol. Yalnız, partiyle üyelik bağları henüz resmen kesilmedi, ilişikleri devam ediyor.
Fakat AK Parti yönetimi dün ilk adımı attı, ihraç sürecini başlatma kararı aldı. Dolayısıyla, eski başbakan ve genel başkan Davutoğlu ile arkadaşlarından şimdilik ‘muhreç adayı’ olarak söz edebiliriz.
Süreç tamamlandığında, her biri iktidarın yükseliş döneminin A takımında rol almış yıldız isimlerden bu iki kol doğmuş olacak. Ama süreç tamamlanırsa…
Çünkü AK Parti’de kesin ihraç istemiyle disipline her sevk, kesin ihraçla sonuçlanmayabiliyor. Son örnek, meşhur ‘Osman Amca’…
Hatırlarsanız, Çubuk’ta CHP lideri Kılıçdaroğlu’na fiili saldırıda bulunmuştu.
AK Parti üyesi olduğu anlaşılınca, yine sözcü Ömer Çelik, parti yönetiminin kararını kamuoyuna bildirmişti. Saldırgan Osman Sarıgün, kesin ihraç istemiyle Ankara il disiplin kuruluna sevk edilecekti.
Apar topar açıklandı ama sonra ne olduğunu bilmiyoruz, sevk işleminden bir daha haber alınamadı.
Bildiğimiz tek şey; dosyaya bakacak disiplin kurulu dahil Ankara teşkilatının bağlı olduğu il başkanı Özcan’ın, saldırgana sahip çıktığı. Partiden atmak şöyle dursun, “Yiğidimizi yedirmeyiz” sloganları atarak arkasında durdu, Osman Amca payesi verilerek kahramanlaştırılmasına giden yolu açtı. ‘Heykelini de dikerek taçlandırıp bu hırtlığı şımartmazlarsa ayıp ederler’ yazıları bile yazdırdı bana.
Davutoğlu ve arkadaşlarını ihraç konusunda da benzer bir ciddi kararlılık gözleniyor. Sözcü Çelik, oy birliği ile partiden kesin ihraç talebiyle Merkez Disiplin Kurulu’na sevk edildiklerini duyurdu. Fakat bakalım, akıbetleri de benzeyecek mi, yoksa bu sefer aynı hızla ihraç gerçekleşecek mi?
Süreç şöyle işleyecek. MYK’dan çıkan ihraç talebi, Merkez Disiplin Kurulu’na sevk edilecek. Ardından Disiplin Kurulu toplanarak ihracı istenen kişilerden sözlü ve yazılı savunma isteyecek. Disiplin Kurulu’nun sözlü ve yazılı talebine belli bir süre içeresinde cevap gelmezse otomatik olarak üyelikleri düşecek.
Yani eğer savunma yapmazlarsa sonu hızlandırmış ve ihraçlarını kolaylaştırmış olacaklar. Ama savunma yazarak ayrışma gerekçelerini kayda geçirme ve tarihe not düşme fırsatını kaçırırlar mı, sanmıyorum.
Müstafiler, inisiyatif kullanarak ana gövdeden koptu.
Muhreçler kolu da Rubicon’u yani geri dönüşü olan noktayı geçti. Bu saatten sonra, takdirlerini hangi yönde kullanırlarsa kullansınlar muhreçliği artık bir kol muskası gibi taşıyacaklar, kaçınılmaz son tahakkuk edecek.
Ve pazubendinde ne yazarsa yazsın, her iki kol da karşılıksız değil tabanda. Sokakta da bir AK Parti malul ve emeklileri topluluğu birikti, sağda solda karşıma çıkıyor, cemiyet kuracak kadar kalabalık varlar. İki parti olacak kadar da çoklar mı ya da çoğunluğu ne yana düşer derseniz, zaman gösterecek.