Şiddet ve şiddete neden olan etmenlerle ilgili yapılan en geniş kapsamlı akademik çalışma ile Türkiye'nin “öfke haritası” çıkarıldı. Öfke ve saldırganlığın en yüksek olduğu bölgenin Güneydoğu Anadolu, en düşük bölgelerin ise Trakya ve Orta Karadeniz olduğu ortaya çıktı.
DHA'nın aktardığı bilgiye göre, Üsküdar Üniversitesi'nin, klinik psikoloji alanında yüksek lisans yapan 125 öğrencisi tarafından sahada yapılan çalışmada, 81 ilden 18-81 yaş arası evli, bekar, çocuklu veya çocuksuz bireylerden oluşan 25 bin kişiyle yüz yüze görüşme gerçekleştirildi.
“Geleneksel kodlarla büyümenin sonucu”
Öfke-düşmanlık ve saldırganlık eğilimi en yüksek bölge Güneydoğu Anadolu bölgesi olurken; en düşük bölge ise Trakya ve Orta Karadeniz oldu. Araştırmayı yürüten Sosyal Bilimler Enstitü Müdürü Doç. Dr. Gökben Hızlı Sayar, “Güneydoğu Anadolu, Doğu Anadolu bölgelerinde eğilim daha fazla iken daha düşük riskli olan bölgelerin ise Trakya bölgesi, Sinop, Kastamonu, Çankırı ve İzmir civarı olduğunu gördük. Buralarda yüksek çıkmasını bu bölgelerin biraz daha geleneksel, metropolleşmeden biraz daha uzak, daha geniş ailelerin bir arada yaşayabildiği daha geleneksel kodlarla büyüyen bireylerin olmasına bağlıyoruz” dedi.
“Eş rolleri topluma doğru bir şekilde öğretilmeli”
Üsküdar Üniversitesi Rektörü Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, kadına yönelik aile içi şiddetin tüm dünyada yaygınlaştığına dikkat çekti ve “Amerika'da acillere başvuranların yüzde 17'si aile içi şiddet kurbanı insanlar.” dedi. Tarhan, “Biz üniversite ve ŞİDAM (Şiddet ve Suçla Mücadele Uygulama ve Araştırma Merkezi) olarak İstanbul emniyeti ile gerçekleştirdiğimiz protokolle şiddet kurbanları veya sanıkları konusunda ciddi bir veri tabanı oluşturacağız. Bu sayede nedenleri daha sağlıklı belirleyip önlemek için hangi aksiyonların alınması gerektiğine dair veriler elde edeceğiz” diye konuştu.
Şiddetin hem kurbanların hem saldırganın rehabilite edilmesi gereken bir konu olduğunun altını çizen Tarhan, “Aile içi şiddetin hem ülkemizde hem dünyada artmasının nedenlerinden biri de kadının özgürleşme hareketi. Kültürel olarak buna hazır değiliz. Devlet bu kadınlara sahip çıkmak için adımlar atsa da yeterli değil. Kadının ve erkeğin evde eş rolleri topluma doğru bir şekilde öğretilmeli. Gelişmiş ülkelerde gençlere erken ergenlik döneminde pozitif psikoloji değerleri öğretilerek aile içi şiddetin önüne geçilmeye çalışılıyor. Şiddetin bir hak arama tekniği olarak görülmemesi için ortaokul sıralarından eğitime başlanması şart” değerlendirmesinde bulundu.
“Şiddetin genetik olup olmadığı üzerine çalışmalar var”
Prof. Dr. Sevil Atasoy kadın cinayetlerinin kriminoloji alanında daha farklı bir konumu olduğunu, kadınların çoğunlukla güvendiği kişilerce, (eş, baba, ağabey vb) ve en güvendiği ortamda şiddete maruz kaldığını belirtti. Şiddet eğiliminin genetik temellerine de dikkat çeken Prof. Dr. Atasoy, şunları kaydetti:
Öfke kontrolünde kadın ve erkek arasındaki fark çok az
Kontrolsüz öfke ve buna bağlı şiddet eğilimi kadınlarda yüzde 24, erkeklerde ise yüzde 27 oranında çıktı. Doç. Dr. Sayar, erkeklerdeki şiddet eğiliminin daha yıkıcı sonuçları olduğunu vurgularken kadınlarda bu eğilimin daha gizli kalabileceğini vurguladı. Sayar, “Kadın evde çocuğuna ya da evcil hayvanına, hatta intihar ederek kendine bile şiddet gösterebilirken erkeğin uyguladığı şiddet çok daha açık ortada oluyor. Bu nedenle iki cins arasındaki eğilim oranlarının birbirine yakın çıkması şaşırtıcı değil” dedi.
“Şiddet medya kanalıyla normalleştiriliyor”
Doç. Dr. Sayar, ekranlardaki dizi veya filmler yoluyla evlere giren şiddet görüntülerine ilişkin şunları söyledi:
“Gençlerde şiddet eğilimi daha yüksek”
Üsküdar Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitü Müdürü Doç. Dr. Gökben Hızlı Sayar ve Psikoloji Bölümü'nden Dr. Hüseyin Ünübol öncülüğünde yürütülen çalışmaya katılanların yüzde 49.8'i kadın, yüzde 50.2'si erkeklerden oluşuyor. Katılımcıların yüzde 54'ü üniversite, yüzde 26'sı lise, kalan yüzde 20'si ise ilköğretim veya yüksek lisans mezunu. Araştırma analizlerini yorumlayan Doç. Dr. Gökben Hızlı Sayar, kin ve öfkeye etki eden faktörleri “genç yaş, duyguları tanıma ve ifade güçlüğü, negatif duyguların çokluğu, tütün ve madde kullanımı” şeklinde özetledi.
Sayar, “Daha genç yaşlarda eğilim daha fazla oluyor. 18-23 yaş grubunda hostilite eğilimi kadınlarda yüzde 8.4; erkeklerde ise yüzde 9.08. 39 yaş ve üzerinde bu eğilim ortalama yüzde 6'lara düşüyor. Yine kadınlarda lise mezunu, erkeklerde ortaokul mezunu katılımcılarda eğilim oranı artıyor” dedi. Kontrolsüz öfke ve şiddet eğiliminin daha çocuklukta başladığını anlatan Doç. Dr. Sayar, “Yeni nesil ebeveynlerin çocuklarının her istediğini gerçekleştirme davranışı da ileride bu çocuklarda kontrolsüz öfkenin ortaya çıkmasını tetikliyor. Çünkü bu çocuklar sabırsız ve her istediklerini anında elde edebilme beklentisiyle büyüyor” diye konuştu.