BirGün’den Demet Sargın‘ın haberine göre yanan ormanlık bölgede öncelikli olarak yanan büyük ağaçların gövdelerinin kesilerek çıkarılması gerektiğini söyleyen Tolunay, bölgenin ağaç türünün de kızılçam olduğunu ifade etti. Kızılçamların yangın sırasında döktükleri tohumların zamanla fidan haline geleceğini anlatan Tolunay, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bir sonraki baharda metrekarede onlarca hatta yüzlerce fidan olacak”
“Bölgede çoğunluk olarak kızılçamlar var. Fıstık çamları da var ama az. Dere içlerinde de kışın yaprağını döken türler az da olsa var. Acele etmeden, bilimsel yaklaşımlarla yanan alanı kontrol altına alarak yeniden orman halini almasını sağlamak mümkün. Yaşlı ağaçların ve üzerinde kozalak olduğunu biliyoruz. Hiçbir şey yapılmazsa o yaşlı ağaçların ısının etkisiyle açılan kozalaklarından çıkan tohumlar, külün içine düşecek. Çimlenecek. Bir sonraki baharda metrekarede onlarca hatta yüzlerce fidan olacak.”
“İstediğiniz her fidanı dikemezsiniz yörenin ekolojik koşulları kızılçam için uygun”
Kızılçamın orman yangınlarına en fazla uyum sağlamış tür olduğunu söyleyen Tolunay, bu türlerin doğada gençleşmesinin büyük çoğunluğunun yangınlarla olduğunu da kaydetti. Genç kızılçamlarda tohumun yaşlı kızılçamlara göre az olacağını da sözlerine ekleyen Tolunay, şöyle devam etti:
“Diyelim ki genç ormanlar vardı üzerinde yeterince kozalak yoktu. Kozalak olmadığı için tohum da olmayabilir. Bu gibi alanlarda çevreden toplanan kozalaklı dalları ve tohumları yere sermek düşünülmeli. Ancak yetecek tohum bile yoksa son çare fidan dikimi düşünülmeli. Burada da önemli olan şeyler var. İstediğiniz her fidanı dikemezsiniz. Tutmaz. Tür değişikliği yapılmamalı örneğin. Burada yörenin ekolojik koşulları kızılçam için uygun.”
Ormanı kendi halinde yeşermeye bırakmak için önemli olan hususun, yanan alanı koruma altına almak olduğuna değinen Tolunay, “Bu da kenar şeridine yangına daha dayanıklı olan servi gibi türleri dikerek olabilir. Bu şekilde içeride bir koruma alanı oluşur” dedi.
“1994’te Gelibolu’da yaşadık, dikilen fidanlar tutmadı”
Prof. Dr. Tolunay, tüm bunlar dikkate alınmadan yapılacak olan ağaçlandırma faaliyetinin sonuç vermeyeceğini ifade etti. Tolunay dikkatsizce yapılacak olan ağaçlandırmanın şunlara yol açacağını anlattı:
“Yakın bölgedeki fidanlar yeterli olmayacaktır. Bu sefer Türkiye’nin dört bir yanından fidan gelmeye başlayacak buraya. Ki bunu 1994’te yaşadık. Bu tarihte Gelibolu’da çok büyük bir yangın oldu. Bu yangında toplu ağaç dikme kampanyaları yapıldı. Orada da kızılçam vardı ama farklı bir sürü tür yanan alana dikildi. 1 yıl sonra araziyi gezdiğimizde o fidanların tutmadığını, kuruduğunu ya da doğal olarak külün içine düşen tohumların çimlenmesiyle oluşan yeni fidanların, ekilen diğer fidanları bastırdığını gördük. Dolayısıyla boşu boşuna yatırım. Ayrıca ağaçlandırma faaliyetinde toprak da zarar görüyor. Çünkü yanan ağaçların kökleri dozerlerle sökülecek, toprak işlenecek. Kaldı ki kül ağaçlar için son derece önemli besin maddeleri içerir. Yani toprak da verimsizleşecek. Sonuç olarak ağaçlandırma en son düşünülmesi gereken bir işlem. Öncelikli olarak doğal gençliğin gelmesi sağlanmalı.”
“Günü kurtaracak planlar değil, iklim kriziyle örtüşen çözümler bulmalıyız”
İklim krizine de dikkat çeken Tolunay, “Günü kurtaracak planlar değil, iklim kriziyle örtüşen, geleceğe yönelik çözümler bulmalıyız. Eğer tohumların kendiliğinden filizlenmesine olanak verirsek seneye bu zamanlar bölgede bir karış yeşil fidanlar olacaktır. Kızılçam hızlı gelişen bir tür olduğu için de 15-20 yıla kadar, orman eski halini alacaktır.”