Tekirdağ Ergene’de 2.8 milyon metrekarelik tarım alanından alınan numuneleri inceleyen uzmanlar, çevresi buğday tarlalarıyla çevrili arazide sınır değerin 2.1 katı nikel ile 17.6 katı krom olmak üzere ağır metal tespit etti.
Trakya topraklarının uzun yıllardır ağır metaller ve çevre kirliliği nedeniyle zehirlenmiş durumda olduğuna dikkat çeken uzmanlar ‘Bu bitkilerle beslenecek canlıların sağlığı olumsuz etkilenebilir’ uyarısı yaptı.
Marmaracık mevkiindeki, Plastik Sanayi Toplu İşyeri Yapı Kooperatifi‘ne ait tarım alanına kooperatif tarafından uzun zamandır ‘plastik sanayi tesisi’ kurulmak istendiğini belirten çevreciler projeye “Birinci derece tarım arazisinin üzerine dev bir sanayi tesisi kurulamaz” diyerek karşı çıkıyordu.
Tüm bu tartışmalar arasında sanayi sitesi kurma projesinin önemli aşamalarından bir olan ÇED süreci ise Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından 15 Şubat günü ilan edildi.
İki hafta önce askıya çıkan ÇED dosyası ile 2 milyon 800 bin metrekarelik arazinin tarım toprağı olmadığını ispat etmek için 10 Aralık 2018 tarihinde hazırlatılan bilirkişi raporu da gün yüzüne çıkmış oldu.
“Bu bitkilerle beslenecek canlıların sağlığı olumsuz etkilenebilir”
Namık Kemal Üniversitesi Ziraat Fakültesi Toprak Bilimi ve Bitki Beslenme Bölümü Başkanı Prof. Dr. Aydın Adiloğlu ile öğretim görevlisi Doç Dr. Sevinç Adiloğlu ve araştırma görevlisi Yusuf Solmaz tarafından hazırlanan “Ergene ilçesi Karamehmet mahallesi Marmaracık mekii 148 Ada 1 Parsel 149 ada 1 parsel ve 150 ada 1 parsel nolu parseller hakkında zirai bilirkişi teknik raporu” başlıklı raporda, çevresi buğday tarlalarıyla çevrili alanın adeta zehirlenmiş olduğu belirtildi.
Bilim insanları arazinin ağır metal kirliliğine yoğun şekilde maruz kaldığını ve tarımda kullanılamaz halde olduğuna değinirken, analiz sonuçları üzerinden şu tespitleri sıraladı:
“Söz konusu arazinin bir sınırı TEM otobanı diğer sınırı ise tamamen sanayi tesisleri ile çevrelenmiş durumdadır. Bu yönüyle söz konusu arazi tarımsal niteliğini kaybetmiş durumdadır. Ergene ilçesi dahil olmak üzere Trakya bölgesi tarım topraklarının organik madde miktarlarının yüzde 85’i yüzde 1.5’in altındadır ve bölge tarım arazilerinin organik madde miktarlarının çok büyük bir bölümü yetersiz durumdadır.”
Numuneler üzerinde yapılan analizler sonucunda izin verilebilir sınır değerin 2.1 katı nikel ile 17.6 kat krom bulunduğunun tespit edildiğine de yer verilerek, “Toprakta yüksek krom kirliliği bitki tohumlarının çimlenmesini büyük ölçüde engellemektedir. Eğer bu arazide mevcut durumda tarım yapılacak olursa, yetiştirilecek olan bitkilerin bünyesindeki yüksek nikel ve krom miktarları bu bitkiler ile beslenecek olan insan ve diğer canlıların sağlığını da olumsuz bir şekilde etkileyecektir” görüşleri sıralandı.
“Edirne’den İstanbul’a kadar görülebilir…”
Çevreciler ise söz konusu zirai bilirkişi raporunun aslında Trakya’nın yansıması olduğunu, ölçümlerin yapılması durumunda benzer ağır metal kirliliğinin Edirne’den İstanbul’a kadar olan birçok bölgede görülebileceğini belirtiyor.
“Bu rapor yıllardır verdiğimiz çevre mücadelesinin haklılığı ortaya koyuyor”
Trakya Platformu Yürütme Kurulu üyesi, Çevre ve Sağlık Komisyonu Başkanı Murat Sevgi, bölgedeki tehlikeye ilişkin şu bilgileri paylaştı:
“Tarımsal hüviyetini kaybettiği belirtilen 2 milyon 800 bin metrekarelik tarım alanının bitişiğinde devasa buğday tarlaları bulunuyor. Akredite laboratuvar sonuçları projeye itiraz etmemiz sonucu ortaya çıktı. Devasa bir araziyi tarım dışı göstermek için çok kapsamlı araştırmalar yapılması gerekir. Bir arazinin yasal olarak tarım dışı kabul edilmesine illerde bulunan Toprak Koruma Kurulları karar verebilir.
Meseleye diğer çerçeveden bakacak olursak, tarım topraklarına bulaşan ağır metal kirliliğini gözler önüne seren zirai bilirkişi raporu, bir anlamda bölgedeki büyük soruna ışık tutuyor. Bu rapor aslında bizim yıllardır verdiğimiz çevre mücadelesinin haklılığı ortaya koyuyor. Trakya’nın toprağını, suyunu kirleten, halk sağlığını hiçe sayan, çiftçinin belini bükenler her kimlerse hasarı tanzim etmekle mükelleftir.”
“Kirlilik varsa, bölgenin tamamı için vardır” diyen Sevgi, “Söz konusu tarım arazisi kasti kirletilmiş olabilir mi?” diye düşünmeden edemediklerini vurguladı.
Sevgi devamında da şunları anlattı:
“Kirlilik varsa her yer kirlidir. Komşu parsellerde buğday ekiliyor. Daha da önemlisi; bilirkişi raporunda ‘Söz konusu arazinin tarım dışı kullanılması durumunda çevresi uluslararası karayolu ve sanayi tesisleriyle kapanmış olduğundan bitişik arazilere herhangi bir zarar veremeyeceği anlaşılmıştır ifadesi yer alıyor. Trakya’daki tarım arazilerini birçoğu karayollarına bitişik ve çevresi sanayi tesisleriyle dolu. O halde rapor aynı zamanda Trakya’daki tarım arazileri kirletilmiş olduğunu kabul etmelidir.”
“Durum iç açıcı değil”
Trakya’da halk sağlığı konusunda önemli araştırmalara imza atan bilim insanlarından üroloji ve patoloji uzmanı Prof. Dr. Osman İnci, tarım arazilerinde geniş çaplı toksitise ölçümleri yapıldığı takdirde benzer tablonun görüleceğini belirterek, şunları söyledi:
“Her türlü ağır metal ve toksik madde, yetişen ürünleri ve dolayısıyla insanların sağlığını olumsuz etkiler. Krom, nikel, demir, çinko, arsenik, sülfat, bakır gibi tehlikeli maddeler bitkilerden insanlara geçerek başta kanser olmak üzere birçok hastalığa davetiye çıkartabiliyor. Geçmiş yıllarda yaptığımız araştırmada tehlikeli kanserojenlerin birçok tümörlü hastada normalin üç katı olduğunu tespit etmiştik. Topraktaki ağır metal burada yetişen ürünleri sürekli tüketen insanlarda böbrek, mesane ve prostat kanserlerine neden olma riski taşır. Maalesef Trakya toprakları uzun yıllardır ağır metal ve çevre kirliliğine bağlı olarak kirlenmiş durumda. Bölgede ciddi kanser artışının sebebi bu kirlilik. 2 milyon 800 bin metrekarelik alanda yapılan ölçümleri bölgeye yaysanız benzer sonuçlar çıkar. Durum iç açıcı değil.”